Şeyhin elinde gassalın elindeki meyyit gibi olmak ne demektir

   Özellikle internet ortamında ve bazı gazete yazarlarının köşelerinde “Şeyhe, gassal önündeki ölü gibi teslim olmak, gassalın elindeki meyyit gibi olmak” hakkında bilgisizce yapılan yorumlara ve tenkitlere bir cevap vermek gerekiyor.
   Tarikat düşmanları “tarikata giren mürit aklını bir kenara koyar, şeyhine öyle teslim olur ki kendi düşünemez” diyerek “Şeyhe, gassal önündeki ölü gibi teslim olmak” deyimini tenkit ederler.
   Bazıları da günümüzde bazı “cemaat” adı ile faaliyet yapan gurupların, lider olarak gördükleri birine sorgulamadan itaat etmesini eleştirmek için “Şeyhe, gassal önündeki ölü gibi teslim olmak” ifadesini dile getirip tenkit ederler…
   Öncelikle şunu iyi ayırmak gerekiyor. Türkiye’de veya dünyada yüz binlerce gurup, cemaat vardır. Hepsinin kendisine göre bir lideri vardır. Ancak hepsini “Tarikat ve tasavvuf” yolu ile bir kefeye koymak çok yanlıştır. Çünkü kimisi sırf menfaat birlikteliği için kurulmuş guruplardır, kimisi siyasi guruplardır, kimisi insanların faydası için çalışan yardım guruplarıdır. Yani hepsinin alanı farklıdır. Dolayısıyla her birini kendi içinde değerlendirmek gerekir.
GASSAL ÖNÜNDEKİ ÖLÜ GİBİ OLMAK
   Gelelim bu meseleye… Gassal bildiğiniz gibi ölü yıkayıcısına verilen isimdir. Teşbihten yani benzetmeden alınacak dersi bilmek için şu cevaplara soru vermemiz gerekiyor: 1-Ölü kimse gassala nasıl teslim olmuştur? 2-Gassal ne yapmaktadır? 3-Ölüye ne gibi tesiri olmaktadır?
1- Ölü, gassala öyle teslim olmuştur ki, gassal onu istediği gibi çevirir, yatırır, kaldırır… Ölü itiraz edemez…
2- Gassal ölüyü yıkamaktadır… Gassalın tek amacı ölünün son yolculuğunda, Allah’ın huzuruna, ebedi aleme uğurlarken temizlenmiş olmasını sağlamaktır.
3- Gassal ölüyü pisliklerden arındırır, ölümün bedenine verdiği ayıp ve kusurları giderir… Ölüyü temiz bir hale getirir…
   Ölünün gassala teslim olmasının faydaları işte böylecedir…
   Ehli sünnet ve aynı zamanda (olgun ve olgunlaştırıcı) bir şeyh de işte aynı bu gassal gibidir… Böyle bir şeyhe teslim olan kişi Allah Teala’nın izniyle, Peygamberimzin “her hatanın başı” olarak nitelediği dünya sevgisi ve pisliklerinden arınır, nefsin görünen ve görünmeyen kötü huylarını ıslah eder, kalbi masiva denilen Allah’tan gayri her şeyden temizler, Allah’ın rızasını kazanmaya aday olarak ahirete hazırlanır…
TESLİMİYET NEDİR?
   Bazıları buradaki teslimiyeti yanlış anlamışlardır… Aslında müridin şeyhine olan teslimiyeti “din” hususundadır.
Daha iyi anlaşılması için bir misal verelim…
   Mahmud Efendi Hazretlerimizi Rabbimiz başımızdan eksik etmesin… Ona teslim olduğunuzu, gassala teslim olur gibi teslim olduğunuzu, her dediğini yaptığınızı, tavsiyelerine uyduğunuzu düşünün… Ne olursunuz? Ne olacaksınız, Allah dostu olursunuz…
   Çünkü Efendi Hazretleri (Kuddise Sirrahu) ne diyor?
-Allah’ın şeriatını eksiksiz uygula
-Peygambere her türlü şekilde itaat ve ittiba et
-Kafirlere hiçbir şeyinle benzeme, meyletme
-Peygamberin ve ashabının yolundan ayrılma
-Dünya malına bağlanma
-Dünyaya sevgi besleme
-Dünya için çalışman seni ahiretinden alı koymasın, Allah’ı (Celle Celaluhu) unutturmasın
-Haram lokma yeme, helalinden kazan
-Gaflete düşme, Rabbini unutma
-Günde en az 5 bin defa Allah’ı zikret (derse bağlı)
-Farzları eksiksiz yerine getir, namazları cemaatle kıl
-Çarşaf giy, na mahreme gözükme
-Çalgı dinleme
-Oku, ilim tahsil et, alim ol ve okut…
-Nafilelere önem ver, gece namazına kalk
-Gıybet etme, dedikodu etme, kul hakkı yeme
-Zulmedilen ol da zulmetme
-Allah için sev, Allah için kız… vs.. vs…
   Bütün bunlar nedir? Bütün bunları yapan ne olur? Teslim olan zarar görür mü? Teslim olmayan fayda bulur mu?
*Bütün bunlar İslam’dır…
*Bunları yapan kişi dini hakkıyla yaşamış olur
*Böyle teslim olanın dünyada ahirette yüzü ak olur
*Teslim olmayan kişiye tarikattan bir fayda hasıl olmaz
DÜNYEVİ İŞLERDE TESLİMİYET
   Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyuruyor ki: ”Müminin ferasetinden (üstün anlayışından) sakının. Çünkü o, Allah’ın nuru ile bakar.” (Buhari et-Tarihul Kebir, no:1529 7/354)
   Bir şeyh müridine bazen dünyalık bir işinde “şunu şöyle yaparsan senin için daha hayırlı olur” diyebilir. Mürit, Allah’ın dostuna güvenerek bu işi yaparsa Allah’ın izniyle faydasını görebilir. En büyük örneklerden birisi İstanbul’un fethidir. Fatih Sultan Mehmed Han, şeyhi Akşemseddin tarafından çocukluğundan itibaren bu yönde eğitilmiş ve O’nun işareti ile harekete geçmitir. Hatta bazı devlet erkanı “bir dervişin sözü ile hareke ediyor” diyerek Fatih Sultan Mehmed’i eleştirmişlerdir. Fethi gerçekleştirecek olan son taarruzun saatini ve yerini de Akşemseddin Hazretlerinin söylemesi oldukça ibretliktir. “İstanbul’un manevi fatihi” denmesinin sebebi de zaten budur.
Evet, mürit şeyhinin zahiri meselelerde tavsiyelerine uyarsa fayda görebilir. Kabul etmezse de dinden çıkmış veya günah işlemiş olmaz…
ŞEYHE İTAAT PEYGAMBERE İTAAT…
   Hani bir söz vardır ya “şeyhe itaat Peygambere itaattir, Peygambere itaat ise Allah’a itaattir” diye… Bu da hem inkarcılar ve hem tarikat içinde bulunan cahiller tarafından yanlış anlaşılmaktadır.

   Buhari’de geçen bir hadis-i şerife göre “Alimler Peygamberlerin varisleridir.” Buyruluyor. O vârisler Peygamberin yolunu devam ettiren ilmi ile amil olan, insanları hayra teşvik eden alimlerdir.
   İşte bu bu söz de yukarıda anlattığımız çerçevede değerlendirilmelidir. Şeyh Efendi dini hususta Allah’a ve resulüne itaati tavsiye ettiği için, dini yaşamayı Peygamberimizin yolunu takip ederek emrettiği için ona itaat peygambere itaat gibidir.
   Bakınız misal, Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) din hakkında olmayan herhangi bir hususta sahabelere bir şey emrettiği zaman, sahabeler “bu Allah’ın emri mi yoksa sizin görüşünüz mü” diye sorarlar, Efendimizin “benim görüşüm” buyurması üzerine sahabeler “Şöyle yapsak nasıl olur veya böyle olsa daha uygun olur mu” diyerek görüş beyan ederlerdi.
CAHİLLER OLABİLİR…
   Bu söz maalesef tarikatlar içindeki bazı cahiller tarafından da farklı algılanmış olabilir. Mesela Şeyhin gönderdiği bir vekilin yanındaki kişi “vekil asıl gibidir, vekile itaat şeyhe itaat, şeyhe itaat Peygambere itaat, dolayısıyla peygambere itaat Allah’a itaat gibidir” diyerek vekilin sözünün dinlenmesini, aldığı karara itaat edilmesini isteyebiliyor. Bu cahilane bir bakış açısı olup insanı küfre götürebilir ve tehlikeli sonuçlar doğurur.
   Vekilin asıl gibi olması, zikir dersi ve irşad görevinde yetkili olduğu içindir. Yani verdiği dersi sanki şeyhinden alıyormuş gibi al, tereddüt etme demektir. Şeyhin etrafında toplandığınız gibi vekilin etrafında da toplanın demektir.
   Yoksa her hususta vekile itaat şeyhe itaat, vekile karşı gelmek şeyhe karşı gelmek gibi görülemez ve bu bir silsile ile Allah’a ulaştırılamaz… Bu çok büyük bir yanlıştır ve bu yanlışa düşülmemesi gerekir…
   Şuurlu bir mürid bu gibi cahilane düşüncelere kapılmamalı, kapılanları da uyarmalıdır…
   İşin aslı budur… Allahu Teala en iyisini bilmektedir…
www.ihvanlar.net

PAYLAŞ