Tasavvuf nedir? Kelime manası ve alimlerin tarifleri

   Lügatte: “Yün giymek” anlamındaki tasavvuf; kelimesinin ıstılahı olarak pek çok yorum yapılmıştır.

   Her sufi, içinde bulunduğu hale ve döneme göre kendisine daha önemli gelen veya durumun icab ettirdiği noktalara ağırlık vererek tasavvufu tarif etmiştir.

   Hatta bu sebepten ötürü, aynı kişinin tasavvufu birden fazla şekilde tarif ettiğini de görebilmekteyiz.

   Tasavvuf ilmi “hal ilmi” olduğundan dolayı, onun tanımının en sağlam ve gerçekçi yolu, onu tariflerde aramaktan ziyade onu fiilen yaşamaktan geçer.

   Tasavvuf hakkında yapılan tariflerin ortak bir özelliği vardır. O da, hemen hepsinin, Kur’an-ı Kerimeden bir yahut birkaç ayete veya Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) efendimiz’in hadis-i şeriflerinden birisine yahut birkaçına dayanıyor olmasıdır.

  Örnek olarak bunlardan birkaçını burada zikredecek olursak;

   Cüneyd-i Bağdadi (Kuddise Sirrahu) ye göre Tasavvuf, “Bütün varlıklar ile alakayı kesip, Allah’u Teala ile beraber olmaktır.”

   Onun bu tarifi, Kur’an-ı Kerimdeki şu ayetlerden ve benzerlerinden alınmış gibidir:
   “Onlar ne ticaret, ne de alışverişin, kendilerini Allah’ı zikretmekten, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymadı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olacağı bir günden korkarlar.” (Nur 37)
   “Rabbinin ismini zikret ve bütün varlığınla (herşeyi bırakıp) O’na yönel.”

   Maruf’u Kerhi (Kuddise Sirrahu) ya göre tasavvuf: “Hakikatleri esas almak, insanların sahip olduğu şeylerden ümit kesmektir. Fakr’ı nefsinde tahakkuk ettirmemiş olan kimse, tasavvufun hakikatine ulaşamaz.”
   Tasavvuf büyüklerinden Şibli (Kuddise Sirrahu) buradaki ‘Fakr’ı şöyle izah etmiştir: “Varlıklardan istiğna etme (onlara bağlanmama) halini, sadece Hakk’ı gaye edinmek suretiyle gerçekleştirmek”
   Tıpkı tasavvuf gibi fakr ve diğer Tasavvufi ıstılahlar da, yukarıda belirttiğimiz sebeplerden dolayı farklı şekillerde tarif edilmiştir.

   Bu tarif de aşağıdaki ayet-i kerimeden alınmış gibidir:
   “Gerçek şu ki, insan kendini kendine yeterli görerek azar.” (Alak 6-7)
   “(Yapacağınız hayırlar) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşmayan fakirler için (olsun)..” (Bakara 273)

      Zünnun-i Mısri (Kuddise Sirrahu) ehl-i Tasavufu şöyle tarif etmiştir: “Onlar öyle kimselerdir ki, Allah’ı her şeye tercih etmişlerdir; Allah da onları her şeye tarcih etmiştir.”

   Bu tarif, “O, sizi seçti” (Hacc Suresi 78 den) ayetinden alınmış gibidir. Zira Cafer-i Sadık (Radıyallahu Anh) şöyle demiştir:
   “Sıdk, mücahede demektir. Aynı zamanda Allah’ın senin üzerine başkasını tercih etmediği gibi, senin de Allah üzerine başkasını tercih etmemendir. Zira Cenab-ı Hak: “O, sizi seçti” buyurmuştur.” (İmam-ı Gazali, İhya 4/380)

   Ruveym (Kuddise Sirrahu) Tasavvufu: “Nefsi, Allah’u Teala’nın muradına teslim etmektir.” Şeklinde tarif etmiştir.

   Bu tarif: “Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah’tan razı oldular” (Maide Suresi 119) ayetinde alınmış gibidir.
   Cüneyd-i Bağdadi (Kuddise Sirrahu) ye: “Rıza nedir?” diye sorulduğunda, “İradeyi kaldırmaktır” diye cevap vermiştir.

   Kannad (Kuddise Sirrahu) “Rıza, acılığına rağmen kalbin, kaza-i ilahi ile sükunet bulmasıdır” demiştir.

   İbn Ata (Kuddise Sirrahu) da şöyle der: “Rıza, kalbin, Allah’u Teala’nın kul için olan kadim iradesine nazar etmesidir. Çünkü kul, Allah’ın kendisi için en efdal olanı seçtiğini bilir ve buna razı olarak kızmayı bırakır.” (Ebu Nasr es-Serac el-Luma 52)

   Buradaki tariflerden her biri tasavvufun bir veçhesini yansıtmaktadır.

   Bu ve benzeri tanımları toplarsak şöyle genel bir tarif çıkar karşımıza:
   “Tasavvuf, kulun, cenab-ı Hakk’ın (Celle Celaluhu) rızasını tek gaye edinerek hayatını Kur’an ve sünnetin talimatı (öğretileri) doğrultusunda yönlendirmesidir.”

   Hayatın böyle bir çizgide yaşabilmesi için elbette Cenab-ı Hakkın ve Resulünün önce bizden ne istediğini, sonra da bu isteğin nasıl yerine getirilebileceğini bilmemiz gerekir.

   Kur’an ve sünnet; neyi nasıl anlamlandırıyor ve neye ne kadar önem ve değer veriyorsa, imanında hassasiyet sahibi mü’minler bunları çok iyi bilmeli ve bunların her birini birer vazgeçilmez ilke olarak hayatına titizlikle intikal ettirmelidir.

www.ihvanlar.net

PAYLAŞ