ÇAĞIMIZDA BİR HASTALIK: TAKİPÇİLERİ ARTIRMA ÇABASI

Sosyal medya ve çeşitli yayın vasıtalarıyla insanlarla münasebet kuranların kimi sırf dikkat çekebilmek veya meşhur olabilmek amacıyla çıkıyorlar yola. İlmin, irfanın, maneviyatın, kabiliyetin, zekânın, sanatın ve hepsinden önemlisi vakarın ve oturaklılığın para etmediği toplumumuzda adının duyulabilmesi için de ne kadar süflî iş varsa teşebbüs etmek zorunda kalıyor.

   Yaşını başını almış hatta belki çoluk çocuk sahibi olmuş insanların sırf izlenebilmek için girdiği bin bir kılığı görüp de saç baş yolmamak ne mümkün… Daha fazla tıklanabilmek için nerede dine, akla, mantığa, medeniyete aykırı bir şey varsa vasıta olarak kullanıp mürüvvetini haraç mezat harcayanların bini bi para bugün. İslâm’ın terbiye etmediği, besmelesiz kitaplarla neşvu nema bulmuş bizim gibi bir nesilden başka bir şey de beklenemez doğrusu.

   Şöhret peşine düşüp adını duyurabilmek için çeşitli vesilelerin peşine düşen zavallıların en kötüsü de dînî kisve ve konuları kullanarak bu yola girenlerdir.

   Herhangi bir icazet ve salahiyeti olmadığı halde insanlara sözde fayda sağlamak amacıyla ahkâm kesenler, hayatında bir kez bir metnin yüzünü bile görmemiş olmasına rağmen fıkıh uzamanı pozları verenler, dinin asla cevaz vermeyeceği türlü şaklabanlıklarla hocalık taslayanlar ve daha niceleri.

   Bütün bunların ardında yatan temel arıza ise kubbesinden habbesine kadar topyekûn sistemin toplumumuzu bu işlere adeta yönlendirmesidir. İnsanlarımız televizyonlarda izletilen diziler, okullarda verilen dersler, billboardlara asılan görseller ve daha birçok vasıtalarla kendilerine dünya ve ahirette fayda sağlayacak şeylere yönlendirilseler inanın durum çok değişecektir.

Toplumda faydalı şeyler bizatihi devlet eliyle geçerli akçe kılınmadığı sürece başıboş bırakılmış cemiyetimiz Şeytan’ın ağına takılıp işte böyle maskaralıklar sergileyecektir.
İslam terbiyesinde ise bunun tam aksine teşvik vardır. Çünkü insanın tabilerinin ve medhedenlerinin çoğalması nefs-i emmâresinin güçlenmesi demektir.

Bu sebeple Aleyhissalatü vesselam Efendimiz: “Kişinin tabileri çoğaldıkça mutlaka şeytanları çoğalır” [1] buyurur. Mevlânâ Halid Bağdat’taki halifelerine yazdığı mektupta bu hadisi aktararak “Biliniz ki sizin bana en sevimli olanınız tabileri bakımından en az olan, hadis ve fıkıh ile en fazla meşgul olanınızdır” demektedir. [2] Bu da genel anlamda İslamiyetin ve özelde de tasavvuf ve tarikatın adam toplama, tabileri fazlalaştırma yolu olmadığını göstermektedir.

Kendilerini örnek almakla mükellef kılındığımız sahabe de bu hususta çok titiz bir tavır ortaya koymuştur. Dârimî’nin Mukaddimesinde çok güzel örneklere yer verilmiş bu mevzuda.

Bir iki kişiye hadis aktarırken üçüncü kişi gediğinde kalkıp orayı terk eden Haris b. Kays’lar[3],

kendileriyle birlikte yürümek isteyen biri olduğunda dönüp “bir ihtiyacın var mı” diye soran eğer varsa ihtiyacını gören yoksa ona “bu yaptığın takip eden için bir zül takip edilen için bir fitnedir diyen Hz. Ömerler[4] ve Said b. Cübeyrler, [5]

maiyetindeki ashabına “sizin şerrinizden Allah (azze ve celle)’a sığınırım” diyen Rebî’ler, [6]

etrafına toplanlar insanlara niçin hiçbir şey söylemediği sorulduğunda “Onlara amel etmediğim bir şeyi söylemekten korkuyorum” diyen Habbab b. Eretler, [7]

ardından yürüyen kişilere dönüp “evimin kapısını kapattığımda nasıl bir halde olduğumu bilseniz sizden kimse peşimden gelmezdi” diyerek tevazu eden Abdullah b. Mes’udlar [8] ve niceleri…

Birkaç kişiye adını duyurabilmek için olmadık çabalar sergileyen bizler ile onların dünyası aynı mı sizce? Yaptıklarına Şeytan ve nefsi ortak yapmamak için o yola giden bütün kapıları kapayan onlarla, hayır namına yaptığı şeylere riya virüsünü bulaştırmak için tüm yolları açık tutan bizlerin imanı aynı mı sizce? Elbette değil.

Her şeyin kalite kaybına maruz kaldığı zamanımızda yapabileceğimiz en büyük şey büyüklerimizi takipten ziyade taklit edebilmek. Zira taklit tahkikin kapısıdır.

ÖMER FARUK KORKMAZ
———————————–
[1]Ebu Nuaym, Hilyetu’l-Evliyâ, III/274, Ali el-Müttaki, Kenzu’l-Ummâl, No: 14886
[2] Muhammed Said Sahibzâde, Buğyetu’l-Vâcid fî Mektûbâti Mevlânâ Halid, 12. Mektûb
[3]Darimi, Sünen, “Mukaddime”, No: 538
[4] Darimi, Sünen, “Mukaddime”, No: 540
[5]Darimi, Sünen, “Mukaddime”, No:544
[6]Darimi, Sünen, “Mukaddime”, No:546
[7]Darimi, Sünen, “Mukaddime”, No:547
[8]Darimi, Sünen, “Mukaddime”, No: 549

PAYLAŞ