Merhum Kadir Mısıroğlu Mahmud Efendi ile nasıl tanıştığını anlatıyor

Allah’ın bir lütfu keremi icabı olarak ben istimi hakikatlere erken uyandım. Anamın nakşi tarikatından olması, O’nun duası, Allah ın lütfu keremi, her neyse, erken uyandım. O’nun için 1954 senesinde geldiğim İstanbul’da muteber hocaefendilerden hepsini tanıdım.

Bunlar arasında Ali Haydar Efendi Hazretleri de, Mahmud Efendi Hazretleri de vardır. Ali Haydar Efendi’nin Şerif Bey adında bir oğlu vardı. Bunlardan Şerif Bey elektrik malzemesi satan bir
tüccardı. Ali Haydar Efendi’nin çocuklarından hiçbiri hoca olmadı, tüccar oldular. Ailesine bir
ilim adamı karışsın diye, o zaman biraz geç kalmış olarak İmam Hatip’e başlayan talebeler arasından
İhsan Toksarı yı damad edindi.

Bu fakir de üniversitede mücadele ettiğim için imam hatip talebeleri de benimle temas halindeydi. O vesile ile Şerif Bey’le tanıştım. Şerif Bey’ in İsmailağa Camii ne yakın bir mesafede Gürbüzler
Apatmanı diye bir binası vardı. İhsan vasıtasıyla oraya gidip gelmeye başladım, O zat da bizi çok sevdi, ikide bir gelir üniversiteden bizi alır evine davet ederdi. O zaman İsmet Efendi dergahındaki

Ali Haydar Efendi’yi de gördüğüm gibi Mahmud Efendi Hazretleri’de İsmail Ağa Camii’nde genç bir imamdı, sakalları yeni çıkıyordu. Umumiyetle Şerif Bey bizi çağırdığı her sohbete Mahmud
Efendiyi’de çağırırdı. Mahmud Efendi’ye üniversitedeki mücadelemizi anlatırdık. bizi teşci ve taktir ederdi. O muhabbet aramızda uzun zaman devam etmiştir ve ben gurbete çıkana kadar da çok
sık görüşmüşüzdür.

1991 senesinde döndükten sonrada görüştük, O rahatsızlanıp evine çekilene kadar bu görüşmeler devam etmiştir. Sevdiğim bir insandır, ehl-i hal bir insandır.

Allahu azimüşşan bazen bir çuval tohumu çürütür de içinden neslinin bir fidanı meydana gelmezken, bir tohumdan bir orman çıkarır! Teselsül bereketiyle! .. Bazı insanların mesaisine Cenab-ı Hak bereket ihsan etmiştir. O zat da Süleyman Efendi Hazretleri de mesaisine bereket ihsan edilmiş bahtiyar kullardandır. Bugün her tarafta O’nun tesiriyle İslam’ı yaşamaya çalışan insanlar vardır. Ben bu insanları kardelen çiçekleri adıyla tasavvur ettiğim bir kitapta yazacağım. Çünkü onlar müşkil şartlarda hizmet etmiş insanlardır.

Bugün iş kolaylaşmıştır, onların zamanında kolay değildi. Güç şartlarda hizmet eden bu şahsiyetler, Kardelen çiçeği gibidirler. Biliyorsunuz Kardelen çiçekleri karın içinden çıkar açar, kışın açan tek çiçektir! Bunlar da bir nevi kardelen çiçeğidirler.

Anadolu da da böyle cemaati çok yaygın olmadığı için bilinmeyen insanlar var. Mesela, Hasan Efendi böyledir. Ben Sami Efendi Hazretleri’nin çok yakını oldum. O’nun mesaisine de Allahu azimüşşan bir büyük bereket ihsan etmiştir. Allah onlardan razı olsun. Allah sırrını takdis etsin! Bugünü onlara borçluyuz! Tabi bu arada siyaset sahasında, fikir sahasında mücadele eden adamları da Necip Fazıl gibi Raif Ogan gibi Eşref Edip gibi Osman Yüksel gibi adamları da zikretmem lazım! Benim onlarla da çok temasım oldu, onların da gençlerin uyanmasındaki rolünü taktir ederim ve onlarda birer kardelen çiçeğidirler. Bugün islami mücadeleden dolayı hapis düşen bizim Cübbeli Ahmed Hoca gibiler nadirdir. Ama o zaman ağzını açtın mı hapis tehdidi Demokles’in kılıcı gibi başının üstünde sallanırdı. Güç şartlarda mücadele eden o adamların değeri anlatılması zor bir seviyededir. Allah cümlesinden razı olsun! Amin

Lalegül Dergisi 2013 Mayıs sayısından

PAYLAŞ