Nesih ve Mensuh Hakkında Deliller

   Nesih ve Mensuh meselesi ayeti kerime ve hadisi şerifler ile sabit iken bunu inkar edenlerin kendi görüşlerinden başka delilleri bulunmamaktadır.

   Nesih: İzale, bertaraf, ibtal ve yok etme; izale edilen şeyin yerine başka birinin konulması veya konulmaması, nakletme, kaldırma, hükümsüz kılma, istinsah etme, değiştirme, tahvil etme (nesha) fiilinin mastarıdır.

   Istılah âlimlerince nesh değişik şekillerde tarif edilmiştir. Neshin, ıstılâhî tariflerinin ortak noktaları alınmak suretiyle şu şekilde tarifi mümkündür: “Nesh, şer’î bir delil ile sabit şer’î ve fer’î bir hükmün daha sonra gelen yeni şer’î bir delille kaldırılması, ilgası, tebdil ve tağyîr edilmesidir.” Bu şekilde kendinden önceki hükmü kaldıran delile “nâsih”, hükmü kaldırılan delile de “mensûh” denilir.

   Alimler neshi ve mensuh meselesine ve bu konu ile alakalı ayetlere vakıf olmayanların ayetlerden hüküm çıkarmaya çalışmalarının ve Kur’andan vaaz vermelerinin caiz olmadığını bildirmişlerdir.

   Kur’an-ı Kerimde bu konuda çok açık ayetler bulunmaktadır. Şöyle ki:
“Biz herhangi bir ayeti nesheder veya onu unutturursak, ondan daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki; gerçekten Allah her şeye Kadir’dir.” (Bakara 106)

   “Biz bir ayet yerine başka bir ayeti değiştirdiğimizde, o kişiler: ‘Sen ancak bir uydurucusun!’ derler. Oysa Allah neyi indireceğini pek iyi bilmektedir. Doğrusu onların pek çoğu bilmezler.” (Nahl 101)

   “(Ey Habibim) Biz seni okutacağız da sen asla unutmayacaksın. Ancak Allah’ın dilediği müstesna. Çünkü O âşikârı da bilir, gizliyi de” (el-Âlâ, 6-7)

   Bu gibi ayetler Allahu Teala’nın indirdiği bir ayeti lafzen veya hükmen kaldırıp/unutturacağını beyan etmektedir. Şimdi birkaç örnek ile konuyu genişletelim..

Nesih 3 şekilde olur.
1- Lafzı ve manası mensuh (kaldırılmış) olan
2- Yalnız manası (hükmü) kaldırılıp lafzı mevcut olan
3- Lafzı lafzı kaldırılıp manası baki olandır.

LAFZI VE MANASI KALDIRILMIŞ OLAN
   Hazreti Enes (Radıyallahu anh) nı şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Allahu Teala, Meune kuyusunda öldürülenler hakkında ayet indirmiş di ki, biz o ayeti nesh olununcaya kadar (kaldırılıncaya) kadar okurduk. Şöyle ki:
   “Dikkat edin! Kavmimize ulaştırın ki, şüphesiz biz Rabbimize kavuştuk. Bizden razı oldu ve bizi razı etti.”

MANASI (HÜKMÜ) KALDIRILIP LAFZI BAKİ OLAN
   1- Mesela Enfal suresi 65. ayeti kerimesinde sabırlı 20 kişinin 200 kişiye, 100 kişinin 1000 kişiye gelip gelebileceği yani böyle bir karşılaşmadan kaçmanın haram olduğu belirtilmektedir. Hemen sonraki 66. ayeti kerimede ise Allahu Teala sayı ve zafiyet bakımından bir zafiyetin olması, ümmetin kolaylığı için sabırlı 100 kişinin 200 kişiye, 1000 kişinin 2 bin kişiye galip geleceğini yani 1’e 2’lik bir karşılaşmadan kaçılmasının haramiyetini beyan etmiştir.

   Ayetlerin meali şöyledir: “Ey nebi! İnsanları savaşa teşvik et! İçinizden sabredici yirmi kişi bulunursa iki yüz kişiye galip gelirler. Sizden (sabırlı) yüz kişi bulunursa, o kafir olmuş kimselerden bin (kişiy)i yenerler…..” (Enfal 65)
   “Allahu Teala sizde bir zafiyet olduğunu bilmiş ve şuanda bir hafifletme yapmıştır. Artık içinizden sabırlı yüz kişi bulunursa, iki yüz (kişiy)e galip gelirler. Ama aranızdan (sabırlı) bin (kişi) bulunursa, Allah’ın izni (ve desteği) ile iki bin (kişiy)e galip gelirler. Zaten Allah o sabredenlerle beraberdir” (Enfal 66)

   Görüldüğü üzere bir ayet diğer ayetin hükmünü neshetmiştir. Ayetin lafzı vardır ancak hükmü kalkmıştır.

   2- Başka bir misal miras ile ilgilidir. Bakara Suresi 180. ayetinde geçen mü’minlerin servetlerindne bir kısmını anne-baba ve yakınlarına vasiyet etmelerinin farz oluşu Nisa Suresi 11 ve 12. ayetlerinde miras taksiminin kesinleşmesi ile kaldırılmış, artık yapılacak vasiyetler geçersiz sayılmıştır. (İslama göre kişi mal varlığını ölmeden önce istediği dağıtabilir ancak malının dağıtımının öldükten sonrası için yaptığı vasiyet geçersizdir.)

   Kur’an-ı kerimde bu konuda bir çok örnek vardır. Yukarıda da denildiği gibi nesh ve mensuh meselesini bilmeyenlerin Kur’an-ı Kerimden vaaz vermeleri doğru değildir.

LAFZI KALDIRILIP MANASI BAKİ OLAN
   Mesela recim meselesinde zina eden erkek ve kadının recm edileceği hakkındaki ayetin lafzı sonradan kaldırılmıştır. (Hükmü geçerli olmakla birlikte bu konuda Resulüllah Efendimizin mütevatır derecesine ulaşmış inkar edilemeyecek hadisleri mevcut olduğundan recim konusu inkar edilemez.)

   Abdullah b. Abbas (r. anhümâ), Hazreti Ömer’in minberde şöyle dediğini rivâyet etmiştir. “Cenab-ı Allah Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i hak ile göndermiş ve O’na Kitab’ı indirmiştir. Recm ayeti de O’na indirilen ayetlerden idi. Biz bu ayeti okuduk, ezberledik ve anladık. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) recmi uyguladı, ondan sonra biz de uyguladık”. Korkarım, zaman geçince birileri çıkıp “Biz Allah’ın kitabında recmi bulamıyoruz” der ve Allah’ın indirdiği bir farzı terkederek sapıklığa düşerler. Şüphesiz recm, Allah’ın kitabında, evli olmak, şahit, gebelik veya ikrar bulunmak şartıyla, zina eden kimse aleyhine bir haktır” (Müslim, Hudûd, 15).

   Hazreti Ömer’in sözünü ettiği okunuşu mensuh ayet şudur: “İhtiyar erkekle ihtiyar kadın zina ederlerse, onları recmedin” (Mâlik, Muvatta’, Hudûd 10; İbn Mâce, Hudûd, 9; Ahmed b. Hanbel, V, 132, 183). Hazreti Ömer’in recmi, Medine minberinden ilân etmesi, içlerinde bir çok sahabe bulunan cematten hiç birinin buna karşı çıkmaması, recmin sabit olduğunu gösterir (Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1978, VIII, 350). es-Serahsî (ö. 490/1097). Ömer (Radıyallahu anh)’in şöyle dediğini nakleder:

   “Eğer insanlar, Ömer Allah’ın Kitabına ilave yaptı demeyecek olsalar, “ihtiyar erkekle ihtiyar kadın zina ettikleri…” ifadesini Mushaf’ın haşiyesine yazardım” (es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut 1398/1978, IX, 37).

   Bazıları Resulüllah’ın hadisi ile ayetin neshedilemeyeceği, dolayısıyla bu hükmün geçersiz olduğunu iddia ederler. Yani recim cezasının olmadığını söylerler. Halbuki yukarıda da okuduğunuz gibi bu ayetin lafzı kalkmış ancak manası sabit kalmıştır…

ELİMİZDEKİ KUR’AN CEBRAİL’İN SUNDUĞU KUR’ANDIR
   Şu da bilinmelidir ki, elimizde bulunan Kur’an-ı Kerim Cebrail (Aleyhisselam)ın Efendimize arzettiği (sunduğu) son şeklidir.

   Ubeydetu’s-Selmani’nin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
   “Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in vefat ettiği sene, O’na arzedilen (sunulan) kıraat (Kur’an okunuşu) Hazreti Osman (Radıyallahu anh) ın bütün insanları üzerine topladığı (herkesin razı olduğu) ve bütün insanların ittifakı (birliği)yle okuduğu kıraattır. (Suyuti, D. Mensur 1/258)

   İbn-i Mesud (Radıyallahu anh) ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Cibril-i Emin her sene bir kere, Kuran’ı Efendimize arz ederdi. Son sene iki kere arz etti. İşte ben o sene Resulüllah’tan Kuran’ı aldım.” (Suyuti, Dürrul Mensur 1/259)

   Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Allahu Teala dinin yeni yeni oturduğu zaman diliminde bazı ayetler indirmiş ve daha sonra unutturmak sureti ile onları kaldırmıştır. Bazı ayetlerin hükmünü diğeri ile neshetmiştir. Ehli Sünnetin ittifak ettiği görüş nesih ve mensuhun olduğudur. Siz, televizyonlara çıkan yerden bitme ne olduğu belirsiz, hadis, müctehid tanımayan, işine gelmeyen ayeti bile görmeyen körlere aldanıp da ehli sünnetten şaşmayın..

www.ihvanlar.net

PAYLAŞ