Azınlıklara okul açılması hızlandı – Osmanlı’nın bölünmesi de böyle olmuştu…

ismailağa   Gökçeada’da 4 Rum için özel okul açma izni verilmesi gözleri son dönemde Türkiye’deki azınlık olarak tabir edilen çevrelere tanınan imtiyazlara çevrildi.

HABER ŞÖYLE:
   Çanakkale’nin Gökçeada ilçesinde 1951’de kurulan ve 1964’te kurucusunun isteğiyle kapatılan Özel Gökçeada Rum İlkokulunda, yarım asır sonra yarın yeniden ders zili çalacak. Eğitim 4 öğrenciyle başlıyor.

YARIM ASIRDIR AÇAMADILAR, 10 YILDA AÇILDI!
   Okulun müdürü Paraşkevi Berber Katakalos da anne ve babasının öğrenim gördüğü bir okula yönetici olarak atanmaktan dolayı gurur duyduğunu söyledi. Farklı duyguları bir arada yaşadığını anlatan Katakalos,”Burada görev yapacağım için, okulun yaklaşık yarım asır sonra açılıyor olduğu için çok mutluyum, anne ve babamın öğrenci olduğu okulda yöneticilik yapmak gurur vericidir” diye konuştu.

   Haberde konuşan Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar Meclisi Üyesi Pandeli Laki Vingas şöyle diyor:
   “İnanılmaz bir duygu ve sevinç yaşıyoruz. Çünkü yarım asır sonra Gökçeada’da bir okulun eğitim ve öğretime başlaması bir gelecek ve umut vaat ediyor. Bu toplumun geleceğe yönelik olan bağlılığını da ispat ediyor” dedi.
Yarım asırlık sürenin çok uzun bir süre olduğunu belirten Vingas, “Bir toplumun bütün değerlerini mahveden, onları paramparça eden, eğitimsiz bir toplum yetişmesi açısından da çok büyük yaralar bırakmış bir süredir”
   “Umarım bu konuda ciddi çalışmalar yapılır. Okulun açılması yetmiyor. Okulun yaşaması ve devamlılığı gerekiyor. Bu dokunun etrafında geliştirilebilecek başka sistemler de olabilir. Dernekler ve sivil toplum kuruluşları da olabilir. Ancak en önemli görev Gökçeadalıların, Rum toplumunun bunun idrakı içinde olması ve buna da destek vermesi. Eğitimin burada 50 yıl sonra başlıyor olması kimseyi endişe içine sokmasın, endişeye mahal verilmesin. Burada arzu edilen eğitim sağlanması, arzu edilen barışın sağlanmasına da katkı sunacaktır. Gelecek bizden ciddi anlamda sadakat bekliyor, iş bekliyor. Ve tabii ki hukukun desteğini, siyasi iradenin de devamlılığını talep ediyor.”

 SÜRYANİLER ANAOKULU AÇIYOR!

   Haber Şöyle:

   İstanbul Süryani Kadim Vakfı, geçen yıl Süryanice eğitim verecek bir anaokulu için Milli Eğitim Bakanlığı’na başvuruda bulundu. Bakanlık ise Süryanilerin azınlık statüsünde olmadıklarını ve anadil eğitimi verecekleri bir eğitim kurumu açamayacaklarına karar verdi. Bunun üzerine vakıf, konuyu mahkemeye taşıdı.

   Ankara 13. İdare Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasında devrim niteliğinde bir karara imza atıldı. Kararda Lozan Antlaşması’nın azınlık haklarını düzenleyen 37 ve 44’üncü maddesinde azınlıkların kimler olduğunun belirtilmediği bunun yerine “Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk vatandaşları” ifadesinin kullanıldığı vurgulanarak Süryanilerin de bu tanıma uyduğu için azınlık sayılabileceği ifade edildi.

   Azınlık statüsündeki Süryanilerin tüm azınlık haklarından yararlanabileceğinin belirtildiği mahkeme kararında, Süryanilerin de diğer azınlıklar gibi okul açabileceği hükmü verildi.

Üniversite de açacağız
   Konuyla ilgili Taraf gazetesinden Sümeyra Tansel’e konuşan İstanbul Süryani Kadim Kilisesi Vakfı Başkan YardımcısıKenan Gürdal, kararı mutlulukla karşıladıklarını belirterek şunları söyledi:

   “Bu yıl Süryanice eğitim vermeye başlayacak bir anaokulu açacağız. Sonraki süreçte de ilkokul, ortaokul ve lise açmak istiyoruz. Önümüzdeki süreçte bir üniversite de açabiliriz. Türkiye’de 25 bin kişi kaldık, daha fazla göç olmaması için çocuklarımızı kendi vatanımızda tutmak için bu imkânları oluşturacağız. Süryanice dünyanın en eski dilidir. İsa’nın da konuştuğu dil buydu. Ama dilimiz yok olmaya yüz tuttu. Süryani çocuklar dillerini bilsinler istiyoruz.”

   Okulların açılacağı 9 Eylül tarihine yetiştirilmesi planlanan anaokulu için Samatya’daki Süryani Kadim Kilisesi’ne ait dört katlı bina kullanılacak. 150 çocuğun eğitim göreceği anaokulunda 10 kadar sınıf açılması planlanıyor.

KILIF: BARIŞA KATKI!
   Şunlar, bunlar, onlar… Öyle talepler iletiyorlar ve öyle tavizler koparıyorlar ki devletten 10 yıl önce kimsenin aklına hayaline gelmezdi. Ama şimdi oluyor bir bir… Beyanat verirken de hep aynı nakaratı tekrarlıyorlar: “Barışa katkı olsun diye”

   Biz de yedik…

   Eğer kastettiğiniz Türkiye’deki barış ise Türkiye’de kimsenini kimseyle sorunu yok. Öldürülen papazların bile Amerika, İsrail’e uşaklık eden örgütler tarafından öldürüldüğü biliniyor. Bu katliamların “barışa gerekçe” olabilmesi için yapıldığı da biliniyor.

   Yani Ermeniler hak talep ettiği zaman, öldürülen bir Ermeniyi işaret ederek “Bu ülkede Ermenilere karşı ön yargı var, bizi öldürüyorsunuz, katlediyorsunuz, siz talebimizi verin ki barışa katkı olsun” diyorlar. Halbuki hepsi birer oyun…

   Türkiye’de böyle bir sorun yok… Sorunu çıkaran bir merkez var… O da bu planları yıllar öncesinden hazırlayıp zamanı gelince işleme sokan Siyonizm’dir. Hiç kuşkunuz olmasın…

   Değerli Gönül Dostları!

   Osmanlı’nın yıkılış sürecini başlatan şey nedir diye sorulsa elbette sayılacak bir çok sebep vardır ama içlerinde en büyük pay, azınlıkların okul açmasıdır denilebilir. Osmanlı’nın bu dönemini okuduğunuz zaman çok net bir şekilde sonucu çıkartabiliyorsunuz.

   Açılan bu özel okullarda nesillerine devlete ve millete sahip çıkmak değil, kendi devletini kurmak ve kendi halkına sahip çıkmak duygusu işlenmekte, ırkçılık aşılanmakta ve kendi haklarının hiçe sayıldığı gerekçesiyle devlete düşman bir şekilde yetiştirilmektedir.

   Bunu inkar etseler de böyledir, etmeseler de…

   Bu diğer değiştirilmiş dinlerin azınlık mensupları arasında çok yaygın olan bir gerçek olsa da ırk olarak farklı olan bir millette ayyuka çıkacaktır.

   Çünkü yıllardır beraber yaşadığınız bir devletin içinde siz yıllar sonra bir dil ve ırk ayrımıyla okul açtırıyorsanız bu hayra alamet değildir. Orası eğitim yuvası değil ihanet ocağı olacaktır. Orada okuyanlar kendi kuracakları devletin siyasileri olmak, kendi kuracakları devletin dilini öğrenmek, kendi kuracakları devletin temelini atmak için okuyacak, en azından bu hayallerle yetiştirilecek ve asırlık projeler ortaya koyulduğu zaman iş işten çoktan geçmiş olacaktır.

   Yani devlet, kendini idam sehpasına çıkarmış, ipini boynuna geçirmiş, sehpaya yiyeceği tekmeyi bekler hale gelecek demektir.

   Tarih tekerrürden ibarettir…

AVRUPA’DA AMERİKA’DA TÜRKLERE OKUL AÇILIYOR!

   Hemen bazı kimseler “Avrupa’da Amerika’da da bize izin veriyorlar, okul açıyoruz” diyorlar. Tamam ama siz hiç “BAP” diye birşey duydunuz mu? Yani “Büyük Amerika Projesi” veya “Büyük Avrupa Projesi” yani Avrupa’yı bölme parçalama ve yerine büyük bir İsrail devleti kurulması gibi bir proje duydunuz mu?

Avrupa için yapılmış böyle haritalar gördünüz mü?

Avrupa’da bir işgal var mı?

  Avrupa’ya göz dikmiş bir başka devlet ve o devletin her geçen gün sessizce işgal ederek büyüttüğü toprakları var mı?

Yok… Yok… Yok…

   Bu yüzden onlar için sorun da yok…

   Ama Türkiye için büyük bir sorun ve problem olarak karşımıza çıkıyor…

   Çünkü hedef tahtasında ve her halükarda bölmek için ellerinden geleni yapacaklar. İşte diyoruz ki, Türkiye’de azınlık olarak tabir edilen kesimlerin şahlandırılması, ayağa kaldırılması, büyük imtiyazlara sahip olmaları Osmanlı Devletinin sonunu getirdiği gibi Türkiye’nin başını ağrıtacaktır…

MÜSLÜMANLARA REÇEL, DİĞERLERİNE BAL!

   Türkiye’de Müslümanların ağzına hafif bir tatlı sürüyorlar, göstermelik bir iki şey yapıyorlar. Diğer yandan gayri Müslimlere ve bazı ırkçılara öyle imtiyazlar sağlanıyor ki aklınız hayaliniz duruyor. Düşünün; Van’da etrafında bir tek hıristiyan olmayan Akdamar kilisesi onarılıyor, tamir ediliyor ve ibadete açılıyor. Burada ise Ayasofya Caminin açılması istenince “Sultanahmet dolsun belki bakarız” deniliyor.

   Bunun gibi nice meseleler var…

   Artık bırakın bu “hoşgörü” ve “barış” masallarıyla malı götürmeyi veya taviz vermeyi… Dünya kan ağlarken siz hangi hoşgörü ve barıştan, hangi barışa katkıdan bahsedeceksiniz.. Önce kanlı ellerinizi çekin Müslüman topraklarından sonra gelin hoşgörü nedir konuşalım ve gerekeni yapalım…

www.ihvanlar.net

PAYLAŞ