ZARF KABARIK OLUNCA, İMAM AŞKA GELİRMİŞ

Yazımıza her zaman ki gibi istisnaları tenzih ederek başlıyoruz.

Artık imamlık ve müezzinliğinde cılkını çıkardılar. Büyük bir menfaat kapısı haline getirdiler.

Bildiğiniz üzere Hıristiyanlıkta “günah çıkarma” denilen bir uygulama var. Hıristiyanlık inancında papazlar, halkın günahlarını çıkarma yetkisine sahipler(!). Eskiden toplu ayinlerde herkes günahını itiraf eder, papa da topluca günah çıkartırmış. Sonra yüz kızartıcı günahların itirafları, halk içinde rahatsızlık meydana getirdiğinden “günah çıkarma odaları” yapmışlar. Ve herkes papazla yalnız başına kaldığı bu odada rahat rahat günahını anlatıyormuş. Bir zaman sonra çıkarcı papazlar, çıkarılan her günah karşısında bir ücret talep etmeye başlamışlar. İşi daha ileriye taşıyanlarda olmuş. Bazı papazlar, günahın derecesine göre karşılık istemeye başlamışlar ve “bir daha bu günahı işlememelisin” gibi bir telkinde de bulunmuyorlarmış. Yani meslek elden gitmesin…

Bizim ülkemizde de imamların ve müezzinlerin düştüğü, daha doğrusu halkımızın imamları ve müezzinleri düşürdüğü durum bunun bir benzeridir.

Ülkemizde bildiğiniz gibi ölen bir insanın arkasından Kuran okutma merasimleri yapılır. Adınada “mevlit” denir. İmam ve Müezzin efendi ya camide ya da çağrıldıkları evde ölen zatın ruhu için (!) Kuran okurlar. Cemiyetin sonunda bir zarf uzatılır imam ve müezzin efendilere. Para zarfı. İçinede 50 Tl’den aşağı koymazlar. Ne de olsa o ailenin de bir şerefi vardır. İmamlar “aman efendim” diyerek alırlar zarfı.

Şimdi Sakarya’da geçen iki hadiseyi aktaralım size:
Sakarya’da emekli olduğu halde görevine devam eden bir imam efendi izinliği olduğu gün şehir dışına çıkar. İmam efendi İstanbul’a gitmiştir ve işleri biraz uzayınca, ertesi gün kıldırması gereken sabah, öğle ve ikindi namazlarına yetişememiştir. Aksilik bu ya ikindi namazında bir cenaze vardır. Neyse ki cenazeyi yine emekli olan ancak görev yapmayan bir imam kıldırır. Akşamleyin de ölü evinde Kuran okunacaktır. Ancak İmam yoktur ortada. İmamı ararlar ve derler ki: “Hocam bir cenaze vardı ve akşam evinde Kuran okunması gerekiyor” derken hoca hemen cevap verir “Tamam beni bekleyin, ben geleceğim”

Bu emekli imamın emekli maaşı var, imamlık maaşı var, Çeşitli yerlerde üçer, beşer de evi varmış. Namaza gelmiyor ama o cemiyetten gelecek 100 liranın peşinde.

Aynı ilde merkezi ezanların okunduğu bir camide, emekli bir müezzin var. Yaşı altmışı geçmiş. Okuduğu ezandan bütün halk şikayetçi. Ancak müftü ile arası iyiymiş ki merkezde tutuyorlar. Diyorlar ki bu müezzini başka yere atasalar hemen emekliye ayrılır. Neden? Çünkü bu camide her gün en ez bir tane cenaze oluyormuş. Gerisini siz anladınız zaten.

ÖLÜLERİN LİSTESİNİ TUTAN İMAMLAR
Bazı imamlar liste tutuyorlarmış. Ölen kişiye Kuran okutanların telefon ve adresini alan imam, ölenin kırkı ne zaman çıkacak, seneyi devriyesi ne zaman! Bunların hesabını yapıyor, günü geldiği zaman ölenin yakınlarını arayarak “Efendim, ölünüz falanın seneyi devriyesidir, Bir mevlit programı düşünür müsünüz, biz mi gelelim, cami de yaptırırsınız.” gibi bir takip ve uygulama yapıyorlarmış.

HALKIMIZ BU HALE GEİTRDİ
Büyük suç halkımızda. “Hoca efendi Allah razı olsun, diline gönlüne sağlık” demek yerine zarf uzatıyorlar. Senden zarf alan imam, diğerinden de bekliyor. Yani burada halkımızın uyanık olması gerekiyor. Hoca, imam ve müezzinlere bu konuda pirim vermeyin. Para almadan okumuyorlarsa bırakın okumasınlar.
Ölünün yakınları da bazen bu işi gösteriş için yaptırabiliyor. Böyle olunca zarfta kabarık oluyor. Bazı imamlar zarf ne kadar kabarık olursa o kadar yanık okuyorlarmış. Bu da çok ilginç.

Böylece yeni bir deyim daha kazanmış oluyoruz: “Zarf kabarık olunca, imam aşka gelirmiş!”

Her halükarda para için okunan Kur’an-ı Kerim’in ölüye hiçbir faydası olmuyor. Ölüye sevap gitmediği gibi eziyet olma ihtimali bile vardır.

ALINAN PARA HELAL OLMAZ
Peygamber Efendimiz bir hadisi şerifinde:
“Kur’ân-ı Kerîm’i okuyunuz; onunla amel ediniz; ondan asla uzaklaşmayınız  onun hakkında haddi de aşmayınız; onun tilâveti karşılığında ücret alıp vermeyiniz  onunla dünya malını çoğaltma yoluna gitmeyiniz.”(Ahmed b. Hanbel  Müsned)

Bazı yeni yetişen ve kendini Müçtehit zanneden zatlar “caizdir” fetvası verse de, bu dinin bu zamana gelmesinde büyük emeği olan büyük âlimler öyle düşünmüyor.

Tâcüş-Şerîa: Ücretle Kur’ân okumanın  ne okuyana  ne de ölüye sevabı dokunur.

Ayni: Dünyalık için Kur’ân okuyan  okumaktan alıkonulur. Bu durumda alan da veren de günahkârdır.

El-İhtiyar ile Mecmau’l-Fetâvâ: Kur’ân için herhangi bir şey almak caiz değildir. Zira bu ücret gibidir. Ücrete benzeyen caiz olmazsa  ya ücret olarak alınan nasıl caiz olacaktır?

İmâm Birgivî: (Ben ölünce bana para karşılığı Kur’an okutun) Bunun için vasiyette bulunmak batıldır. Alınan, alana haramdır.

Abdurrahman el-Cezîri: Hanefî mezhebi ibadetler üzerine  ücreti men etmiştir.

İbrahim en-Neha’i: Mushafın yazılmasına  okunmasına ve arzına ücret şartı caiz olmaz.”

Ebu Suud Efendi: Her hangi birisi  sırf ücret karşılığı Kur’an okusa  aldığı ücret helal olmaz.

İbn-i Abidin: Birisi  sevabını kendisinin veya ölmüş bir yakınının ruhuna bağışlatmak üzere birisine hatim okutturup para verse  bu okuyuş ile bir sevap elde edileceği belli değildir ki  ücret vermesi gereksin. Bir sevap elde edilse bile  bu sevap okuyan için hâsıl olmuş olur ve ücret karşılığı satılması yine caiz olmaz. Ya (sevabın elde edileceği) belli olmadığı zaman nasıl sahih olacaktır?

İmam kardeşlerimiz kızmasınlar bize. Bunlar Türkiye gerçekleri. Çok acı ama gerçek bir tablo. Yine tekrar tekrar ifade edelim ki ihlas sahibi, muttaki imamlarımızı tenzih ediyoruz.

www.ismailaga.info

PAYLAŞ