Hadis İlmi ve Hadis Usulü (Muhtasar)

HADİS
   Hadis, genel manada Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözlü, fiili ve takriri fiillerini ihtiva eder.
   Hadis kelimesi çoğulu ehadis olup tahdis mastarından ‘’haber’’ manasına gelir. Hadis kelimesi İslamiyetle birlikte  ayrı bir anlam kazanıp Hz. Peygamber’in sözleri, fiilleri ve takrirleri kastedilmiştir. Hadis kelimesini Efendimizinde kendi sözleri için de kullanması ayrı bir güzelliktir.
   Ulemadan bazısı, hadis mefhumunun kısmına sahabe ve tabiunun sözlerini de almıştır. Zira Hz. Peygamber’in sözleri merfu, sahabenin mevkuf, tabiine ait olanlara maktu denmiştir. Sonraları bu cami bir isim olarak haber kullanılmıştır. Ayrıca sahabe sözü olsun tabiun olsun genel manada gelen haberlere eser denmiştir.
    Kuranı en iyi anlayan, ayetlerin maksadını mesajını en iyi kavrayan Rasulullahın hadisleri şüphesizki kelamullahın anlaşılmasında mühim öneme sahiptir. Hadisler ümmet için bir rahmet ve ihtilafı azaltan emsalsiz bir kaynaktır. Kuranın özellikle ahkam ayetleri mübhem olduğu için Rasulullahın bu ayetleri hayatında tatbik etmesiyle açıklığa kavuşmuştur. Müşkil ayetlerin vuzuha kavuşması yine Efendimizin hadisleri olmaktadır. Aynı zamanda Kuranda bulunmayan bir çok husus Rasulullahın sözleriyle belirlenmiştir; adet halindeki kadının namazını kaza etmesi, teyze ve halayla evlenmenin mahremiyyeti, rada meselesi, şufa hakkı gibibir çok konuda hüküm verilmiştir.
   Kuran-ı Kerimde uhrevi hayata yönelik ayetler bulunmakla beraber mahiyyeti hakkında tafsilatı hadisler vasıtasıyla ulaşılır. Yine ahlaki, içtimai, ticari, manevi ve yönetimle alakalı kurallar hadis yoluyla elde edilir.
   Bir çok ayette Rasulullah’a itaatin ALLAH’a itaat olacağı, onun yasakları ALLAH’ın yasakları olduğu, O’nda pek güzel örnekler olduğu belirtilmiştir. ‘’ALLAH sana kitabı ve hikmeti öğretti’’ (Nisa 4/113) mealindeki ayetlerde Kitap ile anılan hikmetin, sünnet olduğu genel kabul görmüştür. Kuranın lafzı ve manası ALLAH’tan olduğu katidir, sünnetin ise lafzı Rasulullah’ın olmakla birlikte manası ve kaynağı vahiydir. İslam alimleri bu kısımlandırmaya Kuran için vahyi metlüv, sünnet için ise vahyi gayri metlüv olarak isimlendirir.
   Sünnetin de vahiy kaynaklı olduğu cumhuru ulema arasında ittifak meselesidir. Sünnetin Efendimize gelişi bazen Cebrail’in insan süretinde bazen ilham yoluyla bazen de rüya vasıtasıyla olur. Sorulan sorulara cevap vermesi, ibadetleri tafsilatıyla aktarımı hadisin vahiy kaynaklı olduğuna kesin delildir. Zira birçok ayette Rasulullah’ın ayet dışında vahiy aldığını aktaran ayetler mevcuttur. Hafsa annemize vermiş olduğu sır, Mekke’ye girip tavaf edileceğini haber vermesi ayrı delil teşkil eder. Hanefi imamlara göre Rasulullah’ın içtihad ettiği lakin hata ettiği takdirde vahyin gözetiminde olduğu için hatada kalmadığı ve hadisin kesin bağlayıcı olduğu görüşüdür. Resul-i Ekrem’in verdiği hükümlere binanen ayetler itaat edilmesini emretmektedir. Sünnetin Kuran’dan sonra mutlak hüccet olduğu hususunda Ümmetin İcması vardır.
   Risaletin ilk yıllarında Kuranla hadisin karışma durumu söz konusu olduğu için hadisler yazıya dökülmemiş, lakin sahabe-i kiram Rasulullahın bütün sözlerini pür dikkat dinleyerek gönüllerine nakşetmişlerdir. Berrak hafızaya sahip o günkü müslümanlar, aynı zamanda Rasulullahın hadisleri tane tane söylemesi ezberlemeyi kolaylaştırmaktaydı. Ayrıca sahabenin hadisi öğrenmede ve birbirlerine aktardama üstün gayreti takdire şayandır. Cabir b. Abdullah ve Eyyub el ensarı gibi zevatlar hadisin teyidi için meşakkatli  yolculuklar yapmıştır.
   Kuran’ın hadisle karışma ihtimali ortadan kalktıktan sonra Rasulullah yazıma müsaade etmiştir. Bir çok sahabe kendilerine  ait sahife’ adında risaleler yazmıştır.
   Hulefai Raşidin Kuranda hükmünü bulamadıkları meseleri sünnete başvurmuşlardır. İlk halifelerin hadisin yazımına karşı hassas davranmaların sebebi hatadan korunabilmektir.  Sahabenin az hadis rivayet etme sebebide naklettiği hadiste noksanlık ve ziyedelik etmeden korktukları, bundan dolayı hadisi lafzi olarak rivayet etmeye itina göstermişlerdir. Bazı sahabe-i kiram ise (muksirun) ilmi gizlemekten imtina ettikleri için mana ile rivayete uygun bulmuşlardır.
   Rasulullahın vefatından sonra hadisin sıhhatini teyid niyetiyle sahabenin önde gelenleri ravinin yemin etmesini ve şahit getirmesini istemişlerdir. İlk dönemlerde hadisin yazılmasına karşı çıkan kişiler, zamanla İslam beldelerin çoğalıp dini tahrif edenlerin çıkması, Hz. Osman döneminde sahabenin Medineden çıkması hadislerin derlenip yazılmasını zaruri kılmıştır. Hadisin tesbiti tedvini işiyle meşgul olan tabiin tabakası bir hayli fazladır. Hadisi elde etmek için aylarca yolculuk yapan muhaddislerin başında Said b. Cübeyr, Zühri, Said bi Müseyyeb vardır.
   Hadislerin tedvinine sebep olan başlıca sebepler şunlardır ;  bidah ehli fırkaların türemesi, saltanatını meşru gösterme amacıyla hadis uydurmaları, menfaat vari kişilerin suistimali ve ırkçılığı yayma maksadıyla mevzu rivayetler yaygınlaşmıştır. Bunun neticesinde isnad durumu elzem görünmüş ve ravilerin hayatları, dindarlıkları, hıfzları titizlikle incelenmiştir.
   Halife Ömer b. Abdulaziz hadisin tedvini hususunda ciddi gayretler sarf etmiştir. Zühri bu görevi üstlenmiştir. Hadislerin tedvini tamamlandıktan sonra muhaddisler, müsned ve musannef türü  kitaplar telif etmiştir. En önemli hadis kaynakları olarak kütübi tisa adını alan 9 kitaptır. Dördüncü yüzyıldan itibaren şifahi rivayetler yerini hadis kitaplarını derlemeye bırakmıştır.

  1. yy’dan itibaren tanınmış hadis kitapları farklı tasniflerle telif edilmiştir. Bu alanda bir hayli kıymetli eserler yazılmıştır. Dokuzuncu yüzyıldan itibaren de ‘’Zevaid’’ adında kitaplar telif edilmiştir.

   İrşad faaliyetleri gayesiyle gerek sahabeden gerekse tabiun devrinden nice muhaddisler fethedilen beldelere hicret etmişlerdir. Hadisi sağlam kaynaklardan talep etmek için meşakkatli rihle yolculukları yapılmıştır. Hadisi öğrenme ve öğretme  metodu olarak sema, arz, imla ve kitabet  metodu yaygınlaşmıştır. Hadis yolculukları kitapların tedvini ve hadis müesseselerinin kurulmasıyla azalmıştır.
   Hadisler kaynağına göre, kudsi, merfu, mevkuf ve maktu olarak kısımlandırılır. Ravi sayısına göre hadisler mütevatir ve ahad olarak ayrılır. Sıhhat derecesine göre sahih, hasen ve zayıf hadis kısımlandırılır. Senedinde kopukluk bulunmayan bir hadise muttasıl denir. Senedinde illet bulunan hadisler, mürsel, munkatı, mu’dal, müdelles ve muallak hadislerdir.  Ravisinde kusur bulunan hadisler; musahhah, muztarib, maklub, müdrec, muallel, şaz, münker, metruk, mevzudur.
   Şia, hadisi ehli sünnet gibi selim bir tarikten almayıp delilsiz, isnadsız bir yolla tamamen kendi fikirlerini kuvvetlendirmek gayesiyle binlerce mevzu hadis ortaya çıkartarak oluşturmuştur.
   Şarkiyatçıların hadise bakış açısı,  İslamı lekelemek, akideleri zedelemek ve ilahi kaynaklı olduğunu inkar etmek için ilimden uzak  lagv içerikli iddalar olmuştur.  Rasulullah’a isnaden yanlış hadis rivayet etmekten şiddetle kaçınan  sahabe tabakasına dil uzatmaları tamamen İslam’a önyargılarını apaçık göstermektedir.
   İslam dünyasında müsteşriklerin fitnelerine kapılıp hadis aleyhtarlığı yapan taifeler çıkmıştır.
Sahabenin berrak hafızasını ve hadiste bir vav harfini dahi ziyade etmekten şiddetle kaçınan, aynı zamanda ilmi gizlememenin mesuliyyetini  göz önünde bulundurduklarını bildiğimiz zaman bu iddaların ( hadis aleyhtarlığın) batıl olduğunu kavrıyoruz. Nitekeim muhaddislerin isnad sistemini, cerhi, tadili icat ederek hadis uydurmaları ayıklanmıştır. Ravilerin hayatı titizlikle her konuda incelenmiştir.
   Hadis literatürü rivayet ve dirayet olarak ayrılır. Rivayatu’l-hadis sahifeler,cüzler, kitaplar, müsnedler, mucemler, musannefler, camiler, sünenler, müstedrekler, müstahreçler, etraf, tahriç, zevaid, fevaid, emaliler ve şemail kitaplarından oluşmaktadır.
   Dirayetu’l-hadis, hadisin nakli, ravinin güvenirliği, hadisteki illetler ve sıhhat durumuyla ilgilenen ilimdir. Usulu hadis konusunda birçok eser yazılmış bunların başında Ramhurmuzi, Nisaburi, Bağdadi, ibnu Salah ve Iraki gibi muhaddisler gelir.
   Hadis ilimleri, cerh-tadil, ilelul hadis, garibul hadis muhteleful hadis, nasih mensuh, esbabu vurudi’l- hadisten   oluşmaktadır. Bununla beraber hadislerin doğru anlaşılması gayesiyle hadis kitaplarına şerhler yazılmıştır.
www.ihvanlar.net – Necat Şimşek

PAYLAŞ