Sapıkların doğduğu yer: İLAHİYAT

   “Müslümanların her şeyini tahrif ve mahvettik. Dinleri, inaçları, ahlakları, dine bakışları ve insani duyguları mahvoldu. Onların milli manevi değerlerini, batı medeniyeti potasında eriterek, kendimize benzettik. İslamiyetten uzaklaştırdık. İslamiyeti öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı ve Kur’an-ı kerim öğrenmeyi suç ve gricilik olarak göstermeyi başardık. Artık çoğu tam olarak, hiçbir şeye inanmıyorlar.
   Ehli sünnet itikadı, başta gelen düşmanımızdır. Bu itikadı geçmişte sapık itikadlara yönlendirdik. Son yıllarda ise müslüman görünen bazı ilahiyatçılarla, ondört yüzyıllık itikadlarını, ibadetlerini tartışılır hale getirdik. Derin bir boşluğa düşürdük.
   Bundan sonra siz misyonerlerin işi daha kolay; maaş bağlayarak, vize vaadi, yurtdışında iş imkanı, hatta cinselliği kullanarak Müslümanları Hıristiyan yaparız…” (Lovis Massignon /Fransız misyonerleri cemiyeti Başkanı ve Müstemlekeler Başkanlığının Kuzey Afrika Müsteşarı)

   Bir insan bu gerçekleri nasıl görmezden gelebilir?

İLAHİYAT SAPIK MEZHEPLERİ İHYA EDİYOR
   İlahiyat Fakültelerinde ders veren hocalara bakın ve acınası halimizi anlayın.

   Bu fakültelerde, sapık fikirleri yıllar önce İslam âlimleri tarafından çöpe atılmış mutezile, vehhabilik ve şia gibi mezhepler ihya edilmeye çalışılıyor. Nasıl mı?

   Mesela karşınıza gelen bir sorunun ehli sünnete göre cevabı “var” ise bu yanlış bir şık olabiliyor. Yani mutezilenin görüşü olan “yok” şıkkı doğru kabul ediliyor, siz ehli sünnet inancına göre cevap verirseniz yanılmış oluyorsunuz. İşin en kötü tarafı siz, bu seçeneğin ehli sünnetin görüşü olduğunu zannediyorsunuz. Ders çalışma kitaplarında da bu çarpıklığı görüyoruz. İşte zihinleri böyle ele geçiriyorlar. Eğer ehli sünnet akaidinde alt yapınız yok ise bu oyuna kanmanız ve ileride müthiş bir sapık olmanız kaçınılmaz.

“MÜSLÜMAN GÖRÜNÜMLÜ İLAHİYATÇI”
   Müsteşarın söylediklerine dikkat kesilelim.
   “Milli ve manevi değerlerimizi batı potasında erittiklerini” söylüyor. İşte memleketimizde özellikle Amerika hayranlığının aşılanması bu sebepledir.
   “İslamiyeti öğrenmeyi, yaşamayı, namaz kılmayı ve Kur’an-ı kerim öğrenmeyi suç ve gricilik olarak göstermeyi başardık.” İslami kisve ve özellikle İslami eğitimin irtica-i faaliyet olarak algılandığı dönemleri hatırlayalım. O dönemde devletin baskısını da unutmamak gerek.
   “Ehli sünnet itikadı, başta gelen düşmanımızdır.” diyor. Yani hedef: EHLİ SÜNNET İNANCI.
   “Bu itikadı geçmişte sapık itikadlara yönlendirdik.” diyor. Hatırlayacağınız üzere vehhabiliği de bir İngiliz ajanı kurdurmuştu. İngilizin kurdurduğu mezhebi bir müslüman nasıl savunur anlamak imkansız.”
CAN ALICI NOKTA
   “Son yıllarda ise müslüman görünen bazı ilahiyatçılarla, ondört yüzyıllık itikadlarını, ibadetlerini tartışılır hale getirdik.” diyor. Size ne anlatıyor bu cümle: “Müslüman görünümlü ilahiyatçı”

   Yani İlahiyat’dan çıkan Prof. ünvanlı adamlarımız var ve onlar Müslüman görünümlü. Yüzüne bakınca, anlattıklarını duyunca zannedersin müslüman… Halbuki şeytanın has adamı. Şeytanın arka bacağı. Şeytana ders verir olmuş artık…

   Şimdi soruyoruz: “Ey Ehli sünnet inancına kasteden gafiller! Ey, vehhabiliği, mutezileyi ve şianın sapkınlıklarını ehli sünnetin temiz inancına sokmaya çalışan müptezeller; Sizler müslüman mısınız? Niyetiniz nedir?

GAVURUN PLANI TAM GAZ İŞLİYOR
   Bu gün kâfirlerin yegâne hedefi İslam âleminde özellikle Türkiye ve ehli sünnet inancıdır. Çünkü Türkiye yüzyıllarca İslamın ve İslam ülkelerinin bayraktarlığını yapmış, kâfirler memleketlerin korkulu rüyası olmuştur.

   Şimdi Fransız’ın işaret ettiği hususların bu mübarek topraklarda nasıl da uygulandığına şahit oluyoruz.

   Ayet ile kesin sabit olan, hadis-i şeriflerle desteklenen ve hakkında müzakere yapılması abes olan konular bile tartışmaya açılıyor, inkâr ediliyor veya hükmün geçersiz olduğu iddia ediliyor. Bir sapık, Kur’an’a abdest ile dokunulup dokunulmayacağını bile tartışmaya açabiliyor ve verdiği kaynakların bile kendisini yalanmasına rağmen “dokunulabilir” diye fetva verebiliyor.

KARIŞIKLIK ÇIKARMAK İÇİN TOPLU SALDIRI
   İlahiyat nezdinde yapılan bu saptırma işlemi bir kişi ile değil, birden fazla kişi ile yapılıyor. Bunun da iki sebebi var.
   Birincisi: Her tarafta bir kargaşa, her yerde başka başka çıkan sesler, ayrı ayrı verilen hükümler. Biri diğerinin söylediğinin tam tersi söylüyor, biri başka diğeri başka söylüyor ama ikisi de yanlış fetva veriyor. Böylelikle insanların kafası karışıyor ve en basit konularda bile şüpheye düşüyorlar ve hatta diyorlar ki: “Kime inanacağımızı şaşırdık.”
   İkincisi ise: Eğer bir kişi veya bir cemaat bunlara karşı çıkacak olursa “fitnecilikle, tefrikacılıkla” suçlanmasının; sapıkların sayısı işaret edilerek “bu kadar hoca yanlış da bir siz mi doğrusunuz?” denilebilmesinin önü açılıyor.

   Yani eğer siz tek başınıza hoca geçinen 5 kişiye birden reddiye yazar, onların sapık düşüncelerini deşifre ederseniz “fitnecisiniz, tefrikacısınız, İslam âleminde bölücüsünüz”

   Neden? Çünkü tek başınasınız…

   Şimdi bunlar tutabildiği kıyıdan, köşeden İslamı tahrip etmenin derdine düşmüş. Artık isimlerini bile karıştırdığınız bu insanlar durmadan seri imalatla fetva üretiyorlar. Şeytanla kurulan bağlantı hızı her geçen gün yükseliyor. Bilgi aktarımı bayağı kolaylaşmış olmalı ki, şeytanın aklına düşmeden buların diline düşüveriyor.

   Hiç çekinmeden, sıkılmadan Allah’ın ayetlerini değiştiriyor, hadisi şerifleri inkâr ediyor, sapık fetvalar verebiliyorlar. Eskiden medya şaklabanları ile yapılıyordu bu iş. Millet itibar etmeyince zahid görünümlü, konuşurken güya tevazusu sebebiyle sinek vızıltısını andıran sesler çıkaran ve ciddi takılan ağır insanlar çıkardılar sahneye. Belli bir kesimi etkilemiş durumdalar. Allah, Müslüman kardeşlerimize akıl fikir ihsan eylesin. Basiret versin ve bu madrabazlara uymaktan muhafaza eylesin.

   Diyeceksiniz ki, bu Prof.lardan hiç iyi olan yok mu? Elbette var ama baktığınız zaman onlarında temelinde tasavvuf ve medrese var. Yani bir yere bağlı. Temelden birikimi var. Bu şekilde çok değerli insanlar da var ama çok az.

İLAHİYAT’TAN DİYANETE
   Düşünün, Diyanet ile alakası olmayan bir kurumda yetişen insanlar Diyanet’e görev yapabiliyor ve şimdi en çok ilahiyat mezunları tercih ediliyor. Hatta imam olabilmek için İki yıllık ilahiyatı bitirmek şart koşuluyor.

   Şimdi böylelikle yavaş yavaş diyanetin de yapısını bozmuş olacaklar. Önceden her Anadolu çocuğu imam olabiliyordu. Temiz itikadıyla bir yerde imamlık yapabiliyordu. Şimdi İlahiyata girmeden vermeyince, oraya bir uğrayınca adamın zihnini bulandırıp öyle imam yapıyorlar. Sonra imam kürsüden başlıyor “Mason Abduhu” anlatmaya.

   Görüyor musunuz kardeşlerimiz… Oyun büyük… Hedef Ehli Sünnet inancı…

   Bize şu dönemde, rahat rahat gece uykuları uyumak yakışmaz. Elimizden geldiği, dilimizin döndüğü imkanlar dahilinde mücadele etmemiz gerekiyor.

   Allahu Teala Ehli Sünnetin imkanlarını genişletsin, güç kuvvet versin. Ehli Sünneti yok etmek isteyen hainlere fırsat vermesin, oyunlarını başlarına yıksın, hidayetleri mukadder ise hidayet versin, değil ise yok eylesin, kazdıkları kuyuya düşürsün, imkanlarını ibtal eylesin, dünyada ahirette rezil eylesin bu rezil hallerini bize de dünyada göstersin…

www.ihvanlar.net

PAYLAŞ