Ali Haydar Efendi’nin evine gelen polislerle yaşadığı diyalog

Bir akşam üstüydü, sivil kıyafetli üç polis Ali Haydar Efendi’nin kapısını tıklattı. Ali Haydar
Efendi niçin geldiklerini, ne istediklerini sordu.

Polisler, kendilerine taharri (arama) emri verildiğini söylediler. İçeri girdiler, iğneden ipliğe
her şeyi aradılar. Oturduğu, misafir kabul ettiği, yattığı bütün odalar gözden geçirildi. Fakat asıl arama faaliyeti kitapların olduğu odada yoğunlaştı. Hususi evraklarından, mütalaa kitaplarına
kadar her şey tek tek incelendi.

Sivas, Erzurum, Rize ve Giresun’daki şapka karşıtı yürüyüşlerle alakalı, bir yazı ya da belge bulabilecekler miydi? Çok istiyorlardı fakat nafile… Konuyla alakalı tek sahife bile bulamadılar.
Evde İskilipli Atıf Hoca’nın “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı eserinden başka, dava ile
alakalı olacak hiç bir kanıt (!) yoktu. Memurlar giderken, Ali Haydar Efendi’ye kendileriyle birlikte merkeze kadar gelmesini rica ettiler.

Ev halkı polislerin gelişiyle tedirgin olmuştu, bu talep ise mevcut endişeyi büsbütün artırdı.
Niçin merkeze gitmeliydi?

Polisler bu sorunun cevabını vermede pekala zorlandılar, fakat sonunda harcı alem bir üslupla “Zabıtnameyi tasdik ettirmek için efendim” diye karşılık verdiler.
Ali Haydar Efendi Merkezde ne kadar bulunmam gerekli? Şayet uzun bir süre tevkif edileceksem, havaici asli yeye dair bir şeyler alayım …

-İhtiyatlı olmanızda fayda var.

Ve bu şekilde hapis günleri başlamıştı…

PAYLAŞ