Sultanların mürid olduğu Allah dostları

   Osmanlı’da kadılık makamı gibi mevkiyi bırakıp tarikat ve tasavvuf yolunu seçen, dünya hayatının tüm albenisine rağmen ayakları altına aldığı nefsini ezerek bir şeyhe bağlanan, Osmanlının en meşhur evliyalarından ve âlimlerinden olan Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri’nin Sultan ile yaşadığı olay ve Sultanın ona talebe olma hadisesi şöyledir:
 
   Sultan Birinci Ahmet Han bir gece rüyasında: “Avusturya kralı ile güreş tuttuğunu, fakat kendisinin arka üstü yere düştüğünü” görmüştü. Zahiren bakıldığında rüya çok korkunç idi. Sabahleyin, derhal huzura getirilen âlimler ve rüya tabircilerinden hiçbiri bu rüyayı tabir edemedi. Üsküdar’da bulunan Aziz Mahmut Hüdayi Hazretlerinin bu rüyayı tabir edebileceğini arz ettiler.
 
   Padişah bir mektup yazarak yakınlarından biri ile gönderdi ve tabir etmesini rica etti. Haberci mektubu alıp süratle Üsküdar’a geçti. Hüdayi Hazretlerinin kapısını çalınca Hazret elinde bir zarf ile çıktı. Habercinin getirdiği mektubu alıp, elindeki mektubu padişaha götürmesi için haberciye verdi ve:
 
   “Sultanımızın gönderdiği mektubun cevabıdır.” buyurdu.
 
   Mektubu şaşkınlık içinde alan haberci derhal Padişahın yanına döndü, mektubu verdi ve gördüklerini anlattı. Sultanın mektubu daha açılıp okunmadan cevabı gönderilmişti.
   Sultan Ahmed Han mektubu heyecanla okudu. Mektupta şöyle yazıyordu:
 
   “Allahu Teala insan vücudunda arkayı, cansız varlıklarda ise toprağı en kuvvetli olarak yarattı. İnsan ile toprağın birbirine değmesi, bu iki kuvvetin bir araya gelmesi demektir. Böylece, padişahımızın arka üstü yere yatması ile bu iki kuvvet birleşmiştir. Dolayısı ile bu rüyadan İslamın temsilcisi olan padişahımızın, küffara karşı zafer kazanacağı anlaşıldı.”
 
   Padişah bu tabiri çok beğendi ve “İşte gördüğüm rüyanın tabiri budur.” dedi. Derhal Aziz Mahmut Hüdayi Hazretlerine bin altın gönderdi.
 
   Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri’nin de bir çocuğu dünyaya gelecekti. Fakir oldukları için doğacak çocuğun ihtiyaçlarını alamamışlardı. Hüdayi Hazretleri kapısına gelen fakirlere nesi var ise hiç düşünmeden veriyordu. Hanımı:
  “Bursa kadılığını bıraktın, medrese hocalığını terk ettin. Elindeki malını mülkünü, ona buna vererek harcadın. Dünyaya gelecek yavruya saracak bir bez parçası bile bulamayacağız.” diye yakınıyordu.
 
   Tam bu sırada kapı çalındı. Hüdayi Hazretleri kapıya doğru giderken hanımına da:
   “Hatun, Allahu Teala istediğin dünyalığı gönderdi.” buyurdu. Aldığı bin altını hanımına verdi. Ertesi gün de Padişah kendisine gelerek elini öptü ve talebesi olmakla şereflendi.
 
   Yalancı dünyaya aldanma yahu
   Bu dernek dağılır divan eğlenmez
   İki kapılı bir viranedir bu
   Bunda konan göçer, konuk eğlenmez.
 
   Ömür tamam olup defter dürülür,
   Sırat köprüsü ve mizan kurulur
   Hakkın dergâhında elbet durulur
   Buyruğu tutulur ferman eğlenmez..

PAYLAŞ