Mekke’nin Fethi

Hicretin sekizinci yılında Beni Bekr kabilesi, müslümanların koruması altında bulunan Huzaa kabilesi üzerine ansızın saldırırdı. Kureyş Reislerinden bazıları da Beni Bekr kabilesine yardımda bulunmuştu. Bu arada Huzaa kabilesinden yirmi üç kişi öldürülmüştü. Böylece Mekkeliler Hudeybiye Andlaşmasını bozmuşlardı. Huzaa kabilesinden bir cemaat Medine’ye gelerek uğradıkları felâketi anlattı ve yardım istediler Peygamber Efendimiz Ramazan ayının onuncu gününden sonra, on bin kişilik bir ordu ile Medine’den yola çıktı. Yolda “Beni Süleym” kabilesi de bu orduya katıldı. Mekke’ye doğru yürüdüler.
   Peygamber Efendimizin muhterem amcası Abbas (radıyallahu anh) evvelce müslüman olmuştu; fakat Mekke’de oturduğu için müslümanlığını gizlemişti. Bu defa İslâm olduğunu açığa vurarak Medine’ye doğru gelmekte iken İslâm ordusuna rastgeldi. Bu kutsal ordu ile tekrar Mekke’ye döndü. Peygamber Efendimiz buna çok sevindi ve ona şöyle hitab etti: “Ey Abbas! Sen muhacirlerin sonuncusu oldun.”

   Peygamber Efendimiz: “Kureyş tarafından bize saldırı olmadıkça savaşmayınız.” diye emretmişti. İslâm ordusu savaşmaksızın Mekke’ye girdi. Tekbir sesleri dağları, taşları titretiyordu. Yalnız Hazret-i Halid İbni Velid’in kumandası altındaki birlik, “Handame” denilen yerde düşmanın saldırısına uğradığından savaşmaya mecbur olmuş ve bir saldırıda düşmanı dağıtıp Mekke’ye girmişti.

   Peygamber Efendimiz Mekke’ye girmeden önce İslâm ordusunu gözden geçirmişti. Bir an Mekke’den yalnızca hicret ettikleri zamanı hatırladı. Bir de bu büyük başarıyı düşündü. Hemen Yüce Allah’ın büyük ihsanına karşı devesinin boynu üzerinde secdeye kapandı. Ne yüksek bir kulluk ifadesi, ne büyük bir şükür belirtisi!..

    161- Cuma günü idi. İnsanlar Harem-i Şerif’de toplanmıştı. Önceden Hazret-i Peygambere verdikleri eziyetleri hatırlayarak kendilerinden bugün nasıl bir intikam alınacağını düşünüyorlardı. Oysa ki, O yüce Peygamber hepsini bağışlamıştı. Hepsine merhamet ve şefkat gösterdi. “Hepiniz haydi gidiniz, hürsünüz,” diye onlara dokunmadı.
    Kabe’yi temizletti. Ötede beride bulunan putları da kırdırdı. Mekke’de bulunan erkekler ve kadınlar akın akın gelip müslüman oldular. Artık çok yüksek bir inkılâb (devrim) olmuştu. O zamana kadar taşlara, ağaçlara ve insanlara tapanlar, şimdi sadece Yüce Allah’a tapmaya başlamışlardı. Şimdiye kadar Hazret-i Peygambere düşman olanlar, şimdi onu canlarından çok seviyorlardı. Yeryüzünün bu mübarek beldesinden tabaka tabaka karanlıklar kalkıp açılmış, onların yerine hidayet, fazilet, diyanet ve gerçek medeniyet nurları yerleşmişti.
    Hazret-i Peygamber, Mekke-i Mükerreme’ye, pek genç yaşta bulunan fakat her yönü ile yeterli olan Esîd oğlu Attab’ı (radıyallahu anh) vali tayin etti. Zilkade ayının son günlerinde Medine-i Münevvere’ye dönüldü.

PAYLAŞ