Muhteşem Yüzyıl dizisinde oynamak bile vebaldir

   Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’yi yoğurduğu gibi Merkez Efendi’nin şehzadeliğinden itibaren elinden tuttuğu, bir mürşidin dizi dibinde yetişen büyük insan KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN HAN.

   Avrupalılar ona “MUHTEŞEM” lakabını takmak zorunda kaldı. Muhteşem Süleyman diyorlardı ona. Ama bu lakabı yatakta gösterdiği performans için değil, yaptığı seferler ve fütuhatlar nedeniyle taktılar.

   Sultan Süleyman babasından devraldığı 6.557.000 km2 lik vatan toprağını, 14.893.000 km2’ye yine hareminden ulaştırmadı.

   Şimdiki devlet erkanına bakın. Başbakandan bakanlarına kadar.. Türkiye o zaman ile kıyas edilemeyecek kadar az bir toprağa sahip. Etnik sorunu olduğunu iddia eden bir veya iki kökenden vatandaş kitlesi var.
   Böyle olmasına rağmen devlet erkânının başını kaşıyacak vakti yok. Oradan oraya, o toplantıdan bu komisyona koşturup duruyorlar. İyi veya kötü ne yapıyorlarsa yapsınlar adamlar evin yolunu zor buluyor.

   Peki, bre gafiller! Kanuni Süleyman’ın 14.893.000 km2 ulaştırdığı topraklarda, savaşlar, fetihler, binlerce farklı etnik kökenden vatandaşın sorunları, komşu devletlerle bitmeyen hesapları varken nasıl oluyor da bu yüce Sultan’ın hayatını bir mahrem odasında, iki cariye arasına sıkıştırıyorsunuz?

   Fetih aşkıyla, Allah’ın dinini dünyanın dört bir yanına götürmek ve zulme uğrayan halkları Şeriatın verdiği huzur ile buluşturmak için çalışan, at üzerinden inmeyen bir Avrupa Fatihi’ni nasıl oluyor da sex tutkunu, kadın düşkünü bir insan olarak lanse edebiliyorsunuz?

   Bakın o ulu Hakan dans oyununu icad eden Fransa kralına nasıl bir mektup yazmış:

   “… İşittim ki, memleketinizde kadın ve erkeklerin dans adı altında birbirlerine sarılmak suretiyle halk önünde ahlak ve hayâya mugayir davrandıkları süfli bir eğlence icad edilmiş! Bu rezaletin, hem hudut olmamız dolayısıyla memleketime sirayet ihtimali vardır. Bu itibarla name-i hümayunum elinize ulaşır ulaşmaz derhal bu rezalete son verile! Aksi halde bizzat gelip o rezaleti kaldırmaya elbette muktedirim.”

   Fransa’daki rezalete el atan bir padişahtan bahsediyoruz. Ve diyor ki: “Aksi halde bizzat gelip o rezaleti kaldırmaya elbette muktedirim.”

   -O, Fransa’da ki rezilliğe müdahale ediyordu, bizimkiler kendi ülkelerindeki rezalete el atamaktan aciz bir haldeler!-

   Şimdi böyle bir padişahı, Osmanlı düşmanı biri senaryo haline getirecek, sanat için birbirlerinin koynuna girmekte beis görmeyen, çektiği erotik sahneyi televizyonda karısı ve çocuklarıyla birlikte izleyen insanlar canlandıracak!!! Olacak iş değil… Olursa işte böyle rezillik olur.

OSMANLIYI KARALAMANIN YENİ BOYUTU:  DİZİ VE SİNEMA
   Yahudiler yıllarca “kızıl Sultan” diye propagandasını yaptıkça yeni yetişen mücahit nesil sahip çıktı ecdadına. Filistin’den toprak satmayan Padişah’a sahip çıktı şuurlu nesil. Öyle ki artık Osmanlının yeniden ihya edilmesi bile isteniyordu. Bilinçli gençlik, parlak bir dönemin ancak Kur’an’a ve hükümlerine sıkı sıkıya bağlanılması ile elde edilebileceğini kavramıştı. İşte o parlaklığın zirve yaptığı dönem KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN HAN’a denk geliyordu.

   Bu rezil projeye Kanuni’nin seçilmesi işte bu sebepledir. Diziye babalarının hayrına o bütçeleri ayırmamışlardır. Karalamanın yeni yöntemi dizi ve filmlerdir.

   Aslında hedef yine İSLAM’dır. hedef yine KURAN’dır. Hedef ŞERİATTIR. Çünkü Osmanlı, Kur’an’ın hükümlerini tatbik ettiği için yükselmiş ve zirve yapmıştır.

   Filistin’den taviz vermeyen padişahı “Kızıl Sultan” ilan edenler, İslam’dan taviz vermeyen Padişahı da “Karı düşkünü” olarak göstermeye çalışmaktadır.

BÜYÜK VEBALE ORTAK OLANLAR
   Ahlaksız sahneleri (öpüşmek, sarılmak, yatmak gibi) oynamak zaten haram olmasına haramdır ama bu dizide bir çöpçü rolünü oynamak bile ecdadımıza yapılan haksızlığa ve iftiralara destek vermek olacağından büyük bir vebaldir.

  Dizi oyuncularından Allah’a, Peygamber’e ve Kuran’a imanı olan, Osmanlı’ya azıcıkta olsa sevgisi olan biri varsa bu dizideki görevini bırakmalı, bu iftiralara kayıtsız kalmamalıdır. Şu dünyanın şöhreti iki gün sürer de ahiret rezilliği hiç bitmez.

   Ahiret rezilliği diyoruz çünkü kendisine iftira edilen bir insanın hak almayacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Eğer vazgeçmezseniz alnınızı secdeden, başınızı Kur’an dan kaldırmasanız aldığınız bu vebal size yeter ve artar. Bakın bir hadisi şerifte ne buyruluyor:

   Resulüllah Efendimiz “Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashab:
Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler. Rasülullah sallallahu aleyhi ve Sellem: “Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekat sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnad ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir”( Müslim, Birr 59. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyamet 29)

   Şimdi iyi düşünün! Bir devletin padişahından vezirlerine, cariyelerinden sultan hanımlarına, saray çalışanlarından halkına kadar herkes bir haksız itham yani iftiraya maruz kalıyor ve bunlar ahirete irtihal etmiş insanlar. Peki, bu yüce insanlar ahirette hak talep ederse ne olacak!

   İmansız olana sözümüz yok ama Allah ve Resulüne, Kur’an ve ahirete inanan bir müslüman o dizide rol almamalıdır, bu vebali yüklenmemelidir.

   “Müslüman” olarak bildiğimiz, yeri gelince tarihleri ile övünen, elinde gücü ve imkânı olduğu halde bu diziyi engellemeyen devlet adamları da bu vebale ortaktırlar.
   Bu dizi oynatıldığı saatte reklam veren kuruluşlar, firmalarda bu vebale ortaktırlar.
   Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyerek sesleri çıkmayan sözde dindar medya sahipleri iki kat vebal altındadırlar.
   Diziyi izleyen, reytingin yükselişinde katkısı olan vatandaş da dolaylı olarak bu vebalin içine girmektedirler.

www.ismailaga.info

PAYLAŞ