Işid'e Türkiye ve Avrupa'da nasıl adam topladılar?

    Değerli kardeşlerimiz, İhvanlar.net olarak IŞİD belasına karşı Türkiye’de ilk uyarıyı yapan internet sitesiyiz. Suriye’deki gelişmelere binaen şu yazıyı yayımlamıştık: BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ
   Şimdi de sizlere bu kukla oluşumun Türkiye ve Avrupa’dan nasıl adam topladığını anlatmaya çalışacağız.

IŞİD’E NASIL ADAM TOPLANDI

   Bu oluşumu meydana getiren zihniyetin tohumları son 20 – 25 yılda Suudi Arabistan’ın Türkiye’de kurdurduğu ve finanse ettiği vakıflar, İngiltere dahil Avrupa’ya “tebliğci” sıfatıyla gönderdiği imamlar vesilesiyle atılmaya çalışıldı.
   Bildiğiniz gibi Suudi Arabistan, İngiliz ajanlarının kurdurduğu ve silah zoru ile kabul ettirilen “Vehhabi” adıyla maruf bir mezhebe tâbi. Bu mezhep sayesinde Arapların tüm İslam alemi ile inanç yönünden bağı koparıldı. İslam alemi vahdetini kaybetti.
   Suudi Arabistan’ın Vehhabiliği yayma çabası eskiden oraya giden hacılar tarafından canlı canlı müşahede edilirdi. Hacılara yoğun vehhabi propagandaları yapılırdı. Daha sonra bu çalışmalar gevşetildi. Şimdilerde Vehhabilerin bazı kitaplarını Türkçe’ye çevirip bedava dağıtıyorlar. (BURADAN BAKABİLİRSİNİZ)
   Vehhabiler kendi batıl mezheplerini yaymayı istiyorlar ancak İslam alimleri de boş durmuyor, bu batıl mezhebe reddiyeler yaparak yanlış görüşlerini çürütüyorlardı.
   Vehhabilik bu sebeple tüm İslam aleminde zemin kaybetti ve reddedilen hatta tepki ile karşılanan bir mezhep haline geldi.
   Bunun farkına varan İngiliz kuklası Vehhabiler formulü çoktan bulmuştu…

KOD ADI: SELEFİLİK

   Vehhabilik çöplüğüne “Selef” örtüsü örttüler. Ancak bunu yaparken de Selef-i Salihin dediğimiz Peygamberimizin ve eshabının yolundan gidenlerin değil, İbn-i Teymiyye ve izinden gidenlerin “Selefiliğini” kullandılar. Çünkü gerçekten “Selef” olarak adlandırılanlar Peygamberimiz nasıl inanıyor ise öyle inanıyor, müteşabih ayetlere olduğu gibi iman edip tevil etmiyordu.
   Bunlar ise Resulüllah’ın ve eshabının yolundan ayrıldılar ve birçok bidat görüş ortaya attılar. Kur’an-ı Kerimde geçen ayetler yanlış yorumlayarak “Allah’a el, yüz” isnat ettiler. Allah’ın yukarıda olduğunu ve oturup kalktığını iddia ettiler. Resulüllah’ın hadislerini hiçe sayarak Kur’an-ı Kerimi kendi fikirlerine göre yorumladılar. Eshâb-ı kiramın bile dinde selâhiyetli olmadığını ileri sürerek mezheb veya mezheb imâmına bağlanmayı, dîni anlamamak ve küfre sapmak gibi değerlendirip herkesin kendi mezhebini, kendi dinini Kur’an’a bakarak yaşayabileceğini zırvaladılar.
   Bunların en belirgin özelliği ise “TEKFİRCİLİK”tir.
   “Selefilik” adı ile kurulan bu tezgahın işleyebilmesi için “tekfircilik” yani “kafirlikle suçlama” gibi bir mekanizma geliştirdiler.
   Bunlara göre Resulüllah’ın hadis-i şeriflerini dinde geçerli görmek “şirk”, Peygamberimize dönmek ve O’nun hürmetine Allah’tan istemek “şirk”, kabir ziyareti “şirk” vs.
   Bir çok konuda Müslümanları şirk ile suçluyor ve kafir olduklarına hükmediyorlar. Bunun için de kendi kafalarına göre yorumladıkları ayetleri delil olarak getiriyorlar.

ŞİRK VE TEKFİR SİLAHI

   Onların silahı budur; şirk ve kafirlik
   Kurulan tezgahın işleyebilmesi için bu iki silahın kullanılması gereklidir. Aynı silahı İngilizler’in kurdurduğu Vehhabilik de kullanmıştı. 1765 yılında ölen Muhammed bin Suûd’un yerine geçen oğlu Abdülazîz bin Muhammed ile birlikte “müşrik” olarak suçladıkları Müslümanların köylerini yağmalamışlar, İslam alimlerini kılıçtan geçirmişlerdi.
   İşte bu “tekfircilik” akımı, Müslümanı Müslümana öldürtmenin “meşruluğunu” kazandırmaya çalışmaktır.
  Çünkü karşısındakinin “şirke” düştüğüne ve “müşrik” olduğuna inanan bir insan hiç çekinmeden savaşacak, onu öldürmeyi bir cihad sayacaktır.
Bunun neticesinde de ölen ve öldüren “Allah’u Ekber” diyecektir.

HEDEFLERİ MÜSLÜMANLARDIR

   Kukla bir zihniyete sahip oldukları için yönlendirmeye açıktırlar. Bu sebeple tek hedefleri Müslümanlar olmuştur.
   Mısır’da Müslüman Kardeşlerin iktidara gelip İslamî bir yönetime doğru ilerlemesine ilk olarak yine Mısır’da bulunan “Selefi Nur Partisi” karşı çıkmıştır. Mursi’nin devrilmesine ilk sevinenler onlardır ve Sisi’ye destek verenler yine onlar olmuştur.
   Bütün bunlar bile ne kadar tehlikeli oldukları gözler önüne sermektedir.

SELEFİLERİN HEDEF KİTLESİ

   İşte bu akım İngilizlerin kurduğu tezgah ile Suudi Arabistan’ın finansörlüğünde Türkiye dahil Avrupa’da bir çok ülkede kurulan vakıf ve dernek çatısı altında, Avrupa’da daha çok imamlar ile bu akıma adam kazandırmak için çalışmaktadırlar.
   Türkiye’de hedef daha çok gençlerdir. Kullanılan argümanlar ise “Daru’l Harp, Tağut, Rejim, oy, cuma, hilafet, cihad, tevhid, şirk” gibi meselelerdir.
   Avrupa’da ise hedef kitle özellikle yeni Müslüman olanlardır. Orada kullanılan argümanlar ise daha çok “tevhid, şirk, tağut, hilafet ve cihad” üzerine şekillendirilir.

İSLAMI YÖNLENDİRME ÇABASI

   Türkiye’de hücresel bir yapılanma ile başlayıp kurdukları vakıflar ve nereden geldiği belli olmayan hocalar sayesinde özellikle (İlahiyat yapılanmasıyla) Üniversite gençliğini ve ulaşabildikleri insanları etkilemeye çalışırlar.
   İslami ilimlerde temeli olmayanların, kavram ve kaideleri bilmeyenlerin bunların tuzağına düşmesi çok kolaydır. Çünkü kendi felsefelerine ve ideolojilerine göre yorumladıkları ayetlerden deliller sunarlar. Kur’an-ı Kerimi öne sürdükleri için de ilimsiz insanların tuzağa düşmesi kaçınılmazdır.
   Bu sayede İslam’a yönelen gençliği Türkiye’de “selefilik” bataklığına çekmektedirler.
   Avrupa’da ise durum vahimdir. Çünkü hedef kitle çoğunlukla yeni Müslüman olanlardır. Yeni Müslüman olan Avrupalı’nın zaten İslam’dan bir bilgisi yoktur. İslamı öğrenmek için müracaat ettiği yer kendisine “İslam” diye ne sunacak ise onu “İslam” diye kabul edecektir.
   İşte bu noktada Suudi Arabistan’ın Vehhabi imamları büyük iş görmektedir. Yeni Müslüman olup, İslamı öğrenmek için kendilerine müracaat eden Avrupalılara kolaylıkla Vehhabiliği “Selefilik” adı ile, Hak bir mezhep gibi telkin etmektedirler.

HİDAYET BULANLARIN HEYECANINI KULLANIRLAR

   İslami çevrede olanlar şunu çok açık bir şekilde müşahede etmiştir ki, günah bataklığından veya başka bir dinden İslam’a dönüş yapan insanlarda bir heyecan olur. İslamı eksiksiz yaşama ve yaşatma gayreti içerisine girerler. Hareketlerinde, tavırlarında ve hatta mimiklerine bu heyecanı görürsünüz.
   İşte Selefilik bu heyecanı bir fırsat olarak bilir ve bunu aşırılığa çevirir.
   Yukarıda da bahsettiğimiz gibi kendileri gibi inanmayan Müslümanlar dahil diğer tüm insanların “müşrik” olduğunu telkin ederek “tevhid” istismarı yapar, her yerin şirkle dolduğunu dolayısıyla “cihad” ederek “müşriklerle(!)” savaşmaya çağırır, İslami Devlet hayali ile kandırırlar.

ADAMLARI BÖYLE TOPLADILAR

 Irak’da Şiilerin baskısından kurtulacağını ümid eden çeşitli aşiretlerin de katkı sağladığı, müsteşriklerin yeni 11 Eylülü Işid oluşumuna zeminini hazırladılar ve İnsanların Allah yolunda cihad aşkını kullanarak bu oluşuma katılmalarını sağladılar.
   Türkiye ve Avrupa’dan Selefi görüşlü vakıflar vesilesiyle bu oluşuma katılmak isteyenleri her türlü yol ihtiyaçlarını karşılamak sureti ile gönderdiler.
    Şuan Türkiye’de sosyal ağları araştırdığınız zaman bile “Selefi, vehhabi (muvahhid derler)” adlı profillerin Işid’e nasıl destek olduğunu görürsünüz.
    Size bir kaç misal gösterelim:

   Gördüğünüz gibi “selefi, tevhid, hilafet, vehhabilik” kavramları nasıl da öne çıkıyor.
   Bu hesapların çoğu insanları kışkırtmak için açılan sahte hesaplar. Sosyal sitelerde çalışmaları böyle yapıyorlar. İnsanların arasına katılarak zihinlerini bulandırmaya çalışıyorlar.
   Ancak aralarında gerçekten Allah (Celle Celaluhu) yolunda cihad etmek isteyen veya cihad aşkı olan kandırılmış insanlar var. Onlara içinde bulundukları kurumları veya bağlı oldukları hocaları yukarıda bahsettiğimiz yanlış görüşleri (tekfirciliği) aşılamış, Işid’i Allah yolunda cihad edip, şeriatı getirmek isteyen bir ordu olarak benimsetmiş.
   Dolayısıyla bu oluşumun kukla olduğunu ve bazı emperyalist emellere hizmet ettiğini anlayamazlar.

 TÜRKİYE TEDBİR ALMALI

   Türkiye yöneticileri bu konuda tedbir almalıdır. Bu Selefi vakıflar denetlenmelidir. Müslümanlar uyarılmalı ve şuurlandırılmalıdır. Diyanet İşleri, bu akıma karşı bilgilendirici hutbeler hazırlamalı, gerekirse kamu spotu gibi kısa reklam filmleri ile bu akımların yanlış yolda olduğu anlatılmalıdır.
   Şia ve Selefilik adı altında Vehhabiliğin ülkemizde cirit atmasına engel olmalıyız… Gelecek nesiller için bunu yapmalıyız…
www.ihvanlar.net

PAYLAŞ