KOCAYA İTAAT İLE CENNETE İLK GİRMEK

   Sahabe-i Kiram ilkleri çok merak ederlerdi. Mesela ilk hesaba çekilecek olanlar, ilk azaba uğrayacak olanlar gibi çeşitli sorular sorarlardı. Böyle bir soruyu kızı da yöneltmişti Peygamberimize.

   Hazreti Fâtıma (Radıyallahu anha) bir gün Efendimiz (Aleyhissalâtu vesselâm) a:

– Babacığım, kadınlardan cennete ilk önce girecek olan kimdir? diye merakla sordu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
– Falan mahallede, falan evde oturan bir kadın var. Cennete ilk girecek kadın, işte o kadındır, buyurdular. Hazreti Fâtıma anamız hayretle:

– Babacığım, o kadın cennete, benden de mi evvel girecek? diye tekrar sordu. Peygamber Efendimiz:

– Evet! Senden de evvel girecek.” buyurdu. Ve şayet isterse, gidip o kadınla tanışabileceğini söyledi.

   Hazreti Fâtıma’nın o kadın hakkındaki merakı iyice artmıştı. Bu kadın ne yapıyor, nasıl bir amel işliyordu ki, cennete ilk olarak girmeyi hak ediyordu. Bir gün o kadınla görüşüp tanışmak ve onunla konuşmak için evinden çıktı. Kadının evini sora sora buldu ve kapısını tıklattı.

   İçeriden yaşlı olduğu anlaşılan bir kadın: “Kim o?” diye seslendi. Hazreti Fâtıma anamız da kendisini tanıtarak onunla görüşmek istediğini söyledi. Kadın, Peygamber kızının kendisiyle görüşmeye geldiğini duyunca çok sevindi. Kapıyı açmadan içeriden seslendi:

– Ey Resûlullah’ın kızı! Hoş geldin sefalar getirdin! Canım sana feda olsun! Aslında ben de sizinle görüşmeyi çok arzu ediyordum; fakat dışarı çıkmadığım için maalesef ziyaretinize de gelemedim. Şimdi sizin gelmeniz beni çok memnun etti. Fakat kocamdan izin almadan bugüne kadar ben kimseye kapı açmış değilim. Onun için sizden çok özür diliyorum. Ben sizin içeri girmeniz için bu akşam eşimden izin alayım ve yarın görüşelim, ne olur, yarın tekrar buyurun, dedi.

   Bunun üzerine Hazreti Fâtıma (Radıyallahu anha) geri döndü. Akşam olunca kadın meseleyi anlatıp kocasından izin aldı. Ve ertesi gün, Hazreti Fâtıma o kadınla görüşmek için tekrar geldi. Bu sefer yanında oğlu Hazreti Hasan (Radıyallahu anh) da vardı. Hazreti Hasan o sıralar henüz küçük bir çocuk olduğu için rahat durmamış, annesi mecburen onu da yanında getirmek zorunda kalmıştı.

Kadının evine geldi ve kapısını çaldı. Tabiî kadın içeriden Hazreti Hasan’ın sesini duymuştu. Hazreti Fâtıma’nın yanında bir çocuk bulunduğunu fark edince çok üzüldü. Hazreti Fâtıma’ya:

– Ey Fâtıma! Ben kocamdan yalnız sizin için izin almıştım. Çocuk için izin almadığımdan dolayı onu içeri alamam. Ne olur beni affedin. İsterseniz siz buyurun, çocuk dışarıda kalsın. İsterseniz yarın gelin; bu akşam onun için de izin alayım, dedi.

   Hazreti Fâtıma ikinci defa içeri giremeden geri döndü. Ve üçüncü gün tekrar kadına gitmek üzere çıktı. Hikmet-i ilâhî bu sefer Hazreti Hüseyin’i (Radıyallahu anh) de yanına almak zorunda kalmıştı. Tabiî kapıyı çaldığında, kadın Hazreti Hüseyin’in de olduğunu öğrenince, Hazreti Fâtıma yine dünkü durumla karşılaştı. Kadın kocasından onun için de izin alması gerektiğini söyledi.

   Hazreti Fâtıma (Radıyallahu anha) dünkü günkü gibi hiç ısrar etmedi. Ve çocuklarıyla beraber mecburen geri dönmek zorunda kaldı. Bir sonraki gün, üçü birden gittiklerinde, kadın kocasından her üçü için de izin almıştı. Kapı açıldı ve içeri girdiler. Kadın binlerce özürler diledi, affını istedi ve Peygamber çocuklarını en güzel şekilde karşıladı ve ağırladı.

   Hazreti Fâtıma içeriden gelen sese göre kadının gayet yaşlı bir nine olduğunu zannetmişti. Fakat bir de baktı ki, kapıyı açıp kendisini karşılayan kadın hem çok genç, hem de çok güzel bir hanımdı.  Hazreti Fâtıma hayretle sordu:

– Sizinle dışarıdan konuşurken sesiniz çok değişik geliyordu. Oysa sesiniz hiç de öyle değilmiş, bu nasıl oluyor? dedi. Kadın:

– Sizinle konuşurken sesim dışarı çıktığı için sesimi yabancı bir erkek duyar da günaha girerim, diye ağzıma küçük bir taş parçası alarak konuşuyordum. Şimdi ise o taşı çıkardım, dedi.

   Hazreti Fâtıma (radıyallahu anhâ), bu cennetlik kadının sözlerinden dolayı çok memnun olmuştu. Nâmahremden sesini bile böylesine sakınan, kocasına da böylesine itaat eden bu kadının, neden cennete evvelâ gireceğini anladı. Onunla bir müddet sohbet ettiler. Bazı konuları konuştular. Bir ara kadın Hazreti Fâtıma’ya:

– Ey Resûlullah’ın kızı! Acaba ben kocama karşı vazifemi ifa etmiş oluyor muyum? Onun bendeki hakları sebebiyle Allah Teâlâ kocama itaatsizlikten dolayı beni hesaba çeker mi? Bundan korkuyorum… dedi.

   Hazreti Fâtıma bu suali tebessümle karşıladı ve babasının yani Peygamber Efendimizin müjdesini kendisine bildirdi:

– Hayır! Sen bilakis babamın, “cennete ilk girecek kadın” diye müjdelediği kimsesin, dedi.

   Hazreti Fâtıma (Radıyallahu Anha), Resûlullah’ın cennetle müjdelediği bu mübarek kadınla bir müddet daha sohbet ettikten sonra müsade istedi ve oradan ayrıldı.

   Günümüzün çağdaş (!) ve ekonomik özgürlüğünü kazanan hanımları bu haım sahabe annemizi deli olarak itham edebilir. Size bile çok garip ve abartılı geliyor olabilir. Ama annemiz bu hali ile cennete giren ilk kişi olmaya hak kazandı.

   Ağzına taş koyarak konuşma meselesi çok manidardır. Bakkallarda, çakkallarda, çarşıda, pazarda erkeklerle hiç çekinmeden muhabbet eden, tartışan kadınlara ibret olsun inşallah.

   Kendinizin bunu hiçbir şekilde yapmaya kadir olmadığınızı düşünüyorsunuz. Yapamazsınızda zaten. Yapan kişi cennete ilk girmek ile müjdelendi. Biz onları örnek alarak cennete hak kazanmaya çalışmalıyız.

www.ismailaga.info

PAYLAŞ