Niyetin Önemi Hakkında ayet ve hadisler

   İsra/ 84- De ki: “Herkes bulunduğu hal ve niyetine göre iş yapar. Bu durumda kimin en doğru yolda olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir.”

   Al-i İmran/35. İmrân’ın karısı şöyle demişti: “Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sırf sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz (niyazımı) hakkıyla işiten ve (niyetimi) bilen sensin.”

HADİS-İ ŞERİF
   * Hazreti Ömer radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki:     “Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti Allah’a ve Resülüne ise, onun hicreti Allah ve Resülünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya nikâhlanacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir.”    

   * İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:     “Allah bir kavme azap indirdi mi, o azab, kavmin içinde bulunan herkese isabet eder. Sonra, (Kıyamet gününde) herkes niyetlerine (ve amellerine) göre diriltilirler.”  

   * Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Şurası muhakkak ki insanlar Kıyamet günü niyetleri üzere diriltilecekler.”

   * Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:“kıyamet günü, Allah huzuruna öyle bir kul getirilir ki, adamın sıradağlar gibi iyi amelleri vardır. Fakat bu arada – falanca da hakkı olan gelip ondan hakkını alsın- diyen bir ses duyulur.
   Bu ses üzerine bir çokları gelerek adamın iyi amellerinden hakları kadarını alıp götürürler. Sonunda iyi amelleri tükenip de adam ortada şaşkın kalınca ulu Allah kendisine “benim katımda sana ait öyle bir hazine var ki, ondan ne meleklerin ve ne de kullarımın haberi yoktur.” Buyurur.
Adam “Ya Rabbi, nedir o hazine?” diye sorunca ulu Allah ona “bu hazine senin niyet edip de yapamadığın iyiliklerdir. Onların her biri için defterine yetmiş kat sevap yazmıştım” buyurur.

   Niyet, bir kasd ve teveccüh, bir azim ve şuur demektir. Niyet sâyesinde insan, nereye yöneldiğini, ne istediğini bilir ve yine onun sayesinde bir bulma ve elde etme şuuruna ulaşır.

   İslam’da niyet çok önemlidir.Bu sebeple ”Ameller niyetlere göredir” buyruluyor.

   Bir insan yapacağı bi hayıra niyet etse, çıkan engeller ile o işi yapamasa Mevla Teala Hazretleri niyetinden dolayı o işi yapmış sevabı veriyor.

   Bir insan ilim öğrenmek için yola çıksa ve o yolda ölse Mevla’nın huzuruna alim olarak çıkıyor.

   İbadetlerde niyet çok önemlidir. Allah’ın rızasını kazanma niyeti olmadan yapılan, riya ve kibir sızan bir ibadet Hak katında makbul olmayacağı gibi hesabı sorulacak birer suç olmaktadır.

YAŞAM VE NİYET
   Evliyaullah’ın bir talebesi camı açmak istiyor.
-Evladım cami niçin açıyorsun?
-İçeriye güneş girsin diye efendim
-evladım eğer camı ezanı daha iyi dinlemek niyeti ile açarsan bu işinlede sevab almış olursun.

   Yemek yerken, yatarken vs.. günlük işlerimizi ibadete çevirebilir ve sevap alabiliriz. Mesela yemek yerken ”ibadete kuvvet niyeti ile” yersek hem ihtiyacımızı gidermiş hemde ibadet etmiş oluruz.

  Uyurken ”ibadete kuvvet” niyeti ile uyumakta aynıdır.Yani yediğim yemek ibadet etmem için bir luvvet olsun, uykusuz ibadet etmem mümkün değil bu sebeple uyumalıyım demeli ve bu gibi yaşamsal hareketleri ibadete çevirmelidir.

   Netice olarak diyebiliriz ki, niyet mü’minin hayatında herşeydir. Ferdin ölü davranışlarına canlılık kazandıran o olduğu gibi, onun bütün bir ömrünü “binveren” bir tarla haline getiren de odur. Sınırlı bir dünya hayatında, ebedî saadete bakan bütün kapı ve pencereleri açan o olduğu gibi, ebedî talihsizliği ve ebedî hüsrânı hazırlayan da odur.

   İkrime’den:
-Daima iyi niyet sahibi olunuz. Çünkü, niyete riya karışmaz. Amele riya karışsa da.

  Hasan-ı Basri’den: Cennetliklerin cennete, cehennemliklerin de cehenneme girmeleri, kendi amelleri sebebiyledir. Fakat onların orada ebedi kalmaları, niyetleri yüzündendir.

NARIN TADI
   İran’ın eski hükümdarlarından Nûşirevan, bir gün ve­zirlerinden biriyle giderken yol kenarında gördüğü bir bahçeye girer, bekçilik yapan çocuktan su ister. Çocuk bahçede suyun bulunmadığını söyleyince:
— Öyle ise bir nar ver de, susuzluğumu gidereyim, der.
   Çocuk koşarak gider, olgunlaşmış bir nar koparıp hü­kümdara uzatır. Narı çok tatlı bulan hükümdar, bir tane daha ister ve nar gelinceye kadar bu bahçeye el koymayı tasarlar. O sırada çocuk ikinci narı getirir. Alıp da tadına bakınca bu defa ki narı hükümdar çok ekşi ve acı bulur.Çocuğa sorar:
— Evlâdım, bu nar da evvelki ağaçtan değil mi?
— Evet, ondandır efendim.
— O halde evvelki nar tatlı olduğu halde bu neden acı?
— Efendimiz, aynı ağacın narının biri tatlı, diğeri acı olmaz. Şayet olmuşsa bir hikmeti vardır. Sakın hüküm­darımız niyetini değiştirip de iyi niyetli iken iyi tad, kötü niyetli iken de kötü tad tatmış olmasın?
   Çocuğun bu ikazına hayran kalan hükümdar:
— Sen haklısın küçük bekçi, der. Ben baştan iyi ni­yetli idim, nar da iyi tadla geldi. Sonra niyetimi değiştir­dim, böyle güzel nar yetiştiren bahçeye el koyma fikrine saptım, narın tadı değişti. Bana ekşi ve acı geldi. Şimdi niyetimi düzeltiyorum. Bahçeniz sizin malınızdır, kimse el koyamaz. Bir nar daha ver.
   Küçük bekçinin üçüncü defa getirdiği nar da, ilki gibi tatlı ve lezzetli olur. Hükümdar kendi kendini suçlayarak uzaklaşıp giderken “Niyeti güzel olan güzel neticeye lâyık olur” diye düşünür.

PAYLAŞ