Sünnetleri İhya etmek

Sünnet nedir?
   Sözlükte yol anlamında olan sünnet, din de Peygamberimiz (s.a.v.) in yolu demektir. On üç yılı Mekke’de ve on yılı Medine’de olmak üzere yirmi üç yıllık Peygamberlik döneminde, Peygamberimiz (s.a.v.) söz, fiil (uygulama) ve takrirlerine (onay vermelerine) sünnet denir.
   Sünnetler gerçekte Kur’an’daki mücmel (anlamı kapalı) âyetlerin en yetkili ağız tarafından açıklanması ve Kur’an’daki hükümlerin hayata geçirilip uygulanması anlamında olduğundan,
Yüce Allah buyuruyor:
   Kim Peygamber’e itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur. (Nisâ, 80) Peygamber’e itaat, hiç kuşkusuz Allah’a (c.c.) itaattir. Çünkü Peygamber’i elçi olarak gönderen, ona Kur’an’ı indiren ve Kur’an’ı tebliğ etme, açıklama ve uygulama görevini veren yüce Allah’dır.
Yüce Allah buyuruyor:
   Andolsun ki, Allah mü’minlere kendi içlerinden onlara âyetlerini okuyan, (kötülüklerden) arındıran ve onlara Kitab’ı (Kur’an’ı) ve hikmet (uygulamasını) öğreten bir Peygamber göndermekle büyük lütufta bulundu. Halbuki onlar bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler. (Âl-i İmrân, 164)
   Uyguladıkları yöntemleri farklı, hatta sapık da olsa hiçbir eğitim sisteminde kitapsız ve hocasız eğitim olmadığı gibi dinde de kitapsız ve hocasız eğitim olmayacağından,
   Allah (c.c.) en üstün mânevî eğitimci olan Hz. Muhammed’i lütfu ile insanlara son Peygamber olarak gönderdi, ona son ilâhî Kitab olan Kur’an’ı indirdi; ayrıca Kur’an’ın tebliğ, açıklama ve uygulaması ile ilgili tüm yetkileri ona verdi ve bizlere de ona uymamızı emretti.
Yüce Allah buyuruyor:
   (Ya Muhammed!) De ki: Gerçekten Allah’ı seviyorsanız, bana uyunki, Allah  da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. (Âl-i İmrân, 31)
   Kim gerçekten Allah’ı (c.c.) seviyorsa ve Allah’ın da (c.c.) kendisini sevmesini ve günahlarını bağışlamasını istiyorsa, tek seçeneği var. Sevgili Peygamberimize (s.a.v.) uymak, sünnetlerine sımsıkı sarılmak ve hayata geçirip yaşamak ve ihyâ etmek. Bunun dışındaki her çeşit davranışlar geçersizdir, gaflettir ve sapıklıktır.
   Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece sapıklığa düşmezsiniz. Allah’ın Kitabı Kur’an ve Resûlünün sünneti. (İmâm-ı Mâlik, Muvatta)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Kim sünnete sarılırsa, kuşkusuz cennete girer. (Dâre Kutnî) Cennete iki çeşit giriş vardır; biri günahlarından arınıncaya kadar cehennemde yandıktan sonra, diğeri hiç azap olmadan “sâbikîn-i evvelîn” yani peygamberler, sıddıklar, şehitler ve sâlihler ile birlikte.
   İşte dünyada sünnetlere sımsıkı sarılıp unutulan sünnetleri ihyâ edenler (yaygınlaştıranlar) ve Peygamberimiz (s.a.v.) in izinden gidenler, hiç azap görmeden sâbikîn-i evvelîn yani peygamberler, sıddıklar, şehitler ve sâlihler ile birlikte cennete girecekler ve orada sürekli mutlu olacaklar.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Sünnetimi ihyâ eden (yaygınlaştıran) kimse, gerçekte beni seviyor demektir. Beni seven de cennette benimle beraber olacaktır. (Menâvî)
   Bid’atların türeyip yaygınlaştığı ve sünnetlerin yerini aldığı zaman, Peygamberimiz (s.a.v.) in unutulan ve terk edilen sünnetlerini ihyâ edenler, yani yeniden canlılık kazandırıp yaşayanlar ve toplumda yaygınlaştıranlar, cennette sevgili Peygamberimize (s.a.v.) komşu olacaklar ve cenneti aşan mânevî mutluluğa erecekler.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Allahu Teâlâ bu ümmete her (hicrî) yüz yılın başında dini yenileyen (unutulan sünnetleri ihyâ eden) bir müceddid gönderir. (Ebû Dâvûd-Hâkim-Beyhakî)
   İlimde, velâyette (mâneviyatta) en yüksek derecede olan müceddidler, yaşadıkları çağın bilim ve teknolojisinden yararlanıp bid’atları ortadan kaldırmaya ve unutulup terk edilen sünnetleri ihyâ etmeye çalışırlar. Allah’ın (c.c.) bilinçli ve gönlü uyanık kulları da zamanın müceddidine yardımcı olur ve hep birlikte bid’atların kökünü kazımaya ve unutulan sünnetleri ihyâ etmeye çalışırlar.
Ancak bid’atların kökünü kazıyıp unutulan sünnetleri ihyâ edebilmemiz için, güvenilir ilmihal kitaplarını çok okumamız ve sünnetleri iyi bilmemiz gerekir. Aksi halde kaş yapayım derken göz çıkarır ve sünnetleri ihyâ edeyim derken bid’atları savunuruz. Örneğin, akşam namazı hâriç, ezan okununca cemaatin hemen ayağa kalkmayıp, içlerinden birinin “Allahümme salli alâ Muhammed” demesini beklemeleri, bid’atlar konusunda ne derece bilinçsiz ve duyarsız olduğumuzun kanıtıdır.
Kur’an müslümanlığı
   Mısır’da doğan, Hindistan’da gelişen ve kaçak yollarla ülkemize giren
“Kur’an müslümanlığı” adındaki ideolojik hareket, İslâm karşıtı her çeşit sapıklığa açık olan görüntülü medyanın da desteği ile ülkemizde yaygınlaştırılmaya çalışılıyor.
Peki bunların amacı ne?
   İslâm dinindeki tüm hükümler ve uygulamalar, Kitab, sünnet, icmâ-i ümmet ve kıyas-ı fukahâ denilen dört temel kaynağa yani dört ana direğe dayanır ve İslâm ancak bu dört direğin üzerinde dimdik ayakta durur. Eğer bu direklerden biri ortadan kaldırılırsa, İslâm’da sarsıntı olur. Eğer iki direği birden ortadan kaldırılırsa, İslâm yan yatar ve yıkılma tehlikesi geçirir. Eğer üç direği birden ortadan kaldırılırsa, artık İslâm ayakta duramaz ve yıkılır.
   İşte ”Kur’an müslümanlığı” denilen ideolojik hareketin amacı apaçık bir şekilde meydanda! Önce Kur’an müslümanlığı adı altında İslâm’ın üç direğini birden yani sünneti, icmâ-i ümmeti ve kıyas-ı fukahâ’yı yok sayıp ve sevgili Peygamberimizi (s.a.v.) dışlayıp, dînî hükümlerin dörtte üçünü yürürlükten kaldırmak, sonra Kur’an’ı diledikleri gibi yorumlayıp sapık bir din oluşturmak.
Yüce Allah buyuruyor:
   Kim kendisine doğru (hak) yol belli olduktan sonra Peygamber’e karşı çıkar (dışlar) ve mü’minlerin yolundan başka bir yola saparsa, onu saptığı yolda bırakırız ve cehenneme atarız; o ne kötü gidilecek bir yerdir. (Nisâ, 115)
   Az çok dînî eğitim aldıktan sonra şeytan gibi benlik tutkusuna kapılanlar ya da İslâm karşıtı dış güçlerin adına çalışanlar ve bin 400 küsür
yıldan beri milyarlarca mü’minlerin gittiği yoldan ayrılıp başka yollara sapanlar hakkında Allah (c.c.) “Kim mü’minlerin yolundan (ayrılıp) başka bir yola saparsa, onu saptığı yolda bırakırız (hidâyet etmeyiz) ve cehenneme atarız” buyurduğu için onların cehennemini kutlar, onlara aldanan din kardeşlerime ise bazı uyarılarda bulunmak isterim.
Yüce Allah buyuruyor:
   Peygamber size ne verir (emreder) se onu alın, neyi yasaklarsa ondan kaçının. (Haşr, 7)
Yüce Allah buyuruyor:
   Kim Peygamber’e itaat ederse, (gerçekte) Allah’a itaat etmiş olur. (Nisâ, 80)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Kim benim sünnetimden yüz çevirirse, ben (gerçek ümmetim) den değildir. (Buhârî-Müslim)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
  Dinin elden çıkışı sünnetin terkiyle başlar. Halat (urgan) nasıl lif lif kopup parçalanırsa, din de sünnetlerin bir bir terkiyle ortadan kalkar. (Dârimî)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Sizin üzerinize gereken, benim sünnetime ve (benden sonra) doğru yolda olan Hulefâ-i Râşidin’in sünnetine (yoluna) sarılmanızdır. İşte bu sünnetlere sımsıkı sarılın ve sonradan ortaya çıkan bid’atlardan kesinlikle kaçının. Çünkü her bid’at sapıklıktır. (Ebû Dâvûd-Tirmizî-İbni Mâce)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Hiç kuşkusuz Allah benim ümmetimi sapıklıkta birleştirmez ve Allah’ın (yardım) eli cemaatın üzerindedir. Kim cemaatten (İslâm toplumundan) ayrılırsa, cehenneme ayrılır. (Tirmizî)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Sizden biriniz evlâdından, ana-babasından ve insanların hepsinden fazla beni sevmedikçe gerçek mü’min olamaz. (Buhârî-Müslim-Nesâî-İbni Mâce-Ahmed İbni Hanbel-Dârimî)
   Seçenek elimizde ve irâde gücü emrimizde! İsteyen Peygamberimiz (s.a.v.) in ve ona tâbi olan yüz bini aşkın sahâbenin, yüz binlerce tâbiinin, tebe-i tâbiin’in, milyonlarca evliyanın ve milyarlarca gerçek mü’minlerin yolundan gider ve âhiret âleminde onlarla birlikte olur.
   İsteyen de çocukların sünnet olması Kur’an da var mı? Sübhâneke
okumak, Ettehiyyâtü okumak Kur’an da var mı? diye, sanki Kur’an kendisine indirilmiş gibi peygamberlik taslayan sapıkların peşine takılır ve âhiret âleminde onlarla birlikte olur.
Ancak unutmayalım!
Yüce Allah buyuruyor:
   O gün zâlim (sapık pişmanlıktan) ellerini ısırıp der ki: Ah! Keşke Peygamberle birlikte bir yol izleseydim. Yazıklar bana! Keşke falanı (sapığı) dost edinmeseydim! (Furkan, 27-28)
   Mahşer yerinde ah vah dememek ve pişmanlıktan ellerimizi çatır çatır yememek için, İslâm karşıtlığını ilke edinen kanallarda din adına konuşan sapıkları dinlemeyelim ve onların sözlerini gündeme taşıyıp başkalarına aktarmayalım!..
   Asr-ı saadetten günümüze kadar gelen sâlihlerin (iyilerin) yolundan ve cemaat-ı kübrâ denilen büyük İslâm cemaatinden ayrılmayalım. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.): “Allah benim ümmetimi sapıklıkta birleştirmez” diye bize güvence veriyor.
Ahmet Tomor Hoca – İhvanlar.net

PAYLAŞ