Öfke, kızmak hakkında ayet ve hadisler

Şûra / 37. Onlar, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.

 
   Al-i İmran / 134. O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.
 
  Araf / 154. Musa’nın öfkesi dinince levhaları aldı. Onlardaki yazıda Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet (haberi) vardı.
 
  Tevbe / 15. Ve onların (müminlerin) kalplerinden öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir.
 
   Enbiya / 87. Zünnûn’u da (Yunus’u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: “Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!” diye niyaz etti.
 
  Hacc / 72. Âyetlerimiz açık açık kendilerine okunduğunda, kâfirlerin suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar, kendilerine âyetlerimizi okuyanların neredeyse üzerlerine saldırırlar. De ki: Size bundan (bu öfke ve huzursuzluğunuzdan) daha kötüsünü bildireyim mi? Cehennem! Allah, onu kâfirlere (ceza olarak) bildirdi. O, ne kötü sondur!
 
HADİS-İ ŞERİF
   * İbnu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor. “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün):     “Siz aranızda kimi pehlivan addedersiniz?” diye sordu. Ashab radıyallahu anhüm:    
“Erkeklerin yenmeye muvaffak olamadığı kimseyi!” dediler. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:     “Hayır, dedi, gerçek pehlivan öfkelendiği zaman nefsine hakim olabilen kimsedir.”   
 
   * Hazreti Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:     “Kuvvetli kimse, (güneşte hasmını yenen) pehlivan değildir. Hakiki kuvvetli, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir.”    
 
   * Ebu Vail radıyallahu anh anlatıyor: “Urve İbnu Muhammed es-Sa’di’nin yanına girdik. Bir zat kendisine konuştu ve Urve’yi kızdırdı. Urve kalkıp abdest aldı ve: “Babam, dedem Atiyye radıyallahu anh’tan anlattı ki, o, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın şöyle söylediğini nakletmiştir:
   “Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın.” 
 
  * Ebu Zerr el-Gıfari radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bize buyurmuştu ki:”Biriniz ayakta iken öfkelenirse hemen otursun. Öfkesi geçerse ne ala geçmezse yatsın.” 
 
  * Hazreti Mu’az İbnu Cebel radıyallahu anh anlatıyor. “İki kişi Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın huzurunda küfürleştiler. (Öyle ki) birinin yüzünde (diğerine karşı) öfkesi gözüküyordu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:     “Ben bir kelime biliyorum, eğer onu söyleyecek olsa, kendinde zuhur eden öfke giderdi: Eûzu billahi mineşşeytanirracim” buyurdular.” 
 
  * Hazreti Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: “Bir adam: “Ey Allah’ın Resûlü! Bana kısa bir nasihatta bulun, uzun yapma! Tâ ki nasihatini unutmayayım” demişti (ve birkaç kere tekrar etmişti). Aleyhissalatu vesselam (bir kelimeyle):”Öfkelenme!” cevabını verdi!” 
 
  * Sehl İbnu Mu’az İbni Enes el-Cüheni, babası radıyallahu anh’tan naklediyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:“Öfkesinin gereğini yerine getirebilecek güçte olduğu halde öfkesini tutan kimseyi, Allah Teâla Hazretleri, Kıyamet günü, mahlukatın başları üstüne davet eder; tâ ki, (onlardan önce) dilediği huriyi kendine seçsin.”   
 
   * İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Uyeyne İbnu Hısn (Medine’ye) gelince, kardeşinin oğlu Hürr İbnu Kays’ın yanına indi. Hürr İbnu Kays ise Hazreti Ömer’in yakınlarındandı. Onun meclisinde yaşlı veya genç bir kısım kurrâ ve fakihler müşavere heyeti olarak bulunurdu. Uyeyne İbnu Hısn:”Ey kardeşimin oğlu! Emirü’l-mü’minin’in yanına girmem için izin taleb et!” dedi. O da izin istedi. Ancak yanına girince:”Yeter artık! Ey İbnu’l-Hattab sen bize bol vermediğin gibi, aramızda adaletle de hükmetmiyorsun!” dedi.
   Hazreti Ömer radıyallahu anh pek öfkelendi. Neredeyse dövmek için üzerine yürüyecekti ki, Hürr radıyallahu anh atılıp:”Ey emire’l-mü’minin! Allah Teâla Hazretleri, Resûlüne: “Affı eses tut, ma’rufu emret ve cahillerden de yüz çevir!” (A’raf 199) emretmiştir. Bu adam da cahillerden biridir” dedi. Vallahi, Hürr ayeti okuyunca, Hazreti Ömer olduğu yerde kalıp hiçbir şey yapmadı. Hazreti Ömer Kitabullah’ın yanında hemen durur, onu koyup geçmezdi (radıyallahu anh).” 
 
   Celâlî tecelliler, herkeste az veya çok muhakkak bulunur. Mühim olan, bunu terbiye-i Muhammedî ile terbiye edebilmektir. Bunun ölçüsü de şudur: Celâlî tecellilerin başı sayılan öfke, eğer Muhammedî terbiyeden geçerse, bu takdirde küfre karşı kat’î bir tavır, mü’minlere karşı ise hilm ü silm şeklinde kendini gösterir.
 
   Ma’ruz kaldığımız kötülükler veya can sıkıcı başka hâdiseler karşısında, kızmama, öfkelenmeme insan tabiatına zıddır ama, bizden beklenen de işte budur! Zaten bir insan, hiç kızmıyor ve öfkelenmiyorsa, o insanın mutlaka eksik bir yanı, eksik bir tarafı vardır. Kur’ân’ın bu mevzuda bizden istediği öfkemizi yutmak, öfkelendiren şeyi sineye çekip sabretmektir. Öfkelenmeme ile öfkeyi yutmak arasında çok fark vardır. Öfkelenmeyen, kızmayan insan, bu gayr-i tabii davranışından dolayı sevap kazanamaz. Ama yanardağlar gibi lav püskürtmeye hazırlanmışken öfkesini yutabilen insan, bazen bu davranışıyla velayet derecesi bile elde edebilir.
 
ŞEYH VE PADİŞAH
   Bir padişah bir şeyhe bîr gün: “Benden bir şey dile.” dedi. Şeyh cevap verdi:
“Ey padişah bana bunu söylemekten utanmıyor mu­sun? Hele biraz daha yüksel de öyle konuş.Benim iki kölem var, onlar çok basit kimseler oldukları hâlde her gün sana hükmederler, emrederler” dedi.
   Padişah bundan dolayı kızdı:
“Ey Şeyh bu sözün hatalı bir söz, kim bana emredebi­lir, o dediğin kişiler kimlerdir, söyle!” dedi.
   Şeyh gülerek cevap verdi:
“Sana emreden kölelerimden biri kızgınlık, diğeri şehvettir.” dedi.
 
HAZRETİ İSA’YA SORULAN SORU
   Akıllı, gönlü açık biri İsa aleyhisselam’dan:
“Âlemde her şeyden daha sarp daha güç olan nedir?” diye sordu.
   Hazeti İsa (Aleyhisselam) gülerek cevap verdi:
“Ey uyanık ve akıllı er, dünyada en sarp ve en güç şey Allah’ın (celle celaluhu) gazabıdır. Çünkü o gazaptan cehennem bile su gibi erir, titrer.” buyurdu.
   Bunun üzerine adam şöyle sordu:
“O zaman Allah’ın (celle celaluhu) bu şiddetli gazabından nasıl korunup kurtulmalı?” dedi.
   Hazreti İsa (Aleyhisselam):
“Kızdığın zaman kızgınlığına, hırsına yenilmemekle bundan korunabilirsin.
Kötü kişiler bu hırsın ve kızgınlığın madeni gibidir. Kö­tü kişinin kızgınlığı en vahşi hayvanın kızgınlığından daha beterdir. Allah’ın (celle celaluhu) gazabından korunmak için kızgınlıktan sakın.” dedi.

PAYLAŞ