Mehmet Görmez cevap veremediği hocalara tazminat davası açtı
Mehmet Görmez Diyanet’te yedi sene (2003-2010) başkan yardımcılığı ve yedi sene de (2010-2017) başkanlık yapmış bir şahsiyettir. O, 15 Temmuz meş’um darbe girişiminde yaptıkları ve öncesinde yapmadıkları ile ilgili olarak çok tartışıldı. FETÖ projesi olduğu kesinleşen “Kutlu Doğum Haftası”na sahip çıktığı ve aslına döndürmediği ve bu konuda ayak dirediği için de görevinden alındı.
2010-2016 yılları arasında FETÖ örgütü ile devlet büyük bir mücadele verirken hiç sesini çıkarmaması nedeniyle çok eleştirildi.
Yine Kuramer’deki dini yıkıcı faaliyetleri konusunda onlarca yazdığımız yazıya ve sorduğumuz suallere karşı kör ve sağır davrandı!..
Aradan yedi yıl geçtikten sonra İDE’deki faaliyetleri ile yeniden gündeme gelmeye TV’lerde arzıendam etmeye başladı.
Bu itibarla 07.07.2023 tarihinde Türkiye gazetesinde yayımlanan, “Görmez’i parlatma faaliyeti mi?”, başlıklı yazımı baz alarak mahkeme yolunu tuttu ve şahsıma karşı 100 bin TL’lik tazminat davası açtı! Bu davanın davalı ve davacı ile hiçbir irtibatı olmayan Beykoz Adliyesi’nde açılmış olması da ayrıca manidardır.
Eski Diyanet İşleri Başkanı Görmez’i çeşitli mevzulardaki icraatları, yazılarındaki fikirleri ile pek çok defa eleştirdim. Bu eleştirilerim aralıklarla altı sene kadar devam etti. Hatta kendisini defalarca TV kuruluşlarına davet ettim. O ise bunları tartışmak ve cevap vermek yerine mahkemeye koştu. Dava dilekçesinde iddialarımı somut bir şekilde çürütecek bilgi ve belgeler ortaya koymak yerine “kişilik haklarına açıkça saldırı” denilerek geçiştirilmiştir.
Bir kamu görevlisi ve bir ilim adamının böyle bir suçlama ile mahkemeye koşması gerçekten akıl sınırlarını zorlayan bir durumdur. Siz, önemli bir kamu görevlisi olarak icraat yapacaksınız. Herhangi bir işinizden dolayı tenkit edilince de, “kişilik haklarım elden gitti” diyeceksiniz. Siz çeşitli eserler ve görüşler ortaya koyacaksınız. Hatta öyle ki peygamberlerin aleyhinde görüş belirteceksiniz, fakat kendiniz tenkit edildiğinizde “saygınlığım elden gidiyor” diye bağıracaksınız.
Sabah akşam okullarda ders verdiğiniz talebelerinize hür düşünceden ve tenkidin öneminden bahsedeceksiniz, fakat bu tenkit şahsınıza yapılınca büyük rahatsızlık duyacaksınız.
Bu durumda hür düşünce, tartışma ve tenkitlere açık olma prensipleri rafa mı kaldırılmak isteniyor. Yoksa ilimde, fikirde diktatörlük devri mi açılıyor!..
Dava konusu yazıya gelince, birinci olarak asla bir hakaret, küfür ve saygısızlık yok. Peki rahatsız olduğu noktalar neler ve asıl rahatsız olması gereken kimler? Bir değerlendirelim bakalım!
“Tevbe et, pişmanlığını bildir!”
Ey Görmez! Sen Diyanet’te yedi yıl başkan yardımcılığı, yedi yıl da bizzat başkanlık görevlerinde bulunurken, dini kullanarak nesilleri ifsat eden FETÖ konusunda milleti, gençleri ve hatta siyasetçileri bir gün olsun uyarmayacaksın! Uyarmak bir yana ortak faaliyetlerde bulunacaksın.
Bu durumda sana sormazlar mı, Diyanet’in kuruluş maksadı ve görevleri ile ilgili kanunun 1. maddesini hiç mi okumadın?
Bakınız birinci maddede ne yazıyor:
“İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Cumhurbaşkanlığına bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.”
Hal böyle iken FETÖ gibi örgütlerin İslam’ı bozmak konusundaki faaliyetleri hususunda halkı aydınlatma görevini kim yerine getirecektir? Uyarı vazifesini ben mi yapacağım?!.
FETÖ örgütü yıllar içerisinde yüz binlerce gencimizi ifsat etti.
“Peygambersiz bir İslam” düşüncesi ile dinimiz üzerinde yıkıcı faaliyetlerde bulundu. Kutlu doğum haftası ve ılımlı İslam projeleri ile dinde yaralar açtı. 28 Şubat sürecinde siyasete müdahale ile darbe faaliyetlerinin içerisinde yer aldı. 2010 yılından itibaren gezi olayları, 27 Aralık davası, şike davaları gibi ülke ekonomisine ağır darbeler indiren girişimlerin başını çekti.
Siz ise bu dönemde hazırlatmış olduğunuz eserleri kendisine, “Şahsım da dahil çağımız İslam nesillerinde büyük emekleri olan zât-ı âlilerinin yüksek ıttılaına ve tenkidatına arz etmekten şerefyâb olduğumu ifade ederim”diyerek övgülerle sunuyordunuz. Bizzat siz başta olmak üzere çağımızın nesilleri üzerinde FETÖ’nün ne emekleri oldu söyler misiniz?
Nihayet bu örgüt, 15 Temmuz işgal girişimini kanlı bir şekilde yürürlüğe soktu. Milletimiz 251 şehit ve binlerce yaralı vererek bu işgal girişimini püskürttü.
Herkes bilir ki böyle yarı sinsi yarı açık bir terör örgütünü en iyi bilmesi gereken ve halkı uyandırması beklenen teşkilatımız Diyanet olmalıydı. Zira FETÖ, bütün bu faaliyetlerde ve halkı ifsat etmede en çok dini kullandı.
Şimdi size sesleniyorum ey Görmez:
“Sana tavsiyem bu haşhaşiye yaptığın övgülerden ve yapmadığın ikazlardan tevbe et ve pişmanlığını bildir. 251 şehidin ve binlerce gazinin sorumluluğunu üstlen, aydınlatma görevimi yapamadım diyerek Türk milletinden özür dile. Görevini ihmal ettiğini kabul et. Ben sana 100 bin lira veririm. Mahkemeleri meşgul etme!..”
Sen bu devletin en saygın makamı olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı yıllarca işgal ettin. FETÖ’ye tek kelime etmedin. Halkı aydınlatma görevini yapmadın, asli vazifeni ihmal ettin. Sana dava açan da olmadı. Sen ise seni ikaz eden ve seni doğru yola davet eden adama dava açtın!
Tekrar uyarıyorum tevbe et, bu millet seni affetsin. Tevbe et Allah seni affetsin. Tüm yaptıklarına rağmen, “din nasihattir” diyerek yine uyarıyorum. Tevbe et kurtul. Pişmanım de affa uğra, mahkeme koridorlarında ve paranın peşinden koşma!..
İnsaf ile düşünelim!
Bu kadar büyük felaketlere sebep olan örgüt hakkında, en azından işgal girişiminden sonra, Diyanet teşkilatında görev yapan üst düzey görevlilerin insani ve vicdani olarak, “Biz bu işe zamanında tedbir alamadık, en azından halkı uyarı vazifesini yapamadık” diyerek özür dilemeleri ve çekilmeleri gerekmez miydi?
Ülke için canını veren şehitlerin ve gazilerin acılarını hissetmeleri gerekirdi.
Peki onlar ne yaptılar. FETÖ’nün dinde açtığı yaralardan biri olan “Kutlu Doğum”a sahip çıktılar. “Ilımlı İslam” projesinin adını değiştirmek suretiyle aynen devam ettirebilmek adına girişimlerde bulundular.
Değil vicdani sorumluluk hissetmek yarım kalan projeleri devam ettirmek adına atılan bu adımlar kamuoyunun büyük tepkisine yol açtı. Sonunda Sayın Cumhurbaşkanı Diyanet’i, bu kirli örgütün dinî alandaki karanlık yüzünü ortaya çıkarmaya davet etti. Bunun üzerine Görmez ve ekibi artık direnemeyerek belki de mevkiini kurtarmak uğruna FETÖ konusunda bir rapor hazırlattılar. Fakat o günlerde kamuoyu bir kez daha büyük infial gösterdi. Zira bu raporu kimlerin hazırladığına dair, raporun altında hiçbir isim ve imza yoktu. “Heyet” deyip geçmişlerdi. Neden isim yazmamışlardı. Yoksa FETÖ’nün gün gelip kendilerini sigaya çekeceğinden mi endişe ediyorlardı. İşte bu durum şehitlere, yaralılara ve aziz milletimize saygısızlık değil midir?
Öte yandan hazırlanan raporda FETÖ’nün fikirlerinin tam bir dinsizlik olduğunu son kırk yılından itibaren belgelerle ortaya koymuşlardı. Fakat kırk yıldır bunu neden sorgulamadıkları hususu yine kapalı kalacaktı.
Görmez bunlara cevap verecek yerde, “saygınlığım gidiyor” diye mahkemeye koştu. Yüz bin liranın derdine düştü!..
Ey Görmez! Millet can verdi can! Onların acısını, ailelerinin yasını, milletin ıstırabını anlayabilseydiniz keşke!
Anlayıp köşenize çekilmeyi bilseydiniz! Saygınlık öyle mi? Saygınlık mahkeme kararıyla ve parayla gelecek bir husus değil.
15 Temmuz 2016 tarihinde danışmanınız olan bir zat, en meşhur TV’lerden birinde şu an moderatörlük yapmaktadır. Yüreğiniz yetiyorsa TV’de karşıma çıkar cevaplarınızı verirsiniz! Orada tek başınıza monolog yapmayın. Buyurunuz davet edin tartışalım!
Bir uyarım da DİB Başkanı Muhterem Ali Erbaş Bey’e olacak. “Şahsını ve çağımız İslam nesillerini yetiştiren” diyerek FETÖ’ye övgüler yağdıran Mehmet Görmez ve ekibinin kurumla bütün ilişkileri kesilmelidir. Zira karşımızda kendisini ve dönemindeki nesilleri FETÖ’nün yetiştirdiğini açıkça ikrar eden bir eski Başkan var. Bu ikrardan hareketle temizlik yapmakta fayda vardır. Arz ederim…
TEFEKKÜR
O cürmün özrü müşkildir ki kâmilden zuhûr eyler
Şeyh Gâlib
(O suça özür bulmak zordur ki, ancak olgun adam işler.)
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
29.09.2023
Türkiye Gazetesi