Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretlerinin şairliği

Hakk ve hakikat dostuAzîz Mahmûd Hüdâyî hem bir âlim hem de iyi bir şairdir. O, ilmî ve tasavvufî eserlerinin yanında şiir ve ilâhîler de yazmıştır. O, divan edebiyatına vakıf olmasına rağmen şiir alanında Hoca Ahmet Yesevî ve Yunus Emre gibi mutasavvıf şairlerin yolundan yürümeyi tercih etmiştir. Tasavvufî halk edebiyatı alanında hikemî, tasavvufî ve ahlâkî konuları içeren pek çok şiir yazmıştır. Duygu ve düşüncelerini şiir diliyle ifade etmiştir. Aslında o, bu tarz şiirler yazarak dinî, tasavvufî ve ahlâkî malumatları geniş kitlelere aktarmaya çalışmıştır. Bu şiirlerin büyük çoğunluğu Divân’nda bulunmaktadır.

Azîz Mahmûd Hüdâyî ömrünü Rabbi’ne iyi kul olma gayreti içerisinde geçirmiştir. Bununla kalmamış, bu yolda birbirinden kıymetli talebeler de yetiştirmiştir. O, Allah’ı dünyanın içindekilerden daima üstün tutmuş, onunla hemhâl olmuş, dünya malına, dünyevî makam ve mevkilere hiçbir zaman değer vermemiştir. Bu görüşünü şiirlerine şöyle yansıtmıştır: “Neyleyeyim dünyayı/Bana Allah’ım gerek./Gerekmez mâsivâyı/Bana Allah’ım gerek//Ehl-i dünya dünyada/Ehl-i ukbâ ukbâda/Her biri bir sevdada/Bana Allah’ım gerek//Dertli dermanın ister/Kullar sultanın ister/Âşık cânânın ister/Bana Allah’ım gerek/Bülbül güle karşı zâr/Pervâneyi yakmış nâr/Her kulun bir derdi var/Bana Allah’ım gerek//Beyhûde hevâyı ko/Hakk’ı bula-gör yâ hû/Hüdâyî’nin sözü bu/Bana Allah’ım gerek”

Dünya kurulalı beri nice kere dolup boşalmıştır. Kimler gelmiş, kimler geçmiş bu fani dünyadan. Her gelen burada bir gurbet hayatı yaşayıp ömrün ahirinde asıl yurduna göçmüştür. Bazıları bu yalan dünyada hoş bir seda bırakırken, bazıları da zulmüyle anılmıştır. Onlardan geriye sadece mezar taşları kalmıştır. Onun içindir ki dünyadan vefa ummak kuru bir hayaldir. Bunu Hüdâyî Hazretleri bir şiirinde “Yalan dünya değil misin?” nakaratıyla bakın ne veciz bir şekilde ifade ediyor: 

“Kim umar senden vefâyı/Yalan dünya değil misin?/Muhammedü’l-Mustafâ’yı/Alan dünya değil misin?

Yürü hey bî-vefâ yürü,/Sensin hod bir köhne karı/Nice yüz bin erden geri/Kalan dünya değil misin?

Kastedip halkın özüne,/Toprak doldurup gözüne,/Ehl-i gafletin yüzüne/Gülen dünya değil misin?

Eğer, şâh u eğer bende/Her kişiyi salan bende/Kimse mekân tutmaz sende/Vîrân dünya değil misin?

Kimisini nâlân edip/Kimisini giryân edip/Âhir-i kâr uryân edip/Soyan dünya değil misin?

İşin gücün dâim yalan/Çok kişiden arta kalan/Nice kerre boşaluben/Dolan dünya değil misin?”

Hüdâyî’nin Peygamber sevgisi tarif edilemeyecek kadar büyüktür. O, ömrü boyunca Peygamber-i Zîşan’ı kendisine rehber edinmiş, onun mübarek izinden aşkla yürümüştür. Hâl ve hareketlerini nebevî süzgeçten geçirmiştir. Peygamberimize şöyle seslenmiştir: “Kudûmun rahmet ü zevk u safâdır yâ Rasûlâllâh/Zuhûrun derd-i uşşâka devâdır yâ Rasûlâllâh/Nebî idin dahî Âdem dururken mâ u tıyn içre/İmâmü’l-enbiyâ olsan revâdır yâ Rasûlâllâh/Hüdâyî’ye şefâat kıl eğer zâhir eğer bâtın/Kapına intisâb etmiş gedâdır yâ Rasûlâllâh”

dünyabizim.com M. Nihat Malkoç

PAYLAŞ