Yeni Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş Hakkında

   Medyadan da takip ettiğiniz üzere yine hayal kırıklığı yaşadık ve şaibeli bir isim daha DİB’in başına getirildi.
   Dikkat çeken en önemli 2 özelliği var.
1- Bir zamanlar Fetö ile yakın ilişkide olması
2- Dinler Arası Diyalog çalışmalarında aktif rol oynaması
FETÖ İLE SUÇLANABİLİR Mİ?
   Şayet bir zamanlar “Fetullah Gülen’in Fıkhını Anlamak” kitabını yazan ve ilmi silselesinin sorulması halinde başa Fethullah Gülen’in yazılmasını isteyen Faruk Beşer Fetöcü değilse, Bir zamanlar onların fetva danışmanı, dinler arası diyalog çalışmalarında öncü Hayrettin Karaman Fetöcü değilse, dershane olayları sırasında bile Fethullah Gülen için “yüzde yüz evliyadır” diyen Ahmet Akgündüz Fetöcü değilse Ali Erbaş’ın da Fetöcü olduğunu söylemek zor.
   Çünkü insanlar yanlış yolda olduklarını, yanlış kişilerle beraber olduklarını kimi zaman geç de olsa farkederler. Kimi zaman kelleyi kurtarmak için mecbur farketmiş gibi olacaklardır. Ama kimsenin kalbini yarıp içine bakmak söz konusu olmadığı için beyanlarına itibar etmeye çalışırız.
   Ali Erbaş’ı da Fetö hakkında böyle değerlendirmek zorundayız.
DİNLER ARASI DİYALOG
   Ali Erbaş değerlendirmesinde en çok üzerinde durulması gereken nokta da dinler arası diyalog faaliyetlerinde rolüdür.
   Kendisi Fetullah Gülen örgütünün bir zamanlar dinler arası diyalog faaliyetlerini yürüten KADİP (Kültürler Arası Diyalog Platformu) ve Gazeteciler Yazarlar Vakfı’nın organizasyonlarında baş gösteriyordu:

 

DİNLER ARASI DİYALOG’DAN DA TÖVBE ETTİ Mİ?
   Ali Erbaş diyelim ki Fetö’nün bu derece sapkın bir örgüt olduğunu bilmiyordu ve onlarla birlikte başka bir sapıklık olan dinler arası diyalog faaliyetlerine iştirak ediyordu. Ve sonra Fetö’nün gerçek yüzünü görüp onlardan uzaklaştı.
   Peki ya dinler arası diyalog!
   Kendisinin dinler tarihi alanında uzman olmasından dolayı Hıristiyanlıkla alakalı kitaplar neşretmesi yadırganmaz ama İslam’ı diğer muharref dinlerle eşit görüp diyalog adı altında muharref dinleri İslam’la aynı seviyeye getirme çalışmaları kabul edilemez.
   Bu konunun aleyhinde kaleme aldığı veya konuştuğunu, tövbe ettiğini de görmedik, gören varsa bildirsin.
   Dolayısıyla Fetö ile alakalı olmasa bile Papa’nın başlattığı ve Fetönün “misyonunuzun bir parçasıyım” diyerek övündüğü dinler arası diyalog faaliyetlerinde rol alan birisinin Türkiye’deki dini kurumun başına getirilmesi Müslümanları rahatsız etmiş, tedirgin etmiştir.
   Tarikatlı veya bir cemaate bağlı olmasına gerek yok hakkında şaibe olmayan, işinin ehli, Peygamber ve ashabının yolunu benimsemiş bir insanın bu kurumun başına getirilmesi özellikle şu hassas dönemde daha isabetli olurdu.
   Siyasilerin bozuk hesaplarının bedelini Müslümanlar ödemek zorunda değil. Bu yanlıştan dönülmesini şiddetle tavsiye ediyoruz.
www.ihvanlar.net

PAYLAŞ