TARİKATLARA SALDIRAN UTANMAZ ARLANMAZA…

Yakaladıkları her fırsatta toplumun manevi nabzını tutan, dünden bugüne Anadolu’ya manevi maya aşılayan ve insanımızın ruh dünyasının hamurunu şekillendiren tarikatlara saldırmayı vazife addedenler şimdi de başka bir yaftayla çıkıyorlar yola.

Sözgelimi, şimdiye kadar “dini zorlaştırmak ve dinde olmayan yükümlülükleri dine sokmakla suçluyorlardı bizleri. Neden? Çünkü tek suçumuz kendileri gibi nefsin istediği bir din değil Allah (azze ve celle)’ın istediği bir dini yaşama peşinde oluşumuzdu. Dini zorlaştırma yalanı tutmayınca bu defa aksini deniyorlar şimdi.

Neymiş efendim, tarikatler emek düşmanlığının adıymış. Tarikata giren kişiye “seni şeyhin kurtarır, hiçbir şey yapmana gerek yok” deniliyormuş ve her tarikat mensubu da bu şekilde inanıyormuş.

Bu utanmaz arlanmazın türevlerinin de benzeri iddiaları dillendirdikleri şu günlerde meselenin iç yüzünü bilmeyen, tarikat nedir haberi olmayan fakat kalbinde hakkaniyet yatan Müslümanlar için karalıyorum bu satırları.

Ve diyorum ki: Ben de bir tarikat mensubuyum. Şeyhim Mahmud Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhu) dur. Mensubu bulunduğum tarikata gönül verip intisap eden herkes de şehadet eder ki bu yola giren kimselerden ilk etapta daimi olarak istenen vazifeler şunlardır:

– Her gün en azı bir buçuk saat süren Allah (azze ve celle)’ı zikir dersiyle meşgul olunacak. Bu süre ileriki yıllarda dört saate kadar çıkacak.

– Her gece on- on iki rekat teheccüd namazı kılınacak. Beşer icabı bir mazeretten ötürü kalkamayanlar Hz. Peygamber ’in yaptığı gibi o günkü işrak vaktinden öğle namazına yakınki kerahet vaktine kadar kazasını yapacak.

– Sabah namazından sonra güneşin doğmasıyla başlayan işrak vaktinde asla uyunmayacak. Takribi yarım saat- kırk dakika kadar zikrullah, hatm-i hacegân gibi vazifeler ile meşgul olunacak. Vakit çıktıktan sonra da iki rekat “İşrak namazı” kılınacak.

– Kuşluk vakti girince dört rekat “Kuşluk Namazı” kılınacak.

– Öğle ve yatsı namazlarının son sünnetleri dört rekat olarak kılınacak.

– Akşam namazından sonra altı rekat “Evvâbîn Namazı” kılınacak.

– Yatmadan önce iki rekat “Kabir Nur Namazı” oturarak kılınacak.

– Hergün mutlaka bir kere Hatm-i Hacegan’a katılınacak.

– Namazlar mutlaka cemaatle camide kılınacak.

– Mutlaka ama mutlaka medrese ile bağlantılı olacak. Gücü ve takati nispetince okuyacak, okutacak, dinleyecek, sevecek…

– Dersi belli bir seviyeye gelenler mutlaka her gün Kur’an-ı Kerim okumak zorunda.

Bu saydıklarım her müntesipten daima yapması istenilen şeyler. Bunun dışında bir takım vazifeler de var tabi. Ve bunların hiçbirisi gizli saklı değil, yüzbinlerce insanın şehadetiyle sabit. Ne kadar beleşçi bir hayat değil mi? Dünyada yatarak ahireti garantiye almışa ne kadar da benziyorlar değil mi!

Şimdi, ey utanmaz arlanmaz adam! Sırtını bir yerlere dayayarak konuştuğun ve tarikat denince kırmızı görmüş boğa gibi öteye beri saldıran tavrınla ağzından levsler misali cümleler fışkırttığın bu ocakları hiç mi bilmiyor, tanımıyorsun? Hiç sanmam. Senin neredeyse her meselede olduğu gibi yine niyetin başka.

En ufak bir insaf ve vicdan taşıyorsan Allah aşkına söyle: Şu yukarıda kaydettiğim sabit vazifelerin istendiği bir mübarek çatı nasıl emek düşmanı oluyor? Dini kılı kırk yararcasına yaşamayı, ibadetlere ibadet katmayı, sünnetleri, müstehapları ve hatta edepleri dahi terk etmeyi günah gibi gören bir müessese nasıl beleşçi oluyor ve “bizi şeyhimiz kurtarır” diye inanabiliyor, söyler misin?

Sen ve senin gibiler milyonların önünde namahrem kadınlarla programlar yaparken tarikat müntesipleri bir namahremin burnunu bile görmekten sakınmaya çalışacak. Ama yine beleşçi onlar olacak. Ve anneleriniz olan Peygamber hanımlarından bile perde arkasından onları görmeden bir şeyler isteyin diyen Ku’ran’ın tabisi ve yegane uygulayıcısı yine siz olacaksınız, öyle mi?.

Sen ve senin gibilerin dünyasında “amel” diye bir şey gözükmeyecek ama yine de beleşçi gününün çoğu ibadet etmekle geçen “tarikat müntesipleri” olacak öyle mi?

Birilerinin bilmem hangi kurumlarda kadrolaştıklarıyla ilgili haberler dolaşacak ama yine de çocuklarını şer’an uygun bir ortam olmadığı gerekçesiyle okullara bile gönderemeyen insanlar potansiyel Fetö tehlikesi sayılacak öyle mi?

Yahu vasıfların en hayırlısı olarak nitelen şu “insaf” senin mahallene hiç mi uğramadı? Her iman sahibinin sadrında yatan “vebal duygusu” hiç geçmedi mi senin diyarından?

Sen nasıl bir yalancısın Allah aşkına? Müstakbel Fetö’nün kim olacağı tuttuğu istikamet ve taşıdığı tedirginlikle gayet ortada. Bu sebeple yavuz hırsız misali ev sahibi bastırmaya çalışıyor ya… 
Allah ıslah etsin, hidayet versin. Mukadder değilse kahr eylesin.

ÖMER FARUK KORKMAZ

PAYLAŞ