SAİD BİN ZEYD (RADIYALLAHU ANH)

AŞERE-İ MÜBEŞŞERE -10
   Babası Zeyd bin Amr olup nesebi, Ka’b’da Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın nesebi ile birleşmektedir. Kün­yesi Ebu’l-Aver’dir.[166] Annesi Fatıma binti Ba’ce’dir.

   Babası Zeyd, putlara tapınmayı anlamsız bularak hanif dine ulaşabilmek için birkaç arkadaşı ile beraber semavî dinleri araştırmış, ancak onlarla gönlü mutmain olmamıştı. Bir papaz ona şirk ve hurafelerden uzak İbrahim (Aleyhi’sSelam) dinini tavsiye etti. Zeyd, bu öğrendiklerini uygular ve Kâ’be’ye yönelerek ibadet eder, Mekke’de İbrahim’in dini üzere olan tek kimse olduğunu iftiharla söyler ve müşriklerin putlarına kurban kesmelerini ayıplardı.[167]

   Zeyd, Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) a risalet görevi verilmeden evvel vefat etmişti. Babasının kendisine telkin ettiği hanif dinin bilinciyle yetişen Said (Radıyallahu Anh) Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın yaydığı dinin hak olduğunu gördü ve yirmi yaşına ulaşmadan ilk Müslümanlardan olarak tarihe geçti. Kendisi Ömer (Radıyallahu Anh)  in amcasının oğlu ve kız kardeşi Fatıma’nın da kocasıdır. O ve hanımı, Ömer (Radıyallahu Anh) den evvel Müslüman olmuş[168] ve Ömer (Radıyallahu Anh) in de Müslüman olmasına vesile olmuşlardı. Ömer (Radıyallahu Anh) de Said’in kız kardeşi Atike ile evliydi.[169] Said ile hanımı, Müslüman olduklarından dolayı işkence görenlerdendir.[170]

   Aşere-i Mübeşşere’den olan[171] Said bin Zeyd (Radıyallahu Anh) Medine’ye hicret edenlerdendir. Bedir Savaşı esnasında Talha (Radıyallahu Anh) ile Ebu Süfyan komutasındaki ticaret kervanını gözetlemekle görevli olduğu için bu savaşa katılamamış, ancak Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından savaşa katılmış gibi ganimetten hisselendirilmiştir.[172]

  Uhud’dan itibaren Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın bütün savaşlarına, Rasûlullah’ın vefatından sonra da Yermuk Savaşı’na ve Şam’ın fethine katılmıştır.[173] Osman (Radıyallahu Anh) ın şehit edilmesiyle başlayan fitne olaylarına şahit olmuş, ümme­tin içine sürüklendiği bu fitne belasından ve bazı kendini bilmezlerin ashâbın ileri gelenlerine dil uzatmalarından rahatsız olmuş ve ızdırap duymuştur: Bir gün Kûfe mesci­dine giden Said (Radıyallahu Anh) orada Muaviye’ nin Kûfe valisi Mugîre bin Şu’be’yi, etrafında bir takım insanlarla otururken gördü. O esnada bir adam birilerini kastederek sövüp saydı. Said (Radıyallahu Anh) Mugîre’ye: “Bu adam kime küfrediyor?” diye sordu. “Ali bin Ebi Talib’e!” cevabını alınca son derece üzgün ve kızgın bir halde: “Mugîre! Mugîre! Senin yanında Rasûlullah’ın ashâbına sövülüyor ve sen susuyor, birşey yapmıyorsun. Ben şimdiye kadar Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tan asla yalan rivayette bulunmadım. Şahitlik ederim ki, Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın şöyle buyurduğunu kulağımla duydum ve kalbimle de ezberledim.” dedi ve Ali (Radıyallahu Anh) nin de içlerinde bulunduğu cennet ile müjdelenenleri saydı. Sonra da etrafındaki insanlara bakarak: “Ashâbdan birinin Rasûlullah ile bir arada bulunarak yüzünün tozlanması, sizin herhangi birinizin Nuh (Aleyhi’s-Selam) kadar yaşasa bile bu müddet zarfında yaptığı amellerinden daha hayırlıdır.” diyerek sahâbenin seçkin konumunu vurguladı.[174]

   İmam Müslim Sahihi’nde Said bin Zeyd (Radıyallahu Anh) hakkında şöyle bir hadis rivayet etmektedir: Erva binti Uveys isimli bir kadın, Said bin Zeyd aleyhine ‘kendisine ait arazisinden bir kısmını aldı’ diye iddia etti ve Muaviye’ nin Medine emîri olan Mervan bin Hakem’e şikayet etti. Hakkındaki bu şikayet üzerine Said (Radıyallahu Anh): “Ben, Rasûlullah’tan işittiğim şeyden sonra o kadının arazisinden bir parçasını nasıl alır mışım? Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Her kim başkasına ait araziden zulümle bir karış yer alırsa, o arazi parçası yedi katı ile bu zalimin boynuna halka yapılır.’ buyurdu.” dedi ve: “Ey Allah’ım! Eğer bu kadın yalan söylüyorsa onun gözünü kör et ve kabrini evinin içinde kıl!” diye beddua etti. Ravi dedi ki: Ben o kadını duvarları yoklaya yoklaya yürüyen bir kadın olarak gördüm. Kendisi: “Bana Said bin Zeyd’in bedduası isabet etti.” der dururdu. Evinin içinde yürüdüğü bir sırada evde bulunan bir kuyunun içini düşerek ölmüş ve o kuyu kendi kabri olmuştu.[175]

   Ebu Ubeydetü’bnül-Cerrah (Radıyallahu Anh) tarafından Şam valiliğine atanan ve bu itibarla İslâm ümmetinden Şam valiliği görevinde bulunan ilk kişi olan Said bin Zeyd (Radıyallahu Anh) 48 hadis rivayet etmiş,[176] bunlardan ikisini Bu­hârî ve Müslim ittifaken, birini de Buhârî münferiden riva­yet etmiştir.

   Said bin Zeyd (Radıyallahu Anh) ömrünün son bölümünü Medine’nin dışında bulunan Akik vadisindeki çiftliğinde geçirdi ve burada hicrî 50. veya 51. yılda yetmiş yaşını aşmış olduğu halde vefat etti. Cenazesi buradan Medine’ye taşındı ve Sa’d bin Ebi Vakkas (Radıyallahu Anh) tarafından yıkandı. Medine’de defnedilen Said bin Zeyd’in cenaze namazını İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma) kıldırdı.[177]

   Allah ondan razı olsun ve bizi kendisine komşu kılsın.

   Daha yaşarken ebedî hayattaki mes’ud hayat ile müjdelenen Aşere-i Mübeşşere’nin her bir ferdine selam olsun…

   Allah hepsinden razı olsun…

PAYLAŞ