Fatih Sultan Mehmed’in Allah dostlarına olan muhabbeti

   Fatih Sultan Mehmed, velilerin, Allah dostlarının ziyaretlerinden büyük bir huzur bulurdu. Onların feyz ve berekatından gönlü vecd ile dolup taşardı.

   Bir gün, vaktin evliyasından Şeyh Ebu’l Vefa Hazretleri’ni ziyaret etmeyi çok arzuladı. Erkanı ile birlikte tekkenin kapısına kadar gitti. Ne görsün ki, herkese açık olan kapı, maalesef kendisine kapatılmıştı.

Hünkar çok üzüldü; rengi soldu.

   İçeride Ebu’l Vefa Hazretleri de aynı durumda idi. Müridan da edeben bir şey soramıyordu. Fakat içlerinden “bu işin sırrı nedir” diyerek hayetle hadisenin seyrini merak ediyorlardı. Nasıl olur ki, bir sarhoşa bile açık olan kapı, müjdeli bir hadisi şerifin tecellisine mazhar olan zata kapatılmıştı?

   Fatih, mahzun bir şekilde geri döndü…

   Bir çağ kapayıp, bir çağ açan, Bizans surlarını yerle bir eden ulu hakan, bir gönül erinin tekkesinin esrarlı kapısını açamadan geri dönmüştü.

   Aradan bir zaman geçtikten sonra Hünkar, yine hassas kalbinin derinliklerinden gelen bir heyecan ile Ebu’l Vefa Hazretlerini ziyarete hazırlanıp, erkanı ile tekrar oraya gittiler. Yine aynı manzara; kapı kapalı!..

   Hünkar’ın dehşeti arttı. Yaverine:
   “Kemal-i edep ile huzura gir! Anla bu iş neyin nesi? Bu muamma nedir? Bu ne acep bir haldir?” dedi.

   Yaver huzura girdi. Ebu’l Vefa hazretleri yavere dedi ki:
   “Hünkarımız Fatih’in hassas ve coşkun bir gönlü vardır. Buraya girer de bizim alemimizdeki zevki tadarsa, bir daha ayrılmak istemez ve devletin idaresine dönmez. Lakin bu mülk ve ümmet O’na emanettir. Kendisi kadar liyakatli bir kimse gelip O’nun yerini dolduramaz ise, mülk ve ümmet zarar görür. O da, ben de günahkar oluruz.

   Sonra; ruhu bruanın manevi havası ile dolacak, neyi varsa buraya getirip infak edecek.. Dula, yetime, garibe, biçareye ve bikese gidecek olan imkanlar buraya akacak! Aynı zamanda müridanın gönlüne dünya muhabbeti girecek, düzenimiz bozulacak!

   Hünkarımız efendimize bizler buradan dua ve teveccüh halindeyiz. Gönlü, gönlümüzün içindedir…” buyurdu.

   Yaver huzurdan ayrlıp, tekkenin kapısında merakla neticeyi bekleyen hünkar’a bu sözleri nakledince, Hünkar sordu:
   “Hazret bu hisleri ifade ederken nasıldı?”

   “Hünkarım! Ebu’l Vefa Hazretleri, bir taraftan bu sözleri söylerken, diğer taraftan da gönlü hicran ile yanmış olmalıydı ki, gözlerinden damlalar dökülüyordu.” Dedi.

   Fatih başını önüne eğdi. Ufuklara sığmayan bakışları, derin, mehtaplı bir gece gibi başka bir aleme döndü. Baharda dallarda biriken şebnemler gibi gözünden yaşlar dökülmeye başladı. Ebu’l Vefa Hazretleri ile görüşmek kendisine hiç nasip olmadı.

   Vatka ki Fatih’in vefat haberi gelince, Ebu’l Vefa Hazretleri saraya gitti. Hünkarın cenaze namazını kıldırdı.

www.ihvanlar.net

PAYLAŞ