Vehhabiliğin kurucusu Abdülvvehab’ın oğulları

   Mescid-i Haram’da ilim talebesi yetiştiren allame Müftü Ahmed İbni Zeyn Ed-Dehlan, “Vehhabi Fırkasına Reddiye”ler adlı eserinde İngilizler tarafından kurdurulan Vehhabiliğin kurucusu M. Abdülvehhab ve soyu ile ilgili ilginç bilgiler veriyor. İşte o ilginç bölüm:
   Muhammed ibni Abdilvehhab’ın 92 sene uzun bir zaman yaşadığını yazmıştık ki bu da onun fesadının yayılmasına sebep olmuştur. Hicri 1206 senesinde de ölmüştür. Hatta bazı tarihçiler 1206 senesinde “habisin (murdarın) ölümü” diye kaydederler.
   Muhammed ibni Abdilvehhab kendisinden sonra davasını savunacak Abdüllah, Hasan, Hüseyin ve Ali adlarında dört erkek çocuk bıraktı. Bunlar “Âlü’ş-Şeyh (şeyhin çocukları)” diye tanınırdı.
   (Bugün de Suud hükümetinin diyanet reisleri bu aileden gelmektedir. Ne acayiptir ki bunların ekseriyeti kördür.)
   Oğullarının en büyüğü olan Abdullah, babasının yerine geçerek aynı davaya çok hizmet etti. O da Süleyman ve Abdurrahman adlarında iki oğlunu yetiştirdi. Süleyman babasından daha çok davasına sahip ve müteassıptı. Hicri 1233 senesinde İbrahim Paşa, Süleyman’ı öldürdü. Abdurrahman’ı da tutuklayarak Mısır’a yolladı. Bir müddet orada yaşadıktan sonra orada öldü.
   Abdülvehhab’ın ikinci oğlu Hasan’dan sonra Abdurrahman yerine geçerek Vehhabilerin Mekke’ye hakim oldukları bazı senelerde Mekke kadılığı yaptı. Yüz seneye yakın yaşadıktan sonra öldü. O da oğlu Abdüllatif’i bıraktı.
   Abdülvehhab’ın üçüncü oğlu Hüseyin ise kendisinden sonra en çok evlat bırakan kişi olmuştur. Bu güne kadar nesli Deriyye vilayetinde mevcuttur. Şeyhin çocukları diye tanınırlar.
DAVAYI SÜRDÜRECEK BİR EVLAT YETİŞTİRMEK
   Abdülvehhab ve oğulları elbette ki batıl görüşlerini kendi gayretleri ile yaymadılar. İngilizlerin gücünü kullanarak Müslümanların arasına kıyamete kadar sürecek bir fitne attılar.
   Ancak şunu da vurgulamak gerekir. Abdülvehhab ve oğulları kendi batıl davalarını yürütebilecek, savunabilecek birer evlat yetiştirmişlerdir. Yukarıda geçtiği gibi bazen oğul babasından bile daha mutaassıp olabilmiştir.
   Bizlere düşen de hak davamızda neslimizi yetiştirmemiz, ilim ile donatmamız ve Ehli sünnet yoluna birer nefer haline getirmemizdir. Öyle olmalı ki, çocuklarımızın gayreti bizi 10 misline katlasın. Bu, İslam’ın geleceğini düşünen her Müslümanın vazifesidir.
   Rabbimiz, İslam’ı öyle yada böyle muzaffer kılacaktır… Bunu bizim neslimizin eli ile yapması ne büyük şeref olacaktır…
 www.ihvanlar.net

PAYLAŞ