Furkan Vakfı kadınları medya önüne sürdü

 Alparslan Kuytul’a son yapılanlar doğrudur veya yanlıştır bu tartışılır ancak bizim dikkat çekmek istediğimiz nokta farklı.

   Daha hiçbir ilmi birikimi yokken vakıf kurup sonradan etiket yapmak için Ezher’e giden Alparslan Kuytul bildiğiniz gibi son dönemlerdeki çıkışlarıyla gündeme geliyordu.

   Normalde “tağutçuluk” oynayan Kuytul Türk Bayrağına karşıyken, darbe teşebbüsü sonrasında üzerine gelen ithamlardan kurtulmak için Türk Bayrağı önünde açıklama yapmıştı. (Mustafa İslamoğlu’nun bir kereliğine mitinge katılıp poz vermesi gibi)

   Daha evvelden bir konferansı iptal edilen Kuytul konferansının iptal edilmesinden sonra ise muhalefet parti lideri gibi siyasi açıklamalar yaparak devamlı surette hükumet aleyhine propaganda yapmaya hatta herşeye muhalefet ettiği için komik durumlara düştüğü olmuştu.

   Yani aslında hükumet aleyhtarı değildi. Konferansı engellenince yani vakıf faaliyetleri zarar görünce ateşli bir muhalif oluverdi. Tapılan ağacı, gelmeyen altınlar için yıkmaya giden adam gibi hükumeti Allah için değil nefsi ve vakfı için eleştirmeye başladı.

   Bunları neden söylüyoruz?

   Bu insan hiçbir ilmi icazet ve bağlı olduğu bir görüş bulunmadan vakıf kuruyor. Sonra etiket olsun diye Ezher’e gidiyor. (Bunu o dönemde Ezher’e giden birçok kişi biliyor) Türkiye’de geniş bir alanda faaliyet göstermeye başlıyor. Her ilde yapılanıyor. Devasa reklamlarla ilanlar asılıyor, her yerde konferanslar yapılıyor. Bir salon konferansı iptal edildi diye ağlayıp zırlamaya, ateş püskürmeye başlıyor. Ver yansın ediyor.

   Şimdi de son tutuklama ve kayyım atanmasından sonra kadınları medya önüne sürdüler. Canlı yayın yapıp kadınları konuşturuyorlar.

   Bakınız, zora düşünce kadınları kamera karşısına oturtup konuşturuyorlar.

   Ne oldu? İslam mı değişti bir anda?

   İşte asıl önemli nokta burası.

   Temeli olmayan, köksüz, ideolojilere dayanan, Resulüllah’ın “vârislerim” diye buyurduğu sağlam bir rehbere/öndere sahip olmayan sonradan ortaya çıkan her yol “Koyu İslamcı” “aşırı dinci” “şeriatcı”(!) da olsa sonu hüsran oluyor. En ufak bir sarsıntıda veya tam aksi aşırı rahatlıkta zafiyetler ortaya çıkıyor ve tavizler veriliyor.

   En acısı da “bizim hocamız yapıyorsa helaldir, caizdir” anlayışı hakim olduğu için diğer cemaat üyeleri de caiz görüyor ve hatta beğeniyorlar.

   Şimdi içlerinden hiç kimse “ulan hoca dedik, peşinden gittik, karıları çıkardılar bütün milletin karşısına konuşturuyorlar, yazıklar olsun yanılmışız” demeyecek. Kimse itiraz etmeyecek, sorgulamayacak.

   İşte bu sebeple diyoruz ki, peşinden gittiğiniz kişi öyle bir kimse olsun ki ne Ehli Sünnetten ve ne de şeriattan taviz versin. Ona uymak Kur’an’a ve Resulüllah’a uymak olsun. Hem ilmî hem manevi icazete sahip olsun. Yolu Resulüllah’a dayansın.

   Yoksa dünya ve ahiretinizi “inşa” edeyim derken “mahv”edersiniz. Doğru yoldayım zannedersiniz de haberiniz olmaz…

www.ihvanlar.net

PAYLAŞ