Cübbeli Hoca Hasan Efendinin oğlu Hüsnü kılıç hakkında uyardı

Mahmûd Efendi -Kuddise Sirruhû- Hazretlerimizin, post-u şerifi üzerindeki sıcaklığı henüz taze iken kendisinin: “Onu bana yaklaştırmayın, o şeytandır” buyurduğu Hüsnü Kılıç’ın Efendi Hazretlerimizin makamını işgal etmesine daha ne kadar tahammül edeceğiz!

Hasan Efendi Hocamızın oğlu Hüsnü Kılıç’ın 2005 yılında Aktüel Dergisi’nde babasını, bizim de makbulümüz olduğu vechile; hakîkî mânâda sûfî olarak niteledikten sonra Efendi Hazretlerimiz hakkında “çocuk kadar saftır, kendisine Allâh’ı inkar edenler vardır denildiğinde üç gün hasta olur” diyerek aşağıladığını, Kur’ân-ı Kerîm’de cilbab âyetiyle emredilen çarşaf-ı şerîf’in bu yolda şart olmadığını ve kendisine şalvar cübbe giymesini tavsiye eden cahiller bulunduğunu söylediğini Efendi Hazretleri’ne İsmailağa Câmi-i Şerîfi’nin mihrabının önünde aktardığım zaman bana: “Haydi odama geçelim, bu iş çok mühim, bunun üzerine gidelim” buyurdu ve odaya geçtik. Bu duyduklarından Allâh için o kadar gazaplandı ki yüzü bembeyaz oldu, nefesleri sıklaştı hatta biz kalp krizi geçiriyor zannettik. Bu durumu görünce işi daha ileri götürmemek için müsaade istedim velakin buna daha ziyade öfkelenerek: “Otur, kimseden korkma” buyurduktan sonra: “Onlar Allâh yolunda cihad ederler ve hiçbir tenkitçinin kınamasından korkmazlar” âyet-i kerîmesini okudu. O sırada bu haberi duyanlar odaya akın etmeye başladı. Bunların arasında amcasının oğlu merhum Ahmet Ustaosmanoğlu Hocaefendi de bulunuyordu. O kendisine: “Efendi Hazretleri bu kadar sinirlenmeyin, belki de Cübbeli Hoca yanlış anlamıştır” deyince: “Ahmet yanlış anlamaz” buyurarak bu fakiri yalan yanlış konuşmaktan tezkiye etti. Bunun üzerine ben derginin getirilip okunmasını istedim. O sırada Efendi Hazretlerimizin mahdûmu Ahmet Hocaefendi içeri girdi ki onun söyledikleri ve Efendi Hazretleri’nin ona söyledikleri konusunu râbıta-ı şerîfenin ve tarîkat-i aliyye’nin bozulması gibi bir tehlike zuhûr ederse bilâhare açıklayacağım ama inşâellâh bu konuda bildiklerimi açıklamam gerekmesin diye duâ ediyorum. Derken Efendi Hazretleri Hüsnü Kılıç’ın dergideki röportajında geçen ağır ifadeleri işittikçe hiddetlenmeye başladı ve ona şalvar-cübbe giy diyenin kendisi olduğunu bilmeyecek kadar -hâşâ- saf olmadığına göre sözlerinin kime râci olduğu onun nezdinde sabit olarak: “ANNE BABASI BİZDENDİR, BU BİZDEN DEĞİLDİR. BU ŞEYTANDIR!” diye tekrar tekrar farklı ifadeler kullandı. Bunlardan birinde: “Annesi sâliha bir kadındı, onu çarşafın aleyhine konuşsun diye mi doğurdu, onun hanımı çarşaf giyiyor mu ki bu işleri konuşuyor, hanımı çarşaf giymeyenin benimle işi olmaz” ifadesini kullandı. O sırada odada bulunan ve hanımı çarşaflı olmayan fakat Efendi Hazretlerimiz nezdinde çok değeri olan bir ağabeyimiz kapıdan çıkarak hemen hanımına telefon açtı ve: “yaktın beni hanım, ne olur çarşaf giyme sözü ver de beni kurtar” diyerek hanımından çarşaf giyme sözü aldı. O sırada: “Hüsnü Kılıç’ı size çağıralım da bu sözlerden neyi kastettiğini kendisine sorun” denilince: “Onu bana yaklaştırmayın, o şeytandır” buyurdu, orada birisi ondan bahsederken ‘Hüsnü Abi’ tabirini kullanınca: “Abi deme ona” diye müdâhalede bulundu. Bu arada Hüsnü Kılıç hakkında söylediği ‘şeytan’ ifadesi 7 adedine bâliğ oldu. Bu esnada yaşanan ve bugün İsmailağa’da yetkili olan bazı zevatı zora sokacak birçok mevzûyu açıklama hakkımı mahfuz tutarak şimdilik bu kadar izah ile iktifâ ediyorum. Bu yaşananlara bu kardeşiniz başta olmak üzere birçok kişi şahit olmuştur, bunlardan bazısı şu anda merhum iken diğer bazısı ise hâlen hayattadır.

ŞU ANDA BU KONUYA GİRMEMİZİN SEBEBİ

Şu anda bu konuya girmemizin sebebi ise yakında paylaşılan bir videodur. Bu videoda göreceğiniz üzere; arkada ayakta duran kişi Hüsnü Kılıç’tır. Salih Hocaefendi deprem bölgesinde isteyenlere çarşaf dağıttıklarını anlatırken Hasan Efendi Hocamız tebessüm buyurarak ferah izhar ediyor, arkasında ise çarşafın dinde lazım bir şey olmadığını iddia ederek Efendi Hazretlerimizin ömrünü uğrunda tükettiği en büyük İslam nişanını iptal etmeye çalışan biri duruyor.

O halde soruyoruz! Efendi Hazretleri’nin yıllardır hizmet ettiği ğurfe-i seâdetinde kasıtlı olarak Hüsnü Kılıç’ı da çarşaf konusunda görüntüleyip ihvana servis edenler Efendi Hazretlerimizin hangi sözlerini unutturmayı hedefliyorlar? Bu planları yapanlar ileriye dönük ne sinsi gâyeler güdüyorlar?!

ÖZELDE HEYETİ BİRKAÇ KERE UYARMIŞTIM ŞİMDİ HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMEYİNCE ALAYINIZI UYARIYORUM!

Bazıları: “Sen bu konuda İsmailağa’daki yetkilileri uyardın da mı şimdi fitne çıkarıyorsun” diyecek olurlarsa, ben derim ki: “Ben bu hususta telefon etmeye lüzum görmedim, çünkü Efendi Hazretlerimizin vefatından sonra beni ziyarete gelen heyetin ileri gelenleriyle yaptığım saatler süren konuşmalarda bu konuda kendilerini uyardım, bereketin kaçacağından ve Efendi Hazretlerimizin himmetinin çekileceğinden korkuttum, onlar da bu konuyu heyette görüşeceklerini ve ciddiye alacaklarını söylediler. Aylar sonra bir daha görüştüğümde ne yaptıklarını sordum, daha bir şey yapamadık diyerek bu konuda âciz kaldıklarını itiraf ettiler. Fakat bu işin gün geçtikçe ilerlediğini ve bu kişinin birçok fotoğrafta ve videoda görülmeye başladığını duyunca, ekseriyetinizin bu kapıyı bulmasına vesîle olan bir âciz kardeşiniz olarak elle müdâhale edemediğim bir konuda hiç olmazsa dilimle ve kalemimle Efendi Hazretlerimin uyarılarını sizlere ulaştırarak ileride içine düşülmesi muhtemel bâtıl işlere karşı âgâh olmanız mülâhazasıyla sizleri tekraren UYARIYORUM!

HÜSNÜ KILIÇ’IN BU GÖRÜŞTE DEVAM ETTİĞİNİN DELİLİ

Hüsnü Kılıç’ın bu görüşlerinde devam ettiğinin en büyük delîli ise Efendi Hazretlerimiz hakkında, “Vov Oteldeki hafleye kandırılarak getirildi”  yazdıklarını duyduğu zaman kendilerinin adem-i sadâkati hakkında Pîrimiz Hazretlerinin ses kaydına mazhar(!) yegâne yayın organı olan Yeni Şafak’a ait TVNET kanalında Mahmud Efendi Hazretlerimizin vefatından hemen sonra çıktığı bir programda Hüsnü Kılıç’ın yüce mürşidimiz hakkında sarfettiği: “Ben kendisini iyi tanırım” iddiasından sonra “3 yaşında çocuk kadar saftır” tabirini tekraren kullanarak asrın müceddidi hakkında yaptığı hakarettir!

BU İŞLER CÂMİAMIZIN BEREKETİNİ KAÇIRIR VE EFENDİ HAZRETLERİMİZİN HİMMETİNİ BİZDEN UZAKLAŞTIRIR

Şu bilinsin ki; Mahmud Efendi Hazretlerimizin ğurfe-i seâdetinde böyle bir şahsın barındırılması Yüce Üstadımıza vefâsızlık sayılacağından dolayı büyük bir bereketsizliğe sebebiyet verecektir!

Rasûlüllâh Sallellâhu Aleyhi ve Sellem’in uzaklaştırdığı Hakem İbni Âs’ın oğlu Mervan İbni Hakem isimli kişiyi Hazreti Osman Efendimiz’in bir mektupla Mısır’a elçi göndermesinin akabinde o şahsın, yazıdaki “ب” noktasını “ت” yaparak: “Kabul edin” sözünü, “Katledin” manasına çevirmesi sebebiyle Hazreti Osman Efendi’mizin şehid edilmesiyle sonuçlanan süreçte yaşanan acıları ve 1400 senedir kapanmayan yaraları iyi düşünecek olursak büyüklerin uzaklaştırdıklarını yakında tutmanın uğursuzluğunun kötü meyvelerini yakında devşirmemiz kaçınılmaz olacaktır. (Bu konunun tafsilatı için bkz: Enver Şâh el-Keşmîrî, Feyzu’l-Bârî, 2/282)

EFENDİ HAZRETLERİMİZ BİZE KİMSENİN HATIRINI DEĞİL ANCAK ŞERÎATIN VE TARÎKATIN HATIRINI SAYMAMIZI EMRETMİŞTİR

Malum ola ki; Hüsnü Kılıç’ın kimin oğlu olduğu, kimin kardeşi olduğu, kimin kayınbirâderi olduğu ve kimlerin dayısı olduğu bizi hiç ilgilendirmez. Biz ancak Yüce Pîrimizin yolunu bozma ihtimali bulunan kimselerden Mahmud Efendi Hazretlerimizin müntesiblerini uyarmayı murad ediyoruz. Derdimiz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir. Ama bu uyarılar dikkate alınmazsa ileride yaşanacak fitnelerden biz mesul değiliz.

Daha Mahmud Efendi Hazretlerimizin sene-i devriyesi dolmadan göz yumulan bu vefasızlıklar hayra alâmet değildir!

BEN EFENDİ HAZRETLERİMİN: “KORKMA DOĞRUYU SÖYLE” EMRİNİN MUHÂTABIYIM!

Beklentisi olmayanın korkusu da olmaz. Acı patlıcanı kırağı çalmaz. Benim kaybedecek bir şeyim yoktur ama bazılarının kaybedecek çok şeyleri varsa adımlarını dikkatli atmalıdırlar. En azından hedefe ulaşana kadar takıyye yapmalıdırlar ama bu işleri kabak gibi ortada işlemeye devam ederlerse âhiretten önce dünyada patlarlar.

İSMAİLAĞA BÜYÜK HEYETİNE ARZ EDERİM

Sizlere olan hürmetimi bilmekte olduğunuza güvenerek ifade ediyorum ki; Hasan Efendi Hocamız sizi azletti ise bunu ihvâna bildirin, yok eğer azletmedi ise ki bizim bilgimiz bu yöndedir, o zaman Efendi Hazretlerimizin heyeti olarak sürdürmekte olduğunuz bu vazîfenin hakkını verin ve bu konulara müdâhil olun, zira ihvân-ı kirâm son zamanlarda ailelerin imzâsının sizin imzânızın önüne geçtiğini esefle müşâhede etmektedir ve bu işlerden en ziyâde uzak olan kapımızın bu duruma düşmesinden haklı olarak endişelenmektedir. Bu kapı ilim, amel ve ihlâs kapısıdır. Burada öne geçirecek olan yegâne vasıf takvâ ve kemâlâttır. Allâh-u Teâlâ, sizi bulunduğunuz bu önemli konumda hayırla muhâfaza eylesin ve hiç çekinmeden, azledilme endişesi taşımadan hakkı haykırmaya muvaffak eylesin. Âmîn!

Bu yazımı: “Bu konuda bildiğim ama şimdi söylemeyi münasip görmediğim diğer bazı konuları bir sohbetimde açıklamayı Allâh-u Teâlâ bana nasib etmeden önce ilgililere bu işleri düzeltmeyi nasîb eylesin” duâsıyla bitiriyorum. Âmîn!

PAYLAŞ