Modern İslam algısı karşısında hata eden Müslümanların hali

Modernizm ve Modern İslâm Algısı karşısında bizim hatamız; kusuru dinimizde veya dini algılayışımızda aramak oldu. Bir kere terakki olarak görülen şeyin gerçekten terakki olduğunu kim söylemiş? O Batı’nın ahlak ve değerden yoksun ilerleyişidir. Dikkat edin, “ilerleme” , “çağdaşlık” kelimelerinin ne büyük bir imajinatif gücü var! Siz hiç, “Gelin şu ‘ilerleme’ denen şeyi bir tartışalım. İyisiyle, kötüsüyle, artısıyla, eksisiyle masaya yatıralım” diyebilen birine rastladınız mı?

Ben diyorum ki, bu anlamda bir terakkiye İslâm manidir. Hangi terakkiye? Elbette batılı anlamdaki terakkiye. Hormonsuz ve katkı maddesiz yiyeceğin bulunmadığı, ahlak ve maneviyatın köşe bucak sürüldüğü, çıkar ve sömürü üzerine kurulu terakkiye. Hiç düşündünüz mü ABD niçin bir “şirketler devleti”dir? Her şeyi, ahlakî ilkeleri bile ekonominin belirlediği bir ortamda, evet ilerlersiniz, ama hala “insan” olarak kalıp kalmadığınız bence şüphelidir.

Bugün düşünün ki, İslâm dünyasının elinde en son teknoloji olsun. Biz atom bombası veya nükleer silah yapamayız. Neden? Çünkü İslâm’ın savaş hukukuna ve ahlâkına aykırıdır. Kadınlara, çocuklara, yaşlılara, din adamlarına, sizinle savaşmayanlara dokunamazsınız. Peki bunları yapmadan nasıl kullanacaksın atom bombasını?.

O halde, Modern düşünce ve hayat tarzını mutlaklaştırdığımız sürece biz her halükârda yenilmeye(!) mahkumuz.

Zira bu durumda başkalarının ürettiği değer yargısı, hedef, ilke, kaygı ve korkular ekseninde yaşamayı alternatifsiz olarak kabul etmiş oluyoruz. Mesele gelip sonunda kaba güce dayanıyor ve burada tıkanıyoruz. “Başkaları gelip silahıyla bizi dize getirmesin diye, biz de aynı güce ulaşmalıyız” diyoruz. Oysa bu gücün dün Anadolu’da, Vietnam’da ve Afganistan’da işe yarayıp yaramadığını görmüş olmamız gerekiyordu. Ama öylesine yoğun bir propaganda rüzgârının etkisindeyiz ki, neden korkmamız ve neye saygı duymamız gerektiği konusunda bile kendimiz karar veremiyoruz çünkü modern düşünerek kurtulabileceğimize(!) biz karar verdik.

Doç. Dr. Ebubekir Sifil Hoca

PAYLAŞ