Tecavüzden doğan çocuk İsrail (siyonistleri)

“Tecavüzden doğan çocuk” İsrail’in yalanları (1)

Mustafa Armağan

İnsanlık tarihinin gelmiş geçmiş en kanlı ve üç kıtaya yayılmış savaşlar zinciri olan 2. Dünya Savaşı birçok mağduriyeti de beraberinde getirdi. Yahudiler, Çingeneler ve Slavlar ile bazı milletler savaş boyunca katliamlarla burun buruna gelmekten kurtulamadı. Toplama kampları, katliamlar ve insanlık dışı muameleler sıradanlaştı. İnsanlık barıştan sonra yaşanılan vahşetlere sesini yükseltme imkânı yakaladığında diğer milletlere yapılan zulümleri görmezden gelen Batı(!) yalnızca Yahudilerin “soykırım”a ecnebi lisanlarındaki halleriyle Holocost veya genocide’e uğradığını kabul edecek ve Yahudi ırkını merkeze alan bir “mağdur edebiyatı” savaş sonrasında dünya milletlerinin zihinlerini Holywood kanalından tutuşturup kavuracaktı.

İşte hemen her kitapçıda bulabileceğiniz ve ülkemizde de baskı üzerine baskı yapan ve filmleri çevrilen Władysław Szpilman’ın Piyanist adlı hatıratı ve Anne Frank’ın Hatıra Defteri adlı kitap bu beyin yıkama fırtınasını destekleyecek propaganda malzemelerinin başında gelir. Özellikle ikincisi onlarca film ve belgesele konu edilecek, hemen bütün dünya dillerine tercüme edilecek, tiyatro eserlerine malzeme olacak ve Yahudi Soykırımı’nın ve parlak ve inkârı kabil olmayan delili olarak geniş kitleleri büyüleyecekti.

Bunları pekala bilirsiniz ama Anne Frank’ın Hatıra Defteri veya Anne Frank’ın Günlüğü diye dilimize tercüme edilen eserin sahih (otantik) olup olmadığının tartışılmasının yasaklandığını pek kimse bilmez. İşte 2018 yılında ölen Fransız edebiyat profesörü Robert Faurisson’un Anne Frank’ın Günlüğü Sahte mi?başlıklı bilimsel çalışması ve kamuoyunu uyandırmak için basın organlarına yazdığı mektuplar Yahudi Soykırımı iddiaları üzerine kuşku bulutlarını davet ederek çürütmesiyle dikkat çekiyor. Anne Frank’ın Hatıra Defteri’ni bir kuyumcu titizliğiyle tetkik eden yazar metindeki muhteva ve dilbilgisi tutarsızlıklarını ustaca yakalamaktadır.

Vikipedia’da Robert Faurisson hakkında verilen derme çatma ve Siyonist tarafgirliğini belli eden bilgiler şunlardır: 

“Holokost inkârı ile tanınan İngiltere doğumlu Fransız akademisyen. Journal of Historical Review’da ve başka yerlerde yayınlanan birkaç makalesiyle ve özellikle Le Monde olmak üzere Fransız gazetelerine yazdığı mektuplarla büyük tartışma yarattı; bu mektuplarda Nazi ölüm kamplarındaki gaz odalarının varlığını, 2. Dünya Savaşı sırasında Avrupalı ​​Yahudilerin gaz kullanılarak sistematik olarak öldürülmesini ve Anne Frank›ın Günlüğü’nün gerçekliğini inkâr ederek Holokost tarihini çürüttü.  1990 yılında Holokost inkarına karşı Gayssot Yasası’nın geçirilmesinin ardından kovuşturulup para cezasına çarptırıldı ve 1991’de akademik görevinden alındı.

Ne kadar güzel değil mi? Sözde fikir hürriyetinin ana vatanı olan Fransa’da Holokost madrabazlığı sorgulanamaz, inkâr edilemez, hatta tartışılamaz bile. İşte bu edebiyat profesörü herkesin Siyonist propagandanın tesiriyle bayıldığı kitapta tespit ettiği çürük çarık noktaları ortaya koyduğu için üniversiteden atılmış ve cezalandırılmıştır.  

Velhasıl-ı kelam Anne Frank’ın Günlüğü Sahte mi?başlıklı bilimsel eleştirisinin kaleme alınışının üzerinden 47 yıl geçmesine rağmen tartışmaların odağında kalan Faurisson yazdıkları sebebiyle Siyonistlerce “lince maruz kalmış” bir akademisyendir. 

Anne Frank’ın Günlüğü’ne büyüteç tutmadan önce Fransa’nın prestijli üniversitelerinde ders veren Prof. Faurisson, günlükteki tezat ve çarpıklıkları gündeme taşıdığı dakikadan itibaren emsaline az rastlanır bir saldırıya maruz kalacaktı. Akademiden uzaklaştırılacak, eserini basacak yayınevi bulamayacak, “anti-semitik” olmakla suçlanacak ve bir cadı avının öznesi haline gelecekti. Oysa o yalnızca işini yapmış, yani metni eleştiri süzgecinden geçirmişti. 

Sorular soruyordu:

Frank ailesinin uzun süre ikamet ettiği iddia edilen evde üç soğuk kış boyunca yaktıkları sobadan çıkan dumanlar nasıl oldu da Nazi komşuları veya askerleri tarafından fark edilmedi?

Evin meyve-sebze ihtiyaçlarını karşılayan manav, dükkânını kime emanet edip Frankların evine gidip geliyordu üç yıl boyunca? Uzunca bir süredir perdesiz kalmış yeni eve önce gazete kaplamaları, sonra da perde çekmeleri hiç mi Nazi askerlerinin dikkatini çekmemişti? 

Nihayet kitabın yazarı olarak lanse edilen henüz 13’ündeki Anne Frank yaş ve eğitim açısından değerlendirildiğinde o “muazzam” edebî cümleleri nasıl kurabilmişti? 

Yoksa sağ kalan babası Otto Frank mevcut birkaç sayfa notu “Yahudi Soykırımı” balonunu şişirmek için savaştan sonra “günlük” haline mi getirmişti? 

Robert Faurisson günlüğün orijinal dili olan Felemenkçe metin ile çevrilen Almanca ve İngilizce metinler arasında adeta dans ederek büyük bir “edebî sahtekârlığı” deşifre etmiş bulunuyordu. 

Kullanılan kelimelerden üsluba kadar yazar genel olarak “Soykırım endüstrisi”ne dikkat çekmişti. Mağduriyet edebiyatını dünya gündemine yerleştiren Soykırım tacirlerini deşifre eden başka isimler de olmuştu. Mesela İngiltere’de David Irving bunlardan biriydi ki o da üniversiteden dışlanacak ve itibarsızlaştırılacaktı. 

İsrail’in mitleri bir silah

 olarak üretme kapasitesi 

Sözü, 1982 yılında Müslüman olan eski Fransız Komünist Partisi teorisyeni ve sanat ve edeiyat eleştirmeni Marksist Roger Garaudy’ye bırakalım burada. İsrail: Mitler ve Teröradlı kitabında şunları yazıyor: 

“Bu roman edebiyatının şahı, dünya çapında çok satan eser olan Anne Frank’ın Günlüğü’dür. Harikulade heyecan verici olan roman gerçeğin yerini almakta ve bir kere daha efsaneler karşımıza tarih olarak çıkmaktadır. 

25 ve 26 Nisan 1988 tarihli Toronto Davası’na müdahale eden İngiliz tarihçi David lrving, Anne Frank’ın Günlüğü hakkında şu şehadette bulunur: 

‘Kendisiyle senelerce mektuplaştığım Anne Frank’ın babası (Otto Frank), sonunda “Günlük”ün elyazmasının bir laboratuvarda incelenmesine razı oldu. Bir belge üzerinde itiraz olduğunda ben her zaman bunun yapılmasını talep ederim.’ 

Bu bilirkişiliğe girişen laboratuvar, Wiesbaden’deki Alman polis kriminal laboratuvarıdır. İnceleme sonunda görüldü ki Anne Frank’ın Günlüğü’nün bir kısmı tükenmez kalemle yazılmıştı (bu tür kalemler piyasaya ancak 1951 yılında sürülecektir, oysa Anne Frank 1945’te ölmüştü)”. 

Tarihçi David Irving sözlerine şöyle devam eder: 

‘Anne Frank’ın “Günlük”ü hakkında benim kendi edindiğim kanaat şudur ki, bunun büyük bir kısmı kesinlikle bir Yahudi tarafından on yıl kadar önce yazılmıştır. Bu metinler kızının bir toplama kampında tifüsten trajik bir şekilde ölümünden sonra, babası Otto Frank tarafından alınmıştır. Babası ve tanımadığım diğer şahıslar, hem babasını, hem de Anne Frank Vakfı’nı zengin edecek olan satılabilir bir şekle sokmak için bu “Günlük”ü düzeltmişler. Ne var ki eserin tarihi belge olma bakımından hiçbir değeri yoktur, çünkü metin tahrifata uğramıştır.”

Siyonistlerin soykırım edebiyatı Anne Frank’ın Günlüğü’ne inhisar etmiyor elbette. Çevrilen yüzlerce film ve dizi, kitaplar, dergiler, sosyal medya hesapları, siteler ve 7 Ekim’in akabinde ekranları dolduran “başı kesilmiş 40 bebek” gibi Siyonist yalanları ne kadar mahirane bir şekilde servis edebildiklerini görünce fazla şaşırmıyoruz buna.

Amerikan sineması ve televizyonları tamamen Siyonistlerin kontrolündedir ve Norman Finkelstein’ın deyişiyle Soykırım Endüstrisi’ni el ele örgütlemektedirler. 

Mustafa Armağan – Yeni Akit

PAYLAŞ

YORUM YAZIN