Peygamberi Dışlayanların amacı

   Ahmet Tomor Hocaefendi, “uydurulmuş din” diyenlerin aslında nasıl bir uydurduklarını deşifre ediyor…
Yüce Allah buyuruyor:
   Hak’tan sonra sapıklıktan başka ne var ki! (Yunus, 32)
   Sapıklığın karşıtı olan hak, Allah katında tek gerçek demektir. Bu nedenle
hak’kın dışındaki her çeşit ideolojik görüşlere ve inanç sistemlerine sapıklık denir. Hak ve sapıklık, gerçekte Hz. Âdem ile iblis arasındaki mücâdelenin devamı ve ruh ile nefis arasındaki gizli savaşın dışa yansımasıdır. Hz. Âdem’in yanında duranlar ve ruhları nefislerinin üzerinde egemen olanlar, her zaman ve her yerde hakkın yanında olur ve hakkı savunurlar.
   İblisin yanında duranlar ve nefisleri ruhlarının üzerinde egemen olanlar da, her zaman ve her yerde sapıklığın yanında olur ve sapıklığı savunurlar.
Yüce Allah buyuruyor:
   Kim kendisine doğru yol açıkça belli olduktan sonra peygambere karşı çıkar (dışlar) ve mü’minlerin yolundan (ayrılıp) başka bir yola saparsa, onu saptığı yolda bırakırız ve (sonra) cehenneme atarız. O ne kötü gidilecek bir yerdir. (Nisâ, 115)
   Nemrûd ve Firavun gibi kanlı diktatörler açıkça ve bazı diktatörler de,
ilâhî kanunları kaldırıp yerine kendi kanunlarını koyarak örtülü bir şekilde ilâhlık davasına kalkıştıkları gibi,
   Peygamberimiz (s.a.v.) in son yılında Yemâme’de Müseylemetü’lkezzab, Necd’de Tüleyha ve Yemen’de Esvedü’l-Ansî gibi sapıklar da, açıkça peygamberlik davasına kalkıştılar. Bunlar kendilerine binlerce taraftar buldular ve Hz. Ebû Bekir’in halifeliği döneminde kanlı savaşlara neden oldular.
Ancak!
   Hz. Âdem ile iblis arasında başlayan hak-bâtıl mücâdelesi kıyâmete kadar devam edeceğinden, içlerinde sahte peygamberlik özentisi olanlar her dönemde mü’minlerin yolundan ayrılıp ve sevgili Peygamberimizi dışlayıp örtülü bir şekilde de olsa peygamberlik taslamış ve mü’minlerin arasına fitne, fesad tohumlarını saçmışlardır.
   Hindistan’dan ithal edilen “Kur’an’a göre İslâm” adındaki sahte peygamberlik hareketi de, içlerinde peygamberlik özentisi olanlar tarafından ülkemizde gündeme taşınmaya çalışılıyor ve her çeşit sapıklıklara alkış tutan belirli kanallar da onlara destek verip ekranlarına taşıyor.
   Ruh ile nefis arasındaki gizli savaş tüm şiddeti ile devam ettiğinden, Müseylemetü’l-kezzab gibi yalancı peygamberler, Asr-ı saadetin gölgesinde bile kendilerine binlerce taraftar buldukları gibi günümüzde bu tür sapıklar kendilerine daha çok taraftar bulurlar. Çünkü nefisleri ruhları üzerinde egemen olanlar, onların görüşünü derhal desteklerler.
Peki bunların amacı ne?
   İslâmî bilgilerin kaynağı Kitab (Kur’an), sünnet (hadîs-i şerifler), icmâ-i ümmet ve kıyas-ı fukahâ’dır. “Kur’an’a göre İslâm” adında sonradan ortaya çıkan sapıklığı savunanların amacı, Öncelikle âlemlere rahmet olarak gönderilen ve her açıdan bizlere en güzel örnek olan sevgili Peygamberimizi dışlamak ve Ashâb-ı kiramın sevgili Peygamberimizden bize aktardıkları hadîs-i şerifleri yok saymaktır.
   Sonra Selef-i sâlihîn denilen sahâbelerin, tâbiinin ve bir asırda yaşayan müctehidlerin üzerinde ittifak ettikleri ve “İcmâ-i ümmet” denilen dînî hükümlerle, ictihad derecesindeki fıkıh âlimlerinin Kur’an’dan ve sünnetten kıyas yolu ile çıkardıkları dînî hükümleri yok saymaktır.
   Allah korusun eğer bunda başarılı olurlarsa, yani o konu Kur’an’da yok, bu konu Kur’an’da yok diye İslâmî kuralların dörtte üçünü yok sayıp uygulamadan kaldırırlarsa, gerisi onlar için kolay!..
   Çünkü Peygamberimizi (s.a.v.) ve İslâm’ın canlı şâhitleri olan sahâbelerin sonradan gelenlere aktardıkları hadîs-i şerîfleri yani Kur’an’ın uygulamalarını yok sayanlar, zamanla Kur’an-ı Kerimdeki pek çok âyetleri de yok sayar ve kalanları da diledikleri gibi yorumlayıp, sahte bir din ortaya atarlar.
Ahmet Tomor Hocaefendi – www.ihvanlar.net

PAYLAŞ