ŞAŞARIM O KİMSEYE Kİ…

  Ahmed Rıfai Hazretleri. İsmi ve nesebi; Ahmed bin Sultân Ali bin Yahyâ bin Sâbit bin Ebü’l-Fevâris Hâzım Ali bin Ahmed Murtezâ bin Ali İşbilî bin Rüfâe Hasan bin Mehdi bin Muhammed bin Hasan bin Ahmed Sâlih bin Mûsâ bin İbrâhim Murtezâ bin Mûsâ Kâzım bin Câfer-i Sâdık bin Muhammed Bâkır bin AliZeynel Âbidîn bin Hüseyin bin Ali bin Ebî Tâlib’dir (Radıyallahu Anhüm). Peygamber efendimizin soyundan olup seyyiddir. Anne tarafından da nesebi hazreti Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî’ye dayanır. Bu yüzden kendisine Ebü’l-Alemeyn, iki sancak sâhibi künyesi verilmiştir. Ebü’l-Abbâs da denir. Benî Rıfâe kabîlesine mensûb olduğu için Rıfâî nisbeti ile meşhur oldu.


Seyyid Ahmed Rıfâî, yazdığı eserinde,
Şu şekilde nasîhat, ediyor bir yerinde:

Şu kula şaşarım ki, ölüme inanıyor,
Buna rağmen gülüp de, neşelenebiliyor.

Şuna da şaşarım ki, inanıyor kadere,
Yine de mahzûn olup, boğuluyor kedere.

Ve şuna şaşarım ki, Cehennem vardır diyor,
Yine de fütursuzca, her günahı işliyor.

Şaşarım dünyâ fâni, diyen şu insana ki,
Sarılmıştır dünyâya, ayrılmıyacak sanki.

Yine başka yerinde, buyurdu: Ey insanlar,
Pek çok hayret ettiğim, iki türlü insan var.

Birincisi şudur ki, hep oruçtur gündüzün,
Gece de sabaha dek, tâattadır büsbütün.

Aslâ Hak teâlâya, etmez günah ve isyân,
Yine de görürsün ki, hüzünlüdür o insan.

Uğraşmasına rağmen, hep âhiret işiyle,
Yine ağlar görürsün, onu hep gözyaşıyle.

İkincisi şudur ki, yapmaz hiç tâatini,
Oyun ve eğlenceyle, geçirir her vaktini.

Günahları işler de, sıkılmadan mâlesef,
Yine de bu hâline, üzülüp etmez esef.

Yaşamasına rağmen, İslâmın hâricinde,
Görürsün onu dahî, yine neşe içinde.

Başka bir yerinde de, buyurdu: Ey insanlar,
Sakın siz ilminize, güvenmeyin ki zinhar,

Şeytan, sâhip olduğu, ilminin gurûrundan,
Kovulup, helâk oldu, Allah’ın huzûrundan.

Bir insan, her bir ilmi, bilse de ince ince,
Faydasını göremez, amel eylemeyince.

Bel’âm-ı Bâura da, çok ilim sâhibiydi,
Öyle ilim sâhibi, dünyâda yok gibiydi.

Lâkin kalbi bir mikdâr, meyl edince dünyâya,
Dünyâ ve âhirette, oldu rezîl ve rüsvâ.

Yine o buyurdu ki: Ediniz ilme gayret,
Zîrâ ilim hayattır, ölümdür hem cehâlet.

Ve lâkin her bir ilim, bir vebâldir kul için,
Kurtulunmaz vebâlden, amel eylemeksizin.

İnsan, ameli dahi, yapmalı ki ihlâsla,
İhlâssız amellerden, bir fayda gelmez aslâ.

Yâni bir kul, muhakkak, ilim, amel, ihlâsı,
Temin etmelidir ki, budur işin esâsı.

Yine o buyurdu ki: Sâlih olan müslüman,
Allah’ın takdîrine, boyun eğer her zaman.

Mübtelâ olsa dahi, bir derde ve belâya,
Yine sabır gösterip, isyân etmez Allah’a.

Gâyet iyi bilir ki, kulu azîz ve zelîl,
Eden, yalnız Allah’tır; mevkî, makam, mal değil.

Resûl’ün sünnetine, tâbi olur o ekser,
O, ya hayır konuşur, yâhut da sükût eder.

Onun tek endîşesi, son nefes içindir hep,
Îmân ile, şehîden, ölmeyi eder talep.

Öfkelenmez kat’iyyen, dünyâlık şeyler için,
Ve atmaz tek bir adım, iyi düşünmeksizin..

Nefsine hâkim olup, girmez onun emrine,
Günah, küçük de olsa, işlemez aslâ yine.

Allah’ın rızâsını, almaktır tek gâyesi,
Hep bunu temin için, geçer günü gecesi.”

PAYLAŞ