Kur’an’ı tahrif etmeye çalışan Mustafa Öztürk – Siyami Akyel yazdı

Prof. Dr. Mustafa Öztürk nâm kişinin “Kur’an kıssalarının mitoloji / masal olduğunu ve Batı’da İncil’de yapıldığı gibi Kur’an kıssalarının da “Demitolojizasyon”a tabi tutulması; yani mitolojik / hayal ürünü unsurlardan ayıklanması fikrini savunduğunu, ayrıca Kur’an’daki Hızır kıssasının Gılgamış, İskender ve Yahudi efsanelerinden derlendiğinden bahsettiğini yazmış; “Kur’an kıssaları mitoloji değildir” ve “Kur’an’ı demitolojize girişimine reddiye” makalelerimizde bu sapkın görüşleri tenkid etmiştik.

Öztürk’ün bu tür sapkın görüşlerini Kuramer tarafından yayınlanan “İslam Kaynaklarında, Geleneğinde ve Günümüzde Cihad” adlı sempozyum kitabında Kur’an’ın lâfzının Allah’a ait olamayacağına dâir inancını şu sözlerle dile getirmektedir: “Tam bu noktada Kur’an vahyinin mahiyeti ve Hz. Peygamber’e hem lafız hem mana mı yoksa salt mana ve mefhum tarzında mı indirildiği meselesi de tartışmaya değer niteliktedir. Zira Kur’ân’ın hem lâfız hem mânâ itibarıyla inzal edildiğini kabul etmek, cihad ve kıtal meselesinde kullanılan politik dilin bizzat Allah’a ait olduğunu söylemeyi gerektirir. Vahyin salt mânâ ve mefhum olarak inzal edildiğini kabul etmek ise söz konusu dilin Hz. Peygamber tarafından formüle edildiğini, dolayısıyla Allah katından genel muhteva ve perspektif olarak aldığı vahyin ışığında konjonktürel gelişmelerle ilgili yol haritasını kendisinin belirlediğini söylemek gerekir ki, bu ikinci ihtimal daha makul görünmektedir. Aksi takdirde “Allah’ın ahlâkîliği” meselesi gündeme gelir”.

Daha önce Kur’an kıssalarının tarihi gerçeklerle örtüşmediği, mitoloji/masal olduğunu iddia eden ve Kur’an’daki tekrarlardan şikâyetçi olan Mustafa Öztürk’ün, yeni kurgusu Kur’an ayetleri arasındaki çelişki üzerinedir.

Öztürk, Kur’an ayetleri arasında çelişkiler olduğunu iddia etmekte ve bu çelişkilerin “Allah’ın ahlâkiliği” meselesini gündeme getireceğini öne sürmekte, çelişkileri bertaraf için de Kur’an’da tahrifata yeltenmektedir. Öztürk’e göre Kur’an’daki bu çelişkilerin kaynağı bizzat Hz. Peygamber’dir. Çünkü Hz. Peygamber Kur’an’ı lâfzen değil, mânâ olarak aktarmış; aktarırken de konjonktürel davranmıştır.

Öztürk, yukarıda alıntıladığımız sözlerinde Kur’an’ın bazı ifadelerinin ahlaki problemler doğurduğunu öne sürmekte, bu problemlerden Allah’ı sorumlu tutmamanın “Allah’ın ahlâkiliği” meselesini gündeme getireceğini iddia etmekte, bunu bertaraf etmek için de Kur’an’daki ahlâki açıdan problemli ayetleri Hz. Peygamber’e yakıştırmaktadır.

Öztürk, “Richard Bell, George Sale, Wansbrough, J.W.Stobard, Robert Bell ve Maxime Rodinson” gibi Oryantalistlerin Hz. Peygamber’e yakıştırdığı sözlerden daha fazlasını Peygamberimiz’e yakıştırmaktadır. Zira Öztürk’ün Kur’an’da var olduğuna inandığı çelişkileri bertaraf için Hz. Peygamber Aleyhisselam’a yakıştırdığı vahyi konjonktürel davranarak değiştirdiği iftirası, Batılı Oryantalistlerin dahi cesaret edemediği türden hezeyanlardır.

Öztürk, Kur’an’ın farklı ayetleri arasındaki çelişkileri çözmek için lâfızları Hz. Peygamber’in üzerine atması ilgili kitabın ilerleyen sayfalarında şöyle devam etmektedir: “Kanaatimce vahiy; tevhid, adalet, meâd gibi temel kavramlar olarak nazil olmuş ve bu genel / mücmel kavramsal içerik Hz. Peygamber’in zihninde detaylı hale gelmiştir. Hz. Peygamber temel inanç ve ahlâk ilkeleri uyarınca toplumu dönüştürme hedefini tutturmak üzere o günkü sosyoloji içerisinde durum bağlamına uygun birtakım tikel stratejiler ve taktikler belirleyip imkânlar elverdiği ölçüde bunları tatbik etmiştir”. (devam edecek)

Milli Gazete – Siyami Akyel

PAYLAŞ