Büyük oyunu görebilmek!

1990’lı yılların başında görüştüğüm gençler üzerinde bilhassa TGRT’nin evliya kasetleri ile filmlerinin büyük tesiri görülürdü. Gençlere edep ve ahlak aşılardı. Gerçekten yaşı kırkın üzerinde olanlara sorsanız bunu mutlaka anlatacaklardır…

28 Şubat dönemi bu gençliğin üzerinden silindir gibi geçti… 

Öyle bir korku havası meydana getirdiler ki akıl idrakten aciz kalır.Sonrasında AK Parti iktidarı geldi.Millet rahat bir nefes aldı.Yeniden huzurlu bir ortama yelken açıldı. Fakat yol almak kolay değildi. Dönemin Cumhurbaşkanı ve birtakım zinde mahfiller, her hakkın ve hukukun önünde kale gibi dikiliyorlardı. İbadet ve kılık kıyafet hürriyeti noktasında atılan her adımı sanki kalelerinin zaptı gibi görüyorlardı.

AK Parti büyük güçlükler ve mücadele ile kanunlar çıkarıyordu. Peki, onlara rağmen ve büyük emeklerle çıkarılan bu kanunlar arka planda kimin eseri gibi görülüyordu? Ne hazindir ki bütün bu başarılar FETÖ ve avanelerinin hanesine yazılmaktaydı. Her türlü imkânlar onlara açılıyordu.Bilhassa Millî Eğitim ve Kültür Bakanlıkları, daire başkanlıkları hep onların kontrolünde idi. Onların “Altın nesil” diyerek sundukları gençler ise vatanını Haçlı güçlerine peşkeş çekecek kadar Batı’nın taşeronluğuna hazırlanıyordu. Kimse bu noktayı görmüyor veya görmek istemiyordu.Ne yazık ki bu şekilde 3-4 nesil kaybedildi.Fakat asıl ibret alınması ve asla unutulmaması gereken bir nokta vardı.Bu nokta belki hadisenin bamteli idi!Din geliyor, laiklik gidiyor feryatlarıyla yıllardır AK Parti’ye kan kusturanların, AK Parti FETÖ örgütü ile mücadeleye başladığında nasıl bir FETÖ yandaşı ve destekçisi olduğu akıllara zarar bir biçimde ortaya saçıldı.İşte bu muammayı çözemeden ülkede hiçbir şeyi çözemezsiniz.Sabah akşam dinin aleyhinde konuşanla en “radikal İslamcı”nın arkasındaki elin aynı olduğunu fark etmek için ne yapmamız lazımdır?  

Sivil itaatsizlik çağrısı! Geçen gün Furkan Vakfı’nın Müslümanları sivil itaatsizliğe çağıran tehlikeli bir girişimi ortaya çıktı.Diyanet’in camiine gitmeyi uygun dahi görmeyen bu örgüt mensupları ramazan ayında birdenbire camide itikafa girmek için heveslendiler. Evet normalde buna hiç kimse bir şey diyemez. Hatta takdir eder. Fakat tam kapanma kararının alınmış olduğu bir dönemde buram buram fitne kokan bir davranıştı bu!Nitekim müdahale ile birlikte taraftarları sosyal medyada öylesine çabuk hareketlendiler ki yalanın bini bir para idi.Polisin camiye ayakkabı ile daldığı, ibadete, itikâfa mâni olduğu, insanları biber gazı ile mahvettiği dramatize edilerek verildi. Münferit basit olaylarla, pek çok yerde aynı olaylar yaşanıyormuş gibi lanse edildi.Neticenin öyle olmadığı anlaşıldı ise de vermek istedikleri mesaj fazlasıyla verilmişti.Peki, bu olay sağduyu ile ve gerçekler belirtilerek anlatılmaya çalışılırken bu fitne girişiminin arkasında kim vardı dersiniz.Son on beş gündür “içki yasağı var” diyerek hükûmete yüklenenler bu defa cami muhabbetine koyulmuştu. “Camiye dokunma” diye bağırdılar. Hâlbuki aynı mihraklar virüs illeti ülkemize girdi gireli “camiler kapansın, Cumalar kılınmasın, teravih ve bayram namazları yasaklansın” diye canhıraşane bir şekilde gayret sarf etmektedir.Evet, millet bu muammayı çözmelidir artık! 

Adı her ne olursa olsun Ehl-i sünnet çizgisinden sapmış radikal veya ılımlı İslamcı örgütler ile Türk solunu temsil eden CHP ve hatta artık vatan düşmanlığı üstü örtülemez bir şekilde ortaya saçılan HDP nasıl birleşebiliyorlar? Bu muammayı çözdüğünüzde bütün bu güçlerin arkasındaki derin aklın aynı olduğunu net bir biçimde görebilirsiniz.Sultan II. Abdülhamid Han’ın devrilmesinden önce ve yine 28 Şubat’ta bir araya gelmesi asla mümkün olmayanların buluşturulması ve ortak çalıştırılması nasıl olduysa bugün de aynı oyunlar devam ettirilmektedir.

Mesela Pervin Buldan, Canan Kaftancıoğlu Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener İstanbul Sözleşmesi’nin yılmaz savunucuları olarak meydanlarda gezerken AK Partili nice vekilin de bunlara katılması Sayın Cumhurbaşkanımızın bu sözleşmeyi iptalinden rahatsızlık duymalarını nasıl izah edebiliriz?Hatta “kazanımları kaybetmeyeceğiz” diyerek onların ekmeğine yağ süren tarzda Ankara Sözleşmesi, 6284 ve daha neler diyerek aileyi mahveden yaptırımlara yeni yollar açmalarına, çalışmalarına ne diyeceğiz?Görünüşte Meclis’te CHP ile mücadele ederken CHP’ye oh dedirtecek uygulamalar artık milletin gözünden kaçmamaktadır.Tek parti hükûmeti yok ve böyle bir sistemde de yaşamıyoruz. Siyaset oynak bir zemindir. Altınızın kayıp gittiğini gördüğünüzde çok geç olabilir.  Köprüden önce son çıkış! Uyanalım! Evet, uyanamazsak millet olarak daha sıkıntılı devrelerin başlangıcında olduğumuzu bilelim. Bizi, bin yıldır birlikte yaşadığımız güçlü yapımızı bölmek ve parçalamak isteyenler adım adım yol almaktadır.Nasıl önlenecektir bu?Evet, bunun tek bir yolu vardır. Gerçek bir millî eğitim programını hayata geçirmek ve bizi bin yıldır birbirimize bağlayan ortak değerlerimizi gençlerimize kazandırmaktan geçer… Zira eğitimdeki hataları telafi etmeniz çok zordur.Silah sanayiinde atılan dev adımları eğitimde atmanız için uzun yıllar gerekebilir. Hatta her şeyinizi yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirsiniz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın son üç yıldır bu yöndeki uyarılarının dikkate alınmaması gerçekten üzücüdür. Millî Eğitim’de millîliği hatırlatacak adımlar neredeyse hiç yoktur!Ayrıca ahlak eğitimi ve kültür sadece okullarda kazandırılmıyor. TRT kurumu bu yönde başrolü oynamalıdır.Fakat son dönemlerdeki TRT dizileri ve filmleri, TGRT’nin yıllar önce yaptıklarının topuğuna dahi erişemedi.Yıkıcılığı ise bir başka konu. Nitekim ramazan ayında yayınlanmaya başlayan Ahmed Yesevi hazretlerinin hayatını konu edinen dizi, daha birinci bölümünde Müslüman milletimizin kalbinde derin yaralar açtı.Yusuf-ı Hemedani hazretlerinin talebesi Abdülhalik Goncduvani hazretlerinin en yakını “Pir-i Türkistan” ve “Hace-i Türkistan” lakapları ile anılan Türk dünyasının bu emsalsiz siması büyük veli, kadın kız meclislerinde saz âlemleri ile mi gösterilmeliydi?Kime yaranmaya çalışıyorsunuz? FETÖ bir İstiklal Marşı ile milletimizin gözlerini boyuyordu. Yabancı ülkelerden getirttiği kızlı erkekli gruplara Türkçe ezberlettiği tek bir şarkıyı söyleterek işi bitiriyordu.Geri planda ise gençlerimizi nasıl bir kültür erozyonuna uğrattığını, onları hem ailesinden hem de milletinin değerlerinden nasıl koparttığını kimse sorgulamıyordu.Bülent Arınç’ın Moldavyalı kızları dinlerken akıttığı gözyaşları, bütün bu acı gerçekleri kapatıyordu.“Devletimizin yapamadığını Hocaefendi(!) yapıyor” diyerek ayakta alkışlıyordu.Nereden nereye gelindi görmediniz mi?Bakınız İmam Hatiplerde ilahiyatlarda deizmin tartışıldığı günlere geldik.Lütfen uyanın artık!CHP’li üç beş belediyenin yanlışlarını konuşarak vakit harcamayın!..Gençliğimize sahip çıkalım.Bu gidiş köprüden önce son çıkışı gösteriyor.  TEFEKKÜREğerçi hâne-i pür-nakştır sarây-ı cihânVelî kitâbeleri küllü men aleyhâ fânKınalızâde Âli Çelebi(Gerçi dünya yurdu nakışlarla dolu bir evdir ama,Kitabesinde “Üzerindeki her şey yok olacaktır” yazılıdır.)

AHMET ŞİMŞİRGİL – TÜRKİYE GAZETESİ

PAYLAŞ
Etiketler