HAKK DİNİN BATIL YORUMLARINA CEVAPLAR

Sitemiz ihvanlar.net aracılığı ile sizlere Ehli Sünnet madafaası adına hazırlanmış çok güzel bir eseri takdim ediyoruz.
Kitabın adı:
Hakk Dinin Batıl Yorumları’na Cevaplar
İslam Kalesindeki Truva Atları
Yazar: Ömer Faruk Mesci
Yayıncı: Misvak Neşriyat

KİTAP HAKKINDA ŞÖYLE BİR MALUMAT VERİLİYOR:

İÇERİKTE YOK YOK…
Abdülaziz Bayındır
Ali Şeriâti
Bin Baz ve el-Kahtani
Cemal Nur Sargut
Cemalettin Afgani
Diyanet
Elbânî
Fazlurrahman
Fethullah Gülen
Hayrettin Karaman
Humeyni
İbn-i Teymiyye
Kuleyni
Mevdudi
Muhammed  Hamidullah
Muhammed Abduh
Muhammed Esed
Musa Carullah
Mustafa İslamoğlu
Nurettin Yıldız
Reşit Rıza
Seyyid Kutub
Süleyman Ateş
Süleyman Uludağ
Yaşar Nuri Öztürk
Yusuf el-Kardavi
Kitabın Amacı:
Bismillahirrahmanirrahim, Elhamdulillahi Rabbil Âlemin, Vessâlâtü vesselâmu ‘Âlâ Rasûlinâ Muhammedin ve ‘Âlâ Alihî ve Sahbihî ve Sellim.
Allahü Teâlâ, eşsiz yüce kitâbında, İsrâîloğullarının ve diğer haddi aşanların sözlerini ve inançlarını hikâye etmiş;  hakkı açıklamak ve hidâyet üzere olanlara yol göstermek için onları bize bildirmiştir.  Kitabında anlattığı bu insanların seviyesizliklerinden dolayı bunu terk etmemiştir. Âlimler de sünnetullaha uymuşlar ve Kur’ân-ı Kerîm’i kendilerine delîl edinerek her devirde hakkın ortaya çıkmasına çalışmışlar, kitaplarıya Müslümanların zihinlerini doğru olmayan bilgilerden arındırmışlardır.[1]
Nebi-i Muhterem (s.a.v.) Efendimiz de “Açıktan günah işleyenleri anlatmaktan niçin çekiniyorsunuz? İnsanlar onları ne zaman tanıyacak? Onların kötü eylemlerini anlatın ki, insanlar onlardan sakınsınlar, zarar görmekten korunsunlar.” (Beyhâki) buyurarak Müslümanların sakınması için, yeri geldiğinde yanlışların, sahipleri ile birlikte ifşâ edilmesine müsaade buyurmuşladır. Kitabımız bu temeller üzerine inşa edilmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’e saygıda kusur etmenin kişinin amellerinin yanmasına, hatta dîninden olmasına neden olduğunu Allah (c.c.), “Ey îmân edenler, seslerinizi peygamberin sesinden yüksek çıkarmayın. O’na, sözle birbirinize bağırdığınız gibi bağırmayın ki siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.”  (Hucûrat s. 2) buyurarak beyan etmiştir. Bu hakikati hiçe sayan bâzı kimseler; Nebî (s.a.v.)’nin yüce makamına layık olmayan sözlerle onu anlatmaya kalkmışlar ve daha öte giderek Cenab-ı Hakk’ın “her şeyi bilen, sonradan yaratılmışlara benzemeyen, mekândan münezzeh” sıfatlarını bile tartışmaya açarak zehirli oklarıyla Müslümanları can evinden vurmuşlardır.
Diğer yandan bazı kimseler; Kur’an’ı kendi görüşlerine göre te’vil etmeye kalkarak “Allah (c.c.)’ın kitabı yeter.” diyerek sünneti, dolayısıyla Nebî (s.a.v.)’yi aradan çıkarmak istemişlerdir. Hâlbuki Resûlullah (s.a.v.), “Sizden biriniz koltuğuna yaslanarak, Allah (c.c.)’ın şu Kur’ân’da haram kıldıklarından başka şeyleri haram kılmadığını mı zannediyor. Dikkat edin! Vallahi ben öğüt verdim, emrettim ve yasakladım. Bunlar (emirler ve yasaklar), Kur’ân’dakiler kadardır; hatta sayıca ondan da fazladır.”(Dârimî)buyurmuştur. Yine bazı kimseler; hadîs-i şerifleri, görünüşte kabul edip “Sahîh mi değil mi?” tartışması başlatarak bütün sünneti şüpheli göstermişler; hadîslerden ancak kendi indî görüşlerini destekleyecek kadar faydalanmışlardır.
Bazı kimseler de “Resûlullah (s.a.v.)’ın sözleri varken mezheblere ne gerek var, İmâm-ı Azam’daki akılsa bizdeki de akıl.” diyerek Müslümanlara altın kupa içinde zehir sunmuşlar; mezheb imamlarının yüzyıllardan süzülerek gelen metodolojisini bir kenara iterek ne onların elindeki ilmî malzemeye ne de onlardaki keskin anlayışa ve günlük yaşantıya sahip olduklarını unutarak onlarla kendilerini kıyas etmişler, dağa toslayıp duran keçi misâli hem kendilerine hem de takipçilerine zarar vermişlerdir. Sorulduğunda “Hanefîyim.” deyip tatbikatta İmâm-ı Â’zâm (r.a.)’a aykırı fetva vermekten çekinmemişler; asırlardır gelen, dört mezhebe bağlı, Müslümanların büyük çoğunluğu tarafından güzel kabul görmüş âlimlerin sözlerini bırakarak kendi görüşlerini ikâme etmişlerdir. Hâlbuki mezheb imamları Müslümanlara lâzım olacak her meseleyi, Kur’ân ve sünnete göre en ince ayrıntısına kadar tesbit edip bize dev bir miras bırakmışladır. Hakkında “Ben sizi, gecesi, gündüzü gibi apaydınlık olan bir dîn üzerinde bıraktım.” (İbn-i Mâce) buyrulan dînimizin her meselesini tartışmaya açan bu kimselerin yazdıkları, İslâmî litaratürde bir değer taşımazken bazılarının taşıdığı profesör etiketleri de kendilerini âlim yapmaya yetmemiştir.  Maalesef bu halleriyle İslâmî ilimlere vâkıf olmayan pekçok Müslümanı kendilerine inandırabilmişlerdir.
Hatta bazı kimseler hiçbir asırda, hiçbir coğrafyada, hiçbir Müslüman tarafından tartışılmamış olan “Kelime-i Şehâdet”in bütünlüğünden ve îmânın 6 şartından, hakları olmayan bir ‘hoşgörü’ ile tavizler vermişler; mü’min-kâfir ayrımını ortadan kaldırmaya varacak kadar ileri gitmişlerdir.
Bazıları da, hiç biri istisnâ edilmeksizin haklarında “Ashâbım yıldızlar gibidir” buyurulan ashâb-ı kirâmı (r.a.e.) sıradan târihi şahsiyetler seviyesinde görmüşlerdir. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz,”Yahudiler 71 fırkaya bölündü, Hıristiyanlar 72 fırkaya. Ümmetim ise 73 fırkaya bölünecek. Biri dışında hepsi ateşte olacak. Kurtulan fırka, benim ve ashabımın yolundan gidenlerdir.” (Tirmizi) şeklinde buyurduğu hâlde; ashâb-ı kirâmı eleştirenlerin ve onların arasındaki bazı ihtilafları kurcalayarak bazıları hakkında olumsuz hüküm vermeye kalkanların, “Ashâb’ın yolu”ndan gitmedikleri açıktır.
Bunun ötesinde, sahâbe olduğu Kur’ân âyetiyle sabit olan Hz. Ebûbekir (r.a.), ümmetin ikinci en büyüğü olduğu mütevâtir haberlerle bilinen Hz. Ömer (r.a.) ve iffetli oluşu âyetle açıklanmış ve tesbit edilmiş bulunan annemiz Hz. Âişe (r.anhâ)’yı dillerine dolayanların hükmünü; İslâm âlimleri daha yüzyıllar önce vermişlerdir. Buna rağmen bu topluluğu, “Ehl-i Beyt Mezhebi” adı altında 21. yüzyıla ait bir tabirle süsleyerek hoş göstermeye çalışan kimseler çıkmıştır.
Bazı kimseler de âdetâ akıllarını ilahlaştırarak ve dünyevî faydacılığı ön planda tutarak İslam’ı; Allah Teâlâ’nın emrettiği gibi değil, kendi an­ladıkları gibi yaşama ısrarındadır. Bu modernist düşüncenin sahipleri  için aslolan modern dünyaya yadırgatıcı, aykırı ve rahatsız edici gelmeyen bir İslam yorumudur. Dîni şu an ki konjönktöre  adapte etmek gayretiyle fıkıh ilmini ve mezhepleri bir kenara itmişler, sünnete “seçmeci” yaklaşım sergilemişler, Kur’ân’ı ise hevâ ve hevesleriyle yaptıkları yorumların nesnesi hâline getirmişlerdir.  Bu  “Hakk’ı batıla satma” hatasını geçmişte hristiyan ve yahudiler de işleyerek dinlerini tahrif etmişlerdir.
Gâyemiz; hakkın ortaya çıkması, temiz akaidimizi bulandıran yanlış düşüncelerin ayıklanması, İslâm çınarının zehirli sarmaşıklardan temizlenmesidir. Kitabımızın hedefi, hiçbir şahıs ya da topluluk değil; tashih edilmeye muhtaç birtakım düşüncelerdir.Necip Fazıl’ın “Nefeslerimizle buzdan dağları erittikerittik ama, ortalık da çamurdan geçilmez oldu.” şeklinde tabir ettiği portreyi, kara tablo çizmek için değil; “bâtılı bâtıl bilip ondan kaçınmak” adına sizlere sunarken belirtmemiz gerekir ki yukarıda kısaca bahsedilen ihtilaflar ve sahipleri, aslında hak üzere olan âlimlerimizin günümüze kadar getirdiği muazzam İslâmi birikim karşısında dikkate alınmayacak kadar önemsizdir. Ancak, getirdiği îman tehlikesi bizi böyle bir çalışmaya zorlamıştır.
Aranızda hayra çağıraniyiliği emreden, kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte gerçek kurtuluşa erenler bunlardır.” (Âl-i İmran, 104) âyetinde belirtilen topluluktan olmak ümidiyle bu çalışmayı istifadenize sunuyoruz.
Tevfîk Allah (c.c.)’tandır.

TOPLU ALIMLARDA BÜYÜK İNDİRİM

   İnsanların istifadesine sunmak için dağıtmak isteyenlere, dükkanında müşterilerine hediye olarak vermek isteyenlere veya kitap repertuvarını genişletmek isteyen kitapçılar için kaçırılmayacak bir fırsat.

   Bu eser toplu alımlarda % 60’a varan indirimlerle alınabiliyor.

TOPLU SİPARİŞ İÇİN İRTİBAT NO:
0 212 511 47 13

 
İNTERNET ÜZERİNDEN TEK SİPARİŞ
ONLİNE SİPARİŞ ETMEK İÇİN TIKLAYIN
 

ihvanlar.net REKLAM

 
 

PAYLAŞ