Şia, Ehli Sünnete nasıl bakıyor

   Bu gün birileri tarafından “Ehli Beyt” mezhebi diyerek propagandası yapılan ve içimize sokulmak istenen Şiîlik yüzyıllardır İslam coğrafyasına fitneden başka bir şey vermemiştir.
 Şia’nın “Ehli Sünnet” hakkındaki tutumu ise çok enteresan. “Hakk Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar” adlı eserde Şia’nın okuyanları hayrete sevkeden sapık inancı bakın nasıl deşifre ediliyor:
     Kitap adı: Kitabu’t-Tahareh, Yazar: Humeyni… Humeyni, kitabın 458. sayfasında şu korkunç cümleyi serdediyor: “Bizler, onların kesinlikle kâfir olduklarını söyledik, hatta bazı durumlarda öldürülmeleri vaciptir”
   Şia: Şiilerin seçkin bir topraktan, Sunnîlerin ise başka bir topraktan yaratıldığını idia eder. Buna göre bu iki toprağın karışımından başka bir tür çıkmıştır ki, onlar da Şiilerin günahkarları olup bunların toprağına Sunni toprağı karışmıştır. Sunilerde görülen salah ve güvenilirlik ise onların toprağına karışan Şia toprağı etkisiyle olduğunu ve kıyamet günü Şia’nın günah ve cezalarının Sunnilere, Sunnilerin hasenatlarının ise Şiilere verileceğini iddia ederler. (İ’leluş-Şeraî, s. 490-491 ; el-Biharu’l-Envar, c. 5, s. 247-248)
   Şia akidesi, ehl-i sünnetin mallarını ve kanlarını mübah sayar. Es-Saduk, el-İlel’de, Davud b. Ferkad’a isnat ederek der ki: “Ebu Abdillah’a şöyle dedim: ‘Nâsıbe (onlar ehli sünnete böyle derler) hakkında ne diyorsun?’ Dedi ki: ‘kanı helaldir, böylelikle senden korkar. Eğer kimse seni görmeden onlardan birinin üzerine duvar devirebilirsen veya denizde boğabilirsen bunu yap.’ Dedim ki: “Onun malı hakkında ne dersin?” Dedi ki: “Gücün yettiği kadarını al.” (El-Mehasinu’n-Nefsaniyye, s. 166)
   Şiiler, yalnızca kendi doğumlarının dışında hiçbir doğanı temiz görmezler. Haşim el-Bahrani, el-Buhranî, el-Burhan adlı tefsirinde, Meysem b. Yahya’dan o da Cafer b. Muhammed’den rivayet ediyor:
   “Hiçbir yeni doğan yoktur ki iblislerden bir iblis onun doğumunda hazır bulunmasın. Eğer doğan çocuğun bizim Şiamıza ait olduğunu öğrenirse şeytan ondan uzaklaşır. Şia’mızdan değilse, şeytan parmağını onun dübürüne sokar; zekerinden çıkarır. Eğer kız ise, parmağını fercine yerleştirir ve o fecire olur. İşte o anda çocuk annesinin karnından çıktığında şiddetle ağlar.” (Hişam el-Bahrani, Tefsiru’l-Buran, c. 2, s. 300)
   Hatta Şiiler, Şia dışındaki bütün çocukları veled-i zina sayarlar. Nitekim el-Kuleynî, er-Ravdatu Mine’l-Kafi adlı kitabında Ebu Hamza’dan, o da Ebu Cafer’de diyerek şöyle nakleder: “Ona: “Bazı arkadaşlarımız muhaliflerine iftira atıyor” dedim. Bana: “Sussan iyi olur” dedi ve ekledi: “Vallahi ey Ebu Hamza! Şiamız dışındaki bütün insanlar fahişe çocuklarıdır.” (el-Kuleyni, er-Ravzatu Mine’l-Kafi, c. 8. s. 285)
   Şia, tarihinde de görüleceği üzere hiçbir zaman gayri Müslimlerle savaşmamıştır. Ancak Müslümanlar ile savaşmıştır. Osmanlı devleti ne zaman Allah’ın dinini yaymak için batıya yönelse, Şia arkadan hançerlemiş ve büyük fetihlere mani olmuştur…
   Yahudi İbni Sebenin temellerini  attığı Şia’nın bu inanç sisteminden verilen örnekler Yahudilerin Tevrat’tan aldığı ırkçılağa da hayli benziyor. ”Siz Rabbin oğullarısınız..Çünkü sen,Allah’ın rabbe mukaddes bir kavimsin ve rab üzerinde olanbütün kavimlerden üstün olarak,kandine has bir kavim olmak üzere seni seçti.”(Tevrat, tesniye bölümü, 14/2)
www.ihvanlar.net

PAYLAŞ