Peygamberler kabrinde cima ediyor meselesine izah
Peygamberlere kabirde Cima Nispeti, Ehl-i li Sünnet sınırları ve Güncel tartışmalar üzerine bir Değerlendirme.
بسم الله والحمد لله رب العالمين والصلاة والسلام على سيدنا محمد وآله وصحبه اجمعين
Zikr edilen وينكحون lafzı hadis veya hadis olmayarak nakl edilmesi konusundan hariç olarak aşağıdaki iki soruya cevab vermek gerek, ‘’cennet nimetlerinden olduğu naslar ile sabit olan cimayı, Peygamberlere (aleyhimusselam) İsnad etmek ehli sünetten çıkmayı gerektirir mi?”
Gerektirmez zira bunu nebilere (aleyhimusselam) isnad edenler, tevhin amaçlı değil tazim amaçlı isnad ediyorlar.
Ehl-i sünetten çıkartmayan bir şeyi ehli sünnetten çıkarıyor demek mi daha kötü (zira yazdıkları yazıda ‘ehli sünnet itikadına dinamit koymak’ ve ‘ehli sünnet kitaplarında yok’ şeklinde ifade ediyorlar) yoksa hadise derc veya hadis vaz etmek mi daha kötüdür?
Hadis vaz etmek ehli sünetten çıkarmadığını veya tekfiri gerektirmediğini ulema beyan ediyor. (sadece iki zat, vazın tekfiri mucib olduğu ile hükmediyor) ama ehli sünnetten çıkmak yani من حيث الاعتقاد olan günah sahiblerinin illa cehenneme girdikten sonra cennete gireceklerini bir çok alim ifade ediyor. (en başta İmam-ı Rabbanî kuddise sirruhu) Dolayısıyla ortada bırakın hadise derci, hadis uydurması dahi olsa bile sizin yaptığınız algıdan daha ehven duruyor. Çünkü helal görmeyerek günah olduğunu kabul ederek bu işi yapanın affedilerek cennete gitme ihtimali varken siz, ehli sünneten çıkarmayan birden fazla alimin (Birelvi olmayan) ifade ettiği bir görüşü Ehl-i Sünnetten çıkartıyor diyerek bunu söyliyenin illa azaba düçar olacağı ile hükmediyorsunuz.
Yani Ehl-i Sünnetten çıkarmayan ve Ehli Sünnet’in şiarı olmayan bir meseleyi (cimayı) “Ehli Sünnet’ten çıkartıyor dolaysıyıla illa cehenneme girceksiniz” diyerek tekfirci vehhabi zihniyetine yakın seyrediyorsunuz.
Ne ilginçtir ki, Ehli Sünnetten çıkarmayan bir şeyi Ehl-i Sünnetten çıkartıyor diyenler, son üç asırdaki Vehhabiler’den sonra, Ehl-i sünnet’in şiarı olan ‘vefat ettikten sonra sonra zat ile tevessülü inkar ediyorlar.’ Kendileri ehli sünnetten çıkmayı gerektiren şeyi yaparlarken başkalarını bunla itham ediyorlar.
İsmailağa yayın evinin bastığı السكينة الهابطة في التوسل والتبرك والاستغاثة والرابطة adlı eserde tevessül bizzatın vefattan sonrada caiz olduğunun isbatı vardır. Muhittin Ödemiş’ten o kitaba da reddiye yapmasını bekliyoruz zira kendisi her yazısını ‘’Cübbeli Hoca’nın yanındaki hocalar susmayın, hakkı söyleyin!’’ diye bitiriyor. Bizlerde kendisinden bunu bekliyoruz.
Ayrıca Şûrâ’ da ki her hocaefendinin hareket ve sekanatına laf yapan kendisinden, çalgılı ramazan programlarında sohbet yapan, daracık ve tesettüre uygun olmayan elbiseler ile yürüyen mankenlerle, kemanlı açılışlara katılıp dua eden ve Fikri Hocaya tabi olmadı diye “müslümanların çocukları anca kiliseye gider” diyen hocasına karşı susmamasını, hakkı söylemesini bekliyoruz. (hocası Mahmut Eren’de aynı talebesi gibi ilimsiz konuşmuyor(!) Mahmud Efendi Hazretlerimize kuddise sirruhu rabıta yapanların çocukları anca kiliseye gider diyor, kiliseye gitmesinin illeti olarak da, Fikri Hoca’yı şeyh kabul etmeyip, inkar etmelerine bağlıyor.
Yani hak olan zâtı inkar edenin çocuğu kiliseye gider diyor. Bu illete göre İkrime radıyallahu anh sahabi değil ona göre ayrıca kendi ihtisasında İncil incelemesi yapılan ve bunun talebe için doğru olduğunu savunan, Amerika’dakiler cehenneme gitmeyebilir diyen kendisi müslümanların çocuklarını kiliseye mahkum ediyor!)
Özetle;
وينكحون lafını sadece Birelviler değil bir çok ulama bunu kıyas ile isbat edip söylüyor.
1. Muhittin Ödemiş, Ehli sünnet şiarı olmayan bir meseleyi ehli sünneten çıkartıyor diyerek, insanların cehenneme gireceği ile hükmediyor. (aynı hocasının bunların çocukları kiliseye gidecek demesi gibi)
2. Kendisi Ehli Sünnet’ten çıkartmayan bir hususu Ehli sünnet’ten çıkartıyor derken Ehli Sünnet şiarı olan ve rabıtanın üzerine bina edildiği توسل بالذات بعد الوفاة’ı inkar ediyor. (bunu inkar ederlerken de İmâm Alûsî’den nakil yapıyorlar. Halbuki biliyolarki o ibarelerin Alûsî’ye (rahimehullah) isnadında sıkıntı vardır.
Zahid’ul Kevseri (rahimehullah) Bunu محق التقول في مسالة التوسل de ifade ediyor. Ayrıca ifade edilmese bile Mevlanâ Halid-i Bağdadî’nin ks müridi olan ve tefsirinde rabıtayı överek anlatan başka eserlerinde çok daha fazla tevessülü ve rabıtayı anlatan faydasını gördüğünü söyleyen Alûsî ‘min (rahimehullah) görüşünü böyle nakl etmek algı oluşturmaya çalışmaktır. Alûsî (rahimehullah) adına görüş vaz etmektir. Zira kişi vehm ettirdiğinden mesuldur. Bu nakilleri böyle yapıp bırakıp, Alûsî rahimehullah ‘Tevessülü inkar ediyor’ vehmi oluşur. Halbuki böyle bir şey yoktur.)
3. Böyle bir dönemde bunun dillendirilmesi yanlış anlaşılmaya sebeb olacağı doğrudur. Bu yüzden sohbetten sonra video kırpıldığı halde (yayınlanan videonun kırpılmasını tam bilmiyorum) bunu X’de (Twitter’da) paylaşarak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hakkında olumsuzluğa kendi sebeb olmuştur. Ben hakkı korumak için bunu yaptım diyorsa Cima ederler hususu da hakdır ki bir çok alim bunu nakletmiştir. Yayılması doğru değil diyorsa bu meseleyi yayan kendisidir, Cübbeli Hoca Efendi değil.
[ Mahmud Efendi Hazretlerimize bağlı fıkıh heyetinden bazı hocalarımız ]