Sünneti kılarken aynı anda kazaya niyet edilebilir mi?

Dinimizde hem sünnete, hem de kaza namazına niyet etmek gibi çifte niyet diye bir şey yoktur.

Sünnet namazlarını, hem sünnet hem de kaza olarak kılmak, yani iki niyetle bir namaz kılmanın ne akli ne de dini bir temeli yoktur. Malum ibadetler akli yaklaşım ve çıkarmalarla değil, Hz Peygamber (S.A.V.) Efendimizin bizlere tarif ve emr ettiği ölçüler içinde yapılır. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, böyle bir şeyi ne yapmış, ne de emretmiştir. Hadis-i şerifleri içinde, böylesi bir ibadete temel olabilecek bir kaynak bulmak da mümkün değildir. Onun için, sünneti sünnet, kazayı kaza, farzı da farz olarak kılmak gerekmektedir. İbadetlerin Hak nazarında kabullenirliği, onların ALLAH ve Resûlünün emrettiği ve uyguladığı ölçüler içinde olması ile doğru orantılıdır.

Bir namaza iki farklı namaz niyeti yapılamaz. Kılınan nafile namazlara, nafile namaz diye niyet edilir. Bu da bize şu neticeyi verir:
Kaza namazı borcu olanlar nafile namazlara, nafile namaz diye niyet ederler ve bu namazlar farz olan kaza namazlarının yerine geçmezler. Farz olan kaza namazlarına ise, kaza namazı diye niyet edilir. Bunlar da nafile namaz yerine geçmez. Çünkü farz olan kaza namazları kılınırken, kaza namazı diye niyet edilip, hem kaza namazı hem de nafile namazı yerini tutsaydı, nafile namazlara nafile namaz diye niyet edilmemesi gerekirdi. Her namaz kendi ismiyle niyet edilerek kılınır ve bir namaza iki farklı namaz niyeti yapılamaz.

Bilindiği üzere, sünnet ve nafile namazların sahih olabilmesi için, mutlak namaz niyeti yeterli ise de, farz ve vacip namazların sahih olabilmesi için, niyette “bugünkü akşam namazının farzı” veya “dünkü akşamın kazası” gibi kılınacak namazın hem aslını, hem isim ve vasfını tayin etmek, belirtmek şarttır.  Bu itibarla, sünnet veya nafile bir namazda, söz gelimi hem tahiyyetü’l-mescid, hem duha (kuşluk) gibi, iki ayrı niyet caiz görülmekte ise de, ister eda, ister kaza olsun; bir farz namazda iki ayrı niyet caiz değildir. Bu takdirde niyet, bunlardan kuvvetli olana kullanılmış olur.

Hem geçmiş bir namazın kazası, hem de vaktin sünneti niyetiyle kılınan bir namaz, İmam Muhammed’e göre, ne farz, ne sünnet, ne de nafile olarak sahih olur. İmam Ebû Yusuf’a göre ise sadece farz olarak caiz olur; ayrıca sünnet veya nafile sevabı söz konusu olmaz. İki tane müctehidin bu konudaki ictihatları, böyle olunca, fakih bile sayılmayan “filan kişinin kitabında şöyle buyruldu” demenin, hiç bir anlamı yoktur.

PAYLAŞ