Ölülere eziyet vermek!

ÖLÜ, DİRİLERİN SÖVMESİNDEN EZİYET GÖRÜR
Deylemi Âişe  (Radıyallahû anhâ)’dan rivayet ettiğine göre sûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu
“Ölü, evinde hoşlanmadığı şeyden kabrinde de hoşlanmaz.”

Kurtubi dedi: Mümkündür ki; Allah, dirilerin söylediklerini ve yaptıklarını bir duygu ve iletici bir melek vasıtasiyle ölülere bildirsin. Melek olmasa da Allah bir alâmet bir delil ve başka istediği bir şeyi vasıta kılar. Bunun için kötü konuşmaktan nehyedilmiştir.

Yine Kurtubi: Mümkündür ki hadisten kasıt:
Ölünün başına gelen günahları temizlemek için meleğin şiddet ve sertlik kullanması, olsun.

Buhari, Âişe  (Radıyallahû anhâl’dan rivayet ettiğine sûlullah  (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)  şöyle buyurdu:
“Ölülere sövmeyiniz. Çünkü onlar yaptıklarına kavuşmuşlardır.”

Nesâi, Safiyye binti Şeybe (Radıyallahû anhâ)’dan rivayet ettigine göre:Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ‘in yanında bir ölü kötülükle anıldı. Buyurdu ki, “ölülerinizi hayırdan başka bir şeyle anmayın.”

Ebû Davud, Tirmizi, İbn-i Ebi Dünya ibn-i Ömer (Radıyallahû anhümaVdan rivayet ettiklerine göre Besûlullah fSallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu :
“Ölülerinizin iyiliklerini zikredin. Kötülüklerinden yüz çevirin.”

İbn-i Ebi Dünya, Âişe  (Radıyallahû anhâ)’dan rivayet ettiğine göre: Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ‘dan işittim ki diyor:
“Ölülerinizi ancak hayırla anın… Çünkü onlar eğer Cennetlik ise günahkâr olursunuz. Eğer Cehennemlik iseler o onlara yeter.” (İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 495-496.)

ÖLÜ, ÜZERİNE AĞLAMAKLA EZİYET GÖRÜR
Buhari ve Müslim, Âişe (Radıyallahû anhâî ‘dan rivayet ettiklerine göre; Âişe Radıyallahu anha demiş ki:İbn-i Ömer, Resûlullah  (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)’den, “Ölü dirinin ağlamasıyle azap görür.” diye rivayet ediyor.

Halbuki îbn-i Ömer yanılıyor. Resûlullah  (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ancak şunu dedi:
“Ölünün akrabaları ona ağlarlar, o da günahlarından dolayı azap görür.”

îbn-i Sa’d, Yûsuf bin Mahik’den rivayet ettiğine göre şöyle demistir: İbn-i Ömer’i, Rafi’ bin Hudeyc’in cenazesinde gördüm. Dedi ki
“Ölü, dirinin ona ağlamasiyle azap görür.” İbn-i Abbâs da ona cevaben:
“Ölü, dirinin ona ağlamasıyle azap görmez” dedi.
Hazreti Ömer’den de: “Ölü için bağırıp ağlamakla ölü kabrinde aza görür.” diye rivayet edilmiştir.

Buhari, Enes, îmran bin Hu’sayn, ibn-i Hibban’ın «Sahıhi»nde; Se-mûre bin Cündüp, *Taberâni»nin «Kebir»inde; Ebû Hüreyre, Ebû Ya’la’nın hadislerinde; Muğire bin Şu’be ibn-i Mende’nin hadisleri içinde bunu rivayet ettikleri yazılıdır.

Bu konuda âlimler bir kaç görüştedirler.

Birincisi Hadisler mutlak olarak zahirine göre yorumlanır. Bu Ömer bin Hattap ve oğlu  (Radıyallahû anhüma) ‘nın görüşüdür.

İkincisi: Mutlak olarak değildir. (Yani her zaman bu öyle de­ğildir. Yalnız bazı kişiler azap görür.)

Üçüncü görüş: Onların ağlamasıyla azap götür, mealindeki cümlenin (ba) si, hâl içindir. Sebep için değildir. Yani ölü onların ağladığını hâl ve za­manda azap görür. Bu azabın sebebi onun günahlarıdır. Yanındakilerin ağlaması değildir.

Dördüncüsü: Beyân edilen bu azap kâfirlere hastır. Bu iki gö­rüş Âişe (Radıyallahû anhâ)’den mervidirler.

Beşincisi: Hadisde bey’an edilen bu azap, ağlamak ve bağırma’mn kendi adeti olan kişilere hastır. Buhari bu görüştedir.

Altıncısı: Bu azap, öldükten sonra kendisine ağlamayı tavsiye edenler içindir. Nasıl ki birisi demiş:
“Öldüğüm zaman lâyık olduğum şekilde bana ağla ve ceplerini yırt ey mabedin kızı”

Yedincisi: Ağlanılacağım bilip de ağlamamayı tavsiye etmeyenler içindir. Çünkü bu durumda ağlamamaya tavsiye etmek vaciptir.

Sekizincisi: Azap görmek, ağlamaktan değil de, onlara söylenen tavsiflerdendir. Bu tavsifler onlara azap verir. Meselâ: “Ey kadınları dul, çocukları yetim, evleri virane bırakan” gibi. Çünkü böyle tavsifler câhiliyet adetlerinden idi.

Dokuzuncusu: Bu azaptan kasıt, meleklerin, ölünün akrabalarının ona ağlayıp iyi tavsiflerle bağırmalarından dolayı o ölüyü kınamalarıdır. Çünkü Tirmizi, Hakim, ibn-i Mâce, merfuan rivayet ettiklerine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:
“İnsanlar öldüğü zaman ona ağlayanlar kalkıp, «Ey dayanağımız, ey varlığımız, vb.» şeylerle bağırınca melekler onu toklayıp böyle mi idin, diye çıkışırlar.

Taberani, ibn-i Ömer (Radıyallahû anhüma) ‘dan rivayet ettiğine! göre, şöyle demiştir:
Abdullah bin Revana bayıldı. Bağırma sesleri yükseldi. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) yanıma girdi. O zaman ayılımştı Dedi ki:
— Yâ Resûlullah! Kendimden geçtim. Kadınlar ‘Ey yüce! ey kahraman.’ diye bağırmaya başladılar. Bir melek önümde durdu, elinde
“Sen onların dediği gibi misin?” dedi. Ben «Hayır» dedim. Eğer «Evet» deseydim. O sopa ile bana vuracaktı.

Ömer (Radiyallahû anh) yaralandığı zaman, kızı Hafsa yanına girdi. Ey Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ın arkadaşı!
Ey Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ın kay in babası! Ey emir’el müminin diye ağlamaya başladı.
Ömer dedi ki:
— Senden yalvarıyorum, senin üzerine olan hakkım için bu meclisten sonra bana böyle şeyler söylememeni rica ediyorum, çün­kü ölüp de üzerine bağırılan her ölünün başında bir melek durup ona kızar.

Onuncusu: Bu hadislerde anlatılan azabdan kasıt, ölünün akrabalarında gördüğü duruma acımasıdır. Çünkü Taberâni ve ibn-i Ebi Şeybe, Safiyye bint-i Mahreme’den rivayet ettiklerine göre; O Resûlullah’ın yanında ölülerden bahsetti ve ağladı. Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
“Dünyada arkadaşınıza iyilik yapmanız size zor mu gelir? Ölen olursa ağlamayın (innâ lillah ve innâ ileyhi râciunî deyin. Muhammedin nefsi kudret elinde olana yemin ederim ki, ağladığınızda arkadaşınız, sizin neden ağladığınızı öğrenmek ister.”

imam Ahmed, Rebi’den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
Bir cenazede ibn-i Ömer (Radıyallahû anhüma) ile beraberdim. Bağırarak ağlayan bir insan sesi geldi. İbn-i Ömer onu çağırdı ve sus­turdu. Ben:

—  Yâ Ebû Abdurrahman! Neden onu susturdun? dedim. Dedi ki:

—  Çünkü, ölü kabrine girinceye kadar, onun ağlamasiyla azap görür..

Saîd bin Mansûr ibn-i Mes’ud (Radıyallahû anhVdan rivayet etiğine göre; O bir cenazede bazı kadınları gördü. Onlara dedi ki: Ey günahkârlar! Siz dirileri yoldan çıkarttığınız gibi ölülere de eziyet veriyorsunuz’

Yahya bin Main’in. Hasan’dan senediyle rivayet ettiği hadislerin Birinci cüz’ünde insanların ölülere yaptığı eziyetlerden biri de akrabalarının ona ağlaması ve borçlarını ödememesidir, diye kaydedilmiştir. Yahya bin Main bunu Meşhur Cüzünde tahric etmiştir. (İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 497-501.)

ÖLÜYE EZİYET GÖRDÜREN DİĞER ŞEYLER
İbn-i Ebi Şeybe ve Hâkim Ukbe bin Âmir es-Sahabi (Radıyallahû anh) ‘dan rivayet ettiklerine göre o şöyle demiştir:
Benim için kor ateşe veya keskin kılıca basıp ayağımı götürmesi ile bir müslüuman kabrinin üstüne basmak, birdir.

Yine çarşı içinde herkesin gördüğü bir tarzda kazâ-i hacet et­mek ile kabirler üstünde kazâ-i hacet yapmak bana bir gelir.

îbn-i Mâce bunu Hüzeyfe’den, o da merfûan Resûlullah  (Sallallâhû Aleyhi ve Sellemî’den rivayet etmiştir.

îbn-i Ebi Dünya «el-Kubûr» kitabında Süleym bin Ater’den rivayet ettiğine göre;
O bir kabristandan geçerken yüklenmiş, yani bevl ona ağır basmış. Ona «İn, kaza-i hacetini yap» demişler. O demiş ki :
“Vallahi ben dirilerden utandığım gibi ölülerden de utanırım.”

Taberâni, Hâkim, ibn-i Mende, Umârete bin Hazm (Radıyallahû anh) ‘den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) beni, bir kabrin üstünde oturmuş olarak gördü. Bana dedi ki:
“Ey kabir arkadaşı kabrin üstünden in. Ne sen ona eziyet ver, ne de o sana eziyet versin.”

Said bin Mansûr ibn-i Mes’ud’dan rivayet ettiğine göre: Ondan kabir üstüne basma hükmü soruldu. Dedi ki:
“Ben hayatta iken mümine eziyet vermek istemediğim gibi münden sonra da ona eziyet vermek istemem.”

İbn-i Ebi Şeybe ibn-i Mes’ud (Radıyallahû anh)’dan rivayet ettiğine göre demiş ki:
“Ölümünde mümine eziyet vermek hayatta ona eziyet vermek gibidir.”

PAYLAŞ