Osmanlı Devleti’nin Hakiki Kurucusu: ORHAN GAZİ

Orhan Gazi, babasının kurduğu beyliği Anadolu’da sağlama aldıktan sonra, Rumeli’ye geçerek büyük bir misyona öncülük etti. Artık dünya tarihinde mühim bir rol oynayacak imparatorluğun nüvesi atılmış oldu. Bizans ile de iyi münasebetler kurup arkasını sağlama almaya çalıştı.

Evlat acısı

Yeni kurulan Rumeli eyaletinin valisi olan Şehzade Süleyman Paşa, 1359’da Bolayır’daki bir av kazasında vefat etti. 43 yaşındaydı. Bolayır’da yaptırdığı cami ve imaretin yanına gömüldü. Şehzade, Bursa’da da mescid yaptırmıştır.

Orhan Gazi, buna çok üzüldü ve birkaç sene içinde adeta çöktü. Oğlu Şehzade Murad’ı çağırıp nasihat ettikten sonra, 1360’ta 79 yaşında Bursa’da bir veba salgınında vefat etti. Burada, babasının yanındaki türbeye gömüldü. Osmanlı padişahları arasında en yaşlı vefat eden budur.

17 yaşında iken, Yarhisar Tekfuru’nun kızı Holofira (Nilüfer) ile evlenmişti. Kabri kocasının yanında bulunan Nilüfer Hatun, çok hayırseverdi. Bursa’da üç cami, tekke ve adını taşıyan dere üzerindeki köprüyü yaptırdı. Oğlunun padişahlığını gördüğü için, ilk valide sultan sayılır.

Nilüfer Hatun’dan Süleyman, Murad ve Kasım; İmparator II. Andronikos’un kızı Asporça’dan İbrahim ve Fatma; Theodora’dan Halil dünyaya geldi. Bîlûn ve Eftandise adında iki hanımı ve küçükken ölen birkaç çocuğu daha vardır.

Hayır hasenat

Orhan Gazi, Bursa’da 1335’te Osmanlı mimarisinin ilk numunesi sayılan ve hâlâ ayakta bulunan bir cami ile han, hamam ve imaret inşa ettirdi. Ayrıca Yenişehir, Bilecik, Gebze, Akçakoca ile Bursa’nın Yarhisar ve Gürle köylerinde cami; ayrıca Geyikli Baba için tekke ve cami yaptırmıştır.

Ereğli’nin fethinde Ayasofya Kilisesi’ni camiye çevirmiştir ki adıyla anılır. İznik’in fethinde çok kiliseleri camiye çevirip, birini medrese yaptırdı ve Davud Kayseri’yi müderris tayin etti. Osmanlıların ilk medresesi budur.

İznik imaretinde ilk gün yemeği kendisi dağıttığı gibi, İznik camiinin kandillerini de teberrüken eliyle yaktı. Oğlu Süleyman Paşa’nın İzmit’te ve kumandanlarından Konuralp’in Adapazarı’nda yaptırdığı camiler de onun adıyla anılır.

6 misli toprak

Vefatında ülke nüfusunun üçte biri Hristiyandı. Anadolu’dan Müslüman göçlerini teşvik ederek, nüfus dengesini temin etmiştir. Babasından aldığı araziyi 6 misli büyüterek iki kıta üzerinde 95 bin km2’ye çıkardı. Nüfusun 3 milyon olduğu tahmin edilir ki, o devirde muazzam bir rakamdır.

Vefatında şu şehirlere hâkimdi: Bilecik, Bursa, Balıkesir, Bolu, Kocaeli, Sakarya, Eskişehir, Çanakkale, İstanbul’un birkaç kalesi hâriç Anadolu yakası, Ankara, Ayaş, Beypazarı, Nallıhan, Kızılcahamam, Haymana, Polatlı, Soma, Kırkağaç, Domaniç, Bergama, Dikili, Kınık, Marmara adaları, Tekirdağ, Lüleburgaz, İpsala, Keşan.

Devletin hakiki kurucusu

Orhan Gazi, uzuna yakın boylu, mavi gözlü, kumral sakallı, beyaz tenli, yüksek alınlı, geniş göğüslü idi. Kavisli burnu, Osmanlı hanedanının karakteristik vasfıdır. Kroniklerde, halim selim, kolay kızmayan, kimsenin kalbini kırmayan, hakşinas biri olduğu; bu sebeple Hristiyanların bile kendisini sevdiği anlatılır.

Gazilerin yetişmesinde, harb esnasında şevke getirilmesinde ve yeni fethedilen yerlerin Müslümanlaşmasında tasavvuf erbabı dervişlerin rolü büyüktü. Bunlar, Osmanlı fetihlerinin gayesinin toprak ve ganimet kazanmak, şan ve şeref almak olmadığı misyonunu gazilerin kalbine yerleştirmek fonksiyonunu icra ederdi. Bu sebeple Orhan Gazi kendilerine ehemmiyet verir; barınmaları ve hizmetlerini kolayca yerine getirebilmeleri için, tekkeler yaptırırdı. Bu dervişlerden Geyikli Baba, Doğlu Baba ve Derviş Murad meşhurdur.

Her işi hesaplı; her hareketi muntazam ve temkinliydi. Çıkan fırsatlardan anında istifade eder; bazen bu fırsatların doğması için çalışırdı. Muharebelerde çok cesurdu. Çok sabırlıydı. İnsan zayiatından çekindiği için, düşmanın gerileyip çözülmesini beklerdi. Yaptıkları, büyük askeri ve idari kabiliyetini gösterir. Bu sebeple İdris Bitlisî gibi bazı tarihçiler, kendisini Osmanlı Devleti’nin hakiki kurucusu olarak vasıflandırır.

Arapça kral kelimesinin karşılığı olan sultan kelimesini ilk defa kullanan padişah odur. İlk zamanlarda kendisini ziyaret eden Kuzey Afrikalı Arap seyyah İbn Battuta, “Türkmen meliklerinin en büyüğüdür” diyor. Âlimleri ve askerleri hoş tuttuğu, cömert olduğu, zamanında iktisadi refah sağlandığı, adeta fakir kalmadığı anlatılır.

Gümüş paradaki sır

Selçuklu örneğine göre bir hükümet mekanizması kurdu. Bunun esasını padişahın veya gerektiğinde vezirin riyaset ettiği ve memleketin bütün işlerinin görüşülüp karara bağlandığı divan teşkil ediyordu. Şehirlerde kadılar, hem adliye hem belediye işlerine bakıyor; subaşılar ise emniyet işlerini görüyordu.

50 bin piyade, 40 bin süvari ve Karesi beyliğinden intikal eden 25 bin askere sahipti. Bunlara muharebe dışında işleyebilecekleri araziler verildi. Askeri hizmete tayin edilenlerin mikdarı, tertip edilen kadroyu çok geçtiğinden, bunların nöbetle sefere gitmeleri ve sefere gidenlere, gitmeyenlerin yardımcı olmaları esası getirildi. Sefere gitmeyenlere yamak denir; bunlara yardımları karşılığı ücret verilirdi. İşte Orhan Gazi’nin hükmettiği beyliği, hâlâ aşiret şeklinde yaşayan Anadolu beyliklerinden ayıran bu teşkilatıdır. Bu sebeple bazı Osmanlı tarihçileri, kendisini Selçuklu tahtına oturmuş kabul eder.

Bursa’da kendi adına kestirdiği gümüş sikkenin bir tarafında kelime-i şahadet ile dört halifenin isimleri; diğer tarafında ise Orhan bin Osman, basıldığı yer olan Bursa, basıldığı tarih olan hicri 727 ve Osmanlıların mensup olduğu Kayı boyunun damgası vardı. Dört halifenin isimleri, Osmanlıların kuruluşundaki ehl-i sünnet hassasiyetini göstermesi cihetiyle mühimdir.

Lamartine, “Musa aleyhisselam gibi, bir ayakları Asya’da, gözü Avrupa’da öldü. Zeki, zarif ve dini bir ululuğa sahipti. Ömrünün yarısını kahraman bir muharip, yarısını da bir kanun adamı olarak geçirdi. Yüzlerce âlim, veli, tarihçi ve şair arasında geçen bu sulh senelerinde, toplanan servet, imar, ilim, edebiyat ve İslâmiyetin yayılması için harcandı. Anadolu’da yeni bir Bağdad meydana geldi” diyor.

Ekrem Buğra Ekinci

https://www.ekrembugraekinci.com/article/?ID=1256&osmanli-devleti’nin-hakiki-kurucusu:-orhan-gazi

PAYLAŞ