Din düşmanları ile ortak hareket edenleri İmam-ı Rabbani Hazretleri Uyarıyor

   Dini kullanıp din düşmanlarına hizmet edenlerin İslam’a “gericilik” diyenler ile kol kola gezmesi, ortak hareket etmeleri ve kendilerine tabi olan Müslümanaları da buna zorlamaları alenen İslam’a hakaret etmek demektir. Bu gün olduğu gibi bu zihniyet ve benzerleri yarın da olacaktır. Bakınız İkinci bin yılın müceddidi İmam-ı Rabbani hazretleri mektubat eserinin 163. mektubunda bu kimseleri nasıl tarif ediyor:
   Muhammed aleyhisselâma uymak demek, ahkâm-ı islâmiyyeye yâni islâmiyete uymak ve küfrü ve kâfirliği yok etmeye çalışmaktır. Çünkü islâm ile küfür birbirinin zıddıdır, tersidir. Birinin bulunduğu yerde, öteki bulunamaz, gider.
   Bu iki zıd şey bir arada bulunamaz. Birisine kıymet vermek, ötekini aşağılamak olur. Kur’an-ı kerimde, Tevbe sûresinin yetmişüçüncü âyetinde meâlen, “Ey yüce Peygamber! Kâfirlere ve münâfıklara karşı cihâd et! Onlara sert davran!” buyuruldu.
   Hulk-i azîm sahibi olan, çok merhametli olan Peygamberine, [İslâm dînine ve müslümanlara saldıran] kâfirlerle cihâd etmeği, onlara karşı sert davranmağı emrediyor. Bundan anlaşılıyor ki, islâma saldıranlara sert davranmak da, hulk-ı azîmdir.
   İslâma izzet vermek, kıymetini arttırmak için, küfrü ve kâfirleri yâni İslâm dînine ve müslümanlara saldıranları kötülemek, onları aşağı tutmak lâzımdır.
   Böyle kâfirlere kıymet vermek, onları yüksek tutmak, İslâmiyeti ve müslümanları kötülemek, aşağılamak olur. Kâfirlere kıymet vermek demek, onları üstün tutmak, karşılarında eğilmek olmakla berâber, onlarla birlikte bulunmak, konuşmak, görüşmek de, onlara kıymet vermek olur.
   İslâm düşmanlarından, İslâmiyete saldıranlardan, köpekten kaçar gibi kaçmak, onların pis ve alçak olduklarını bilmek lâzımdır.
   İslâm dînine saldıran, bir mevki, makam sahibi ise ve bir Müslümanın bu kimseye bir işi düşerse ve bu işi muhakkak onun yapması Îcap ederse, abdesthâneye gider gibi, işi bitirinciye kadar yanına gidilir. Fakat, yine o alçağa kıymet verecek birşey söylenmez ve böyle bir hareket yapılmaz. Olgun bir müslüman, onun yüzünü görmemek için, o işinden bile vazgeçer. Onun zehirli, zararlı sözlerini işitmekten, Cehennemlik yüzünü görmekten kurtulur.
   Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde böyle kâfirlerin kendisine ve sevgili Peygamberine düşman olduklarını bildiriyor. Allahü teâlânın ve Onun Resûlünün düşmanları ile [Müslümanlara gerici diyenler ile] düşüp kalkmak, o alçaklarla arkadaşlık etmek büyük cinâyet, çok çirkin bir suç olur. Bu kimselerle görüşmek, arkadaşlık etmek, çeşidli zararlara sebep olur.
   Bu zararların en küçüğü, insan onların arasında Allahın emirlerini yapamaz. Küfre sebep olan şeylerden kaçınamaz. Bu vazîfeleri yapmaya sıkılır. Arkadaşlarından utanır, çok küçük görünen bu zarar, dikkat edilirse, pek büyüktür.
   Allahü teâlânın dînine saldıranlar ile arkadaşlık etmek, onlarla görüşmek, insanı Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine düşman olmaya kadar sürükler. Bir kimse, kendini müslüman sanır. Kelime-i tevhîd okur. İnanıyorum der. Müslüman olduğunu söyler. Hâlbuki kâfirlerle, münâfıklarla görüşerek, konuşarak onun müslümanlığı, îmanı saf ve temiz kalmaz. Hattâ, büsbütün gider de, farkında bile olmaz. Allahü teâlâ, hepimizi, nefslerimizin kötülüğünden ve amellerimizin bozuk olmasından korusun!
Fârisî beyt tercümesi:
Zavallı câhil, sanır ki, din adamıdır;
din ile ilgisi, yalnız böyle sanmasıdır.
www.ihvanlar.net

PAYLAŞ