Hasbunallahu ve ni'mel vekil zikrinin fazileti

 Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhüma diyor ki: “Hasbünallah ve nî’mel vekîl” sözünü, Hz. İbrahim aleyhisselâm ateşe atılırken söylemişti. Hz. Muhammed aleyhiselâm (ve sahabeleri) de “İnsanlar (müşrikler) size karşı ordular topladılar, onlardan korkun denildiğinde, bu onların îmanını daha da arttırdı ve “Hasbünallahü ve nî’mel vekîl” dediler. (Buhârî)
   Hz. İbrahim neden ateşe atıldı?
   Babilliler elleri ile yaptıkları putlara (heykellere) tapınan sapık bir toplumdu. Özellikle insanlık tarihinin en kanlı diktatörlerinden biri olan Nemrut zamanında putperestlik belâsı korkunç boyutlara ulaşmış ve Nemrut da kendisini putlaştırıp heykellerini tapınağa koydurmuştu. Babillilerin bayram şenliği için şehrin dışına çıktıkları bir gün, Hz. İbrahim onların tapınağına gitti ve biri hâriç, heykellerin hepsini kırıp paramparça etti.
   Bayram dönüşü tapınaklarına koşuşan Babilliler, putlarının param parça olduğunu görünce çılgına döndüler ve “Bunu ancak İbrahim yapmıştır” diye Nemrut’a şikâyet ettiler.
   Nemrut, halka ve görevlilere derhal odun taşıyıp büyük bir ateş yakmalarını emretti ve Hz. İbrahim’in ateşte yakılarak cezalandırılacağını haber verdi.
   Halkın ve görevlilerin günlerce taşıyıp kalenin yakınına yığdıkları odunlar her taraftan tutuşturulunca, korkunç alevler her tarafa yayıldı ve aşırı ısıdan havada uçuşan kuşlar bile ölmeye başladı. Hz. İbrahim’i ateşe atmakla görevli askerler aşırı ısıdan dolayı ateşe yaklaşamayınca, mancınıkla atılmasına karar verildi ve tüm giysileri çıkarılan Hz. İbrahim, elleri, ayakları bağlanıp mancınığa kondu. Gökteki melekler ağlıyordu ve Hz. İbrahim’i kurtarmak için Allah’tan izin istiyorlardı. Allah meleklere: “Gidin, eğer İbrahim sizin yardımınızı kabul ederse kurtarın” dedi.
   Melekler sevinip geldiler ama Hz. İbrahim onların yardımını kabul etmeyince hüzünle geri döndüler. Mancınıktan hızla fırlatılan Hz. İbrahim ateşe giderken, Allah’ın izniyle Cebrâil yetişti ve “Ey İbrahim! Ne olur bana izin ver, seni kurtarayım” dedi. Hz. İbrahim onun yardımını da kabul etmeyince şaşkına dönen Cebrâil: “O
halde Allah’a yalvar” dedi. Can pazarının yaşandığı o anda genç bir delikanlı olan Hz. İbrahim, Allah’ın benim halimi bilmesi yeter dedi ve ardından “Hasbiyallah ve nî’mel vekîl” (Allah bana yeter, O ne güzel vekildir) diye, Yüce Allah’ın
irâdesine teslim ve takdirine râzı oldu.
Kul, “Allahım bana yeter, O ne güzel vekildir” diye, Yüce Allah’ın
irâdesine teslim ve takdirine râzı olunca!.. Bütün âlemlerin Rabbi olan Allah
kuluna yardım etmez mi?
Yüce Allah derhal buyurdu:
Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol! (Enbiyâ – 69)
Mancınıkla fırlatılan Hz. İbrahim ateşin tam ortasına düştü ama düştüğü
yer yemyeşil çimen oldu, yerden tatlı, serin su fışkırdı ve ateş Hz.
İbrahim’in sadece el ve ayak bağlarını yaktı.

—————–

   Uhud savaşında istediği sonucu alamayan müşrik ordusunun komutanı
Ebû Süfyan, Uhud’dan ayrılırken “gelecek yıl Bedir de buluşalım” diye
meydan okudu. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve sellem) in emri ile Hz. Ömer de “İnşâAllah” dedi.

   Ertesi yıl Mekke’den çıkan müşrik ordusu Merru’z-zahran denilen yere
gelince, komutanları Ebû Süfyan’ın içine korku düştü ve geri dönmek istedi.
Ancak korktu da kaçtı denilmemesi için müslümanların da Bedir’e gelmemesini
istiyordu. Ebû Süfyan ürkek bakışları ile etrafı izlerken, Medine’ye
doğru gitmekte olan Nuaym bin Mes’ud’la karşılaştı. Nuaym henüz müslüman
olmadığı için ona gizlice. “eğer müslümanları korkutup Bedir’e gelmelerine
engel olursan, sana on deve vereceğim” dedi.

   Nuaym teklifi kabul edip acele Medine’ye geldi. Peygamberimizi ve
sahabeleri Bedir seferi için hazırlık yapmakta olduklarını görünce, “Sakın
Bedir’e gitmeyin! Çünkü Mekkeliler büyük bir ordu toplamışlar, sizi bekliyorlar.
Eğer giderseniz, biriniz sağ kalmazsınız” diye onları korkutmaya çalıştı.
Bunun üzerine Peygamberimiz ve sahabeler “Hasbünallah ve nî’mel
vekîl” (Allah bize yeter, O ne güzel vekildir) diye Allah’a sığındılar ve
Bedir’e doğru yola çıktılar.

   Yüce Allah’ın son Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.) ve onun yetmiş
kişilik seçkin sahabesi “Hasbünallah ve nî’mel vekîl” diye Allah’a güvenerek
yola çıkınca, Allah onlara yardım etmez mi?
Yüce Allah buyuruyor:
   (Bu söz üzerine) kendilerine hiçbir zarar (yara, bere) dokunmadan,
Allah’ın bol nimeti ile geri (Medine’ye) döndüler. Bu davranışları
ile Allah’ın rızasına da uymuş oldular. Allah büyük fazilet sahibidir.
(Âl-i İmrân – 174)

   Bedir’de her yıl panayır kurulur ve sekiz gün devam ederdi. Mekke
müşrikleri korkup gelmeyince, meydan müslümanlara kaldı. Bu durumdan
yararlanan müslümanlar, bir yandan panayıra gelenlere İlâhi emirleri tebliğ
edip onları İslâm’a dâvet ederken, diğer yandan rahatça alışveriş yapıp bol kazançlar elde ettiler. Ayrıca düşmanla karşılaşmadıkları için yara, bere almadan sağ salim Medine’ye döndüler ve en önemlisi Allah’ın rızasını kazandılar.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Korkulara karşı en kesin güvence, “Hasbünallah ve nî’mel vekîl” dir. (Deylemî)

   Bir kimse ihlâs ve samimiyetle gerçekten Allah’ın kendisine yeterli olduğuna
inanarak “Hasbünallah ve nî’mel vekîl” derse, hiç kuşkusuz Allah
ona yeter. Çünkü Yüce Allah Kur’an’da, “Kim Allah’a güvenirse, Allah ona yeter” buyuruyor. (Talak – 3)

Not: (Y) harfi ile “Hasbiyallah” nefs-i mütekellim vahdehü olup “Allah
bana yeter” demektir. (N) harfi ile “Hasbünallah” nefs-i mütekellim mea’lgayri
olup “Allah bize yeter” demektir.

Ahmet Tomor Hocaefendi

PAYLAŞ