Mustafa İslamoğlu ve müritlerinin büyük çelişkileri

   Bildiğiniz gibi sitemizden ve Facebook sayfalarından Ehli Sünnet müdafaası yolunda hizmet etmeye çabalıyoruz. Batıl görüşleri sizlere aktarırken reddiyesini de yanında panzehir olarak veriyoruz. Yaptığımız reddiyeler, reddiye muhataplarını ve takipçilerini doğal olarak rahatsız ediyor. Özellikle Mustafa İslamoğlu’nun kurduğu (adı belli olmayan) batıl mezhebe uyanlar çok rahatsız olmuş durumda.

   Sonra bize mesaj çekmeye başlıyorlar. Mesajlarda öne çıkan husus karşı atağa geçmeleri. Saldırdıkları meseleler de “Şeyhinize vahiy gelmiş, sahabe kan idrar mı içmiş, Bayram hoca şöyle demiş, falancı böyle demiş” gibi cevapları verilmiş, ilmi dayanağı ortaya koyulmuş konular.

SORGULAYIN(!)
   Yine çoğunlukla şöyle diyorlar: Yolunuzu, tarikatınızı, şeyhinizi sorgulayın. Siz şeyhinize sorgulamadan itaat ediyorsunuz. Hata yapmayacağına inanıyorsunuz. Cemaatçi taassupçusunuz. Biz cemaatçi, tarikatçı değiliz ümmetiz… Hatta birisi demiş ki: “Ben falanca tarikattandım, Mustafa İslamoğlu ile tanıştım. Artık onu dinliyorum ve takip ediyorum. Bize sorgulamayı öğretti. Sorgulamaya başlayınca hurafeleri anladım.” Bunlar Kur’ana göre yaşadıklarını, Peygamberimizin hata yapabilen bir insan olduğunu, Kur’an-ı Kerimi yorumlamayacağını, şeriat koyamayacağını ve hadislerin uydurma olduğunu da söylerler..

Böyle düşünen kardeşler şunun farkında değiller:
– Kendileri de bir önder, bir lider bulmuş bir tarikata girmişler. Tarikat yol demektir. Mustafa İslamoğlu da kendi kendine bir yol çizmiş (Ehli sünnetin dışında bir yol) ilerliyor. Onu takip edenlerin tarikatı da budur. Onlar buna ister tarikat desin ister demesin bu böyledir. İslamoğlu’nun tarikatına girmişler demektir.

– Mustafa İslamoğlu ve taraftarları mezhep imamlarının kendilerine göre yanlışlarını bulur ve hiçbir mezhebe bağlı olmadan yaşamayı savunurlar. Böylelikle harici bir mezhep ortaya koyarlar. Takipçileri de Mustafa İslamoğlunu takip ve taklit eder, fetvalarını uygularlar. O halde adı koyulmamış bir mezhep icat etmişler, müctehid olarak da İslamoğlu’nu benimsemişler demektirler.

Bunlar:
– Her şeyi sorgulayın derler ama kendileri hiç takip ettikleri kişiyi sorgulamazlar. Hadisleri (haşa) çöpe atarken neredeyse ayetlerin sıhhatini sorgulayacak kıvama gelmişlerdir ama kendi tarikat liderlerinin yani Mustafa İslamoğlu’nun anlattıklarını, kendi içinde bulundukları hali hiç sorgulamazlar.

“Şeyhinizin günah işlemeyeceğine inanıyorsunuz” diyerek tasavvuf ehlini şirkle suçlayıp, Peygamberimizin bile hata yapabilen bir beşer olduğunu söylerler ancak Mustafa İslamoğlu’nun hata yaptığını söyleyince “O’nun ilmi kadar ilminiz olsun öyle konuşun veya o ayete dayanarak konuşur veya siz iftiracısınız” der ve Mustafa İslamoğlu’na hata payı bile vermezler. Böylelikle onu kendi zihinlerindeki Peygamberden bile üstün bir makama yerleştirler.

“Sorguladım ve sizin hurafe olduğunuzu anladım” diyenlere, “neye göre sorguladın” dediğimiz zaman kem küm edip ayet ve hadislerden delil gösterdiğimiz zaman bile hakkı kabul etmeyip “siz şeyhlerinizin dinine uyun” diyerek kaçmaya çalışırlar. Delil olarak sunulan ayetleri dahi kabul etmeyerek, yeni bir din icat etmiş oluyorlar.

– Peygamberimizin Kuran’ı tefsir edemeyeceğini, yorumlayamayacağını, sadece bir tebliğci olduğunu söyler, kendileri pekâlâ tefsir edip hem de kendi kafalarına göre yorumlarlar.

– İslami kaynakları kabul etmez, yahudi ve hıristiyan kaynaklarından örnekler verirler..

– Peygamberimizin şeriat koyamayacağını söyleyip kendileri pekala fetva verebilirler.

– Bizlere taassup sahibisiniz derler ancak kendileri kalıplaşmış beton gibi yanlışta ısrar eder, ayet ve hadis-i şeriften getirilen delillere itiraz ederler…

– Her defasında “Kuranî İslam” “Kuran’daki İslam” derler, Kur’an-ı Kerimden delil olarak ayet gösterdiğiniz zaman kabul etmezler.

– Biz isim verip reddiye yaptığımız zaman “gıybet ediyorsunuz” derler, kendileri sahabelerin isimlerini verir ve hata yaptıklarını, günah işlediklerini söyler ve hatta bazıları için dinsiz imasında bulunurlar.

– Resulüllah’ın buyurduğu bir hakikati “Kuran’da bulamıyoruz, Kuran’dan delil getirin” diye kabul etmezler “Resul size neyi verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının, Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr 7) ayetini okuduğunuz zaman bön bön bakarlar.

“Resul size neyi verdi ise alın” buyuran Rabbimizin bu ayetini okurlar ama Resulüllah’ın işaret ettiği bir hususu Kur’an-ı Kerimde bulamadıklarında itiraz ederler.

– Peygamber de bizim gibi bir beşer deyip Peygamberimizi yüceltmemek için en ufak bir faziletinden bahsetmezken kendi hocalarını yere göğe sığdıramazlar.

– Cemaatçilik yapmayın diyerek İslam’ı tebliğ eden cemaatleri hedef alırlar, Cuma hutbesinde bile kendilerinden bahseder, kendi şahıslarını konu edinirler…
   Hasılı kelam, bunlar şeytan ve nefislerinin kurdurduğu batıl bir mezhebe ve tarikata girmişler, kendilerine yeni bir din kurmuşlar. Bu dine göre kaynak sadece Kur’an. Peygamber ise sadece bir tebliğci. Şeriatı koyan, hüküm çıkartan, fetva veren, Kuran’ı yorumlayan ve tefsir yetkisi olan tek kişi ise hocaları.

   Ama ne büyük bir hoca, imam!

   Yüzyıllardır İslam dini diye şirk dini yaşanıyormuş, Müslümanlar şirk içindeymiş de Mustafa İslamoğlu gelmiş ve temizlik yapmış!

   Rabbimiz, en azından kalbi temiz olup hakikati arayan kardeşlerimize hidayet versin… Bu bidatçilerin şerrinden Ümmet-i Muhammed’i muhafaza eylesin…

www.ihvanlar.net

PAYLAŞ